In his car tradutor Turco
2,358 parallel translation
And Don's is gone, which means she beat us here and she moved him in his car.
Don'un arabası yok. Demek ki bizden önce gelip onu arabasıyla götürdü.
Well, he's gotta sit up all night in his car.
Her zamanki gibi arabasında sabahı etmesi gerekiyor.
I caught mine jerking off in his car.
Benimkini mastürbasyon yaparken yakaladım arabasında.
What if, like, he's in his car, right?
Şimdi adam arabasında ya?
I was looking right at him in his car.
Arabasındayken ona bakıyordum.
Yeah, at least not the one in his car.
Evet, en azından arabasındakinde.
We don't know what he was doing earlier in the evening, but according to the EMT, the kid heard the sirens and remembered he had a huge tray of pot brownies in his car.
- O akşam neler yaptığını bilmiyoruz. Fakat ilkyardım ekibine göre, çocuk sirenleri duymuş ve arabasında koca bir tepsi otlu brownie olduğunu hatırlıyormuş.
You knew him well enough to expect that he'd have a half a pound of pot brownies in his car?
Arabasında 250 gramlık otlu kek bulundurmasını bekleyecek kadar iyi tamusunuz yani.
Sit in his car.
Arabasına bin.
Okay, well, we found this guitar pick in his car, so...
Tamam, bu gitar penasını onun arabasında bulduk, o yüzden...
We found this guitar pick in his car.
Bu gitar penasını onun arabasında bulduk.
We found this guitar pick in his car, so what do you think is in the guitar case?
Bu gitar penasını onun arabasında bulduk. Sence o gitar kılıfının içinde ne var?
'Magistrates were told the drugs were found in his car.'
Hakimler arabasında uyuşturucu bulunduğunu söyledi.
Because I saw them talking in his car, and it seemed... intimate.
Çünkü arabasının içinde onları konuşurken gördüm ve çok yakın göründüler.
And, Aikawa got kidnapped in his car, registration no. 27-ra 8559
Evet. Aikawa da arabasının içinde kaçırıldı. Plakası 27
You know, he could be sleeping in his car or a youth shelter.
Yani, arabasında uyuyor olabilir veya bir koruma evinde.
Because Abbas is innocent now the case has been fixed, we didn't find the important stuff neither in his car nor in his house
Çünkü Abbas masum şimdi. Dava çözüldü ve ne evinde ne de arabasında önemli bir şeye rastlanmadı.
One in an alley on the way to his car, the other in her home after coming from the grocery after work.
Biri arabasına giderken arka sokakta, diğeri iş çıkışı alışveriş yaptıktan sonra evinde.
Tonight in Amsterdam, beer brewer Heineken and his driver were bundled into a car and kidnapped by armed assailants.
Amsterdam'da bu gece bira üreticisi Heineken ve şoförü kaçırıldı.
We found part of the ransom in the boot of his car.
Fidyenin bir kısmını arabasında bulduk.
I couldn't take it anymore, so I grabbed Ray Jay's car keys out of his locker and went to Mickey D's for a shake to clear my head!
Daha fazla dayanamadım. Ray Jay'in anahtarlarını aldı. Mickey D's'e milkshake içip kafamı toplamaya gittim.
Patrick's parents died in a car accident when he was 5, and Dennis has raised him on his own ever since.
Patrick beş yaşındayken, ebeveynlerini bir araba kazasında kaybetmiş. O günden beri onu Dennis büyütüyormuş.
Isn't it ironic that she was found in his campaign car and there he is, shaking her hand?
Kızın kampanya arabasında bulunması ve onunla el sıkışması ironik değil mi?
He moved there to Lake Worth in'91 after his wife and stepdaughter were killed in a car accident.
1991'de eşiyle üvey kızı trafik kazası sonucu ölünce Lake Worth'e taşınmış.
Yeah, Camia left in his personal car an hour before end of tour. DANNY Wherever he goes, you go.
- Nereye giderse izle.
Now his car will move only in reverse.
Birazdan arabası sadece geri geri gidecek.
Over in the Lexus, the extra $ 1,500 Rutledge spent on his granddad car made the drive a little less eventful.
Lexus'ta ise, Rutledge'ın dedesinin arabasına harcadığı ekstra 1500 dolar kullanımını biraz daha az olaylı yaptı.
I've tracked his hire car to an address in the Bo-Kaap area.
Kiraladığı aracın izini Bo-Kaap bölgesinde bir adreste buldum.
In a recent article in Metroman he called the car his refuge.
Metro'da çıkan bir yazıda arabasından "Sığınağım" diye bahsediyordu.
And I won't take any excuses that.. .. he is ill, someone died in his family, the car broke down.. .. or the road is too bad.
Yok hastaymış, ailesinden biri ölmüş, arabası bozulmuş, trafikte kalmış gibi bahaneleri de istemiyorum.
He was asking who was with you in the car when you dropped off Turell Baylor at his house.
Turell Baylor'ı eve bıraktığında arabada kimler vardı diye sordu.
Lost his parents in a car accident.
Gerçek ailesi bir kazada yaşamını yitirmiş.
If he stops to talk to me in his blue car, I have this.
Eğer mavi arabasını durdurup benimle konuşursa bunu kullanacaktım.
Can someone please explain how Steven Hirschbaum, a guy convicted in a massive federal fraud trial, ends up dead on Buzz's car five days before his sentencing?
Lütfen biri açıklasın nasıl sahtekarlıktan büyük bir, federal davayla ilişkili olan Steven Hirschbaum'un hayatı, Buzz'ın arabasında son buldu. Hemde davasına 5 gün kalmışken.
Which means he didn't feel he was in any danger... which means he got into his abductors car willingly.
Demek ki, tehlikede olduğunu düşünmedi... Demek ki, kaçıranların arabasına gönüllü olarak bindi.
His car was spotted pulling into a parking structure in South Beach.
- Arabası South Beach'te bir otoparka girerken görülmüş.
Whoever this is, his car is sitting in the parking lot.
Bu adam her kimse, arabası hala otoparkta duruyor.
However, the producers have said that any man who loses his car in the city is actually disqualified.
Ancak, yapımcılar şehirde arabasını kaybedenin.. .. diskalifiye olacağını söylemişlerdi.
And you're sure that no one who was in the car with Turrell at the time he was dropped off at his house ever spoke to you?
Peki Turrell'i arabayla evine bırakanlardan birinin seninle hiç konuşmadığına emin misin?
This coming from the man who stops his car for every mangy dog in Memphis.
Bunu Memphis'teki her uyuz köpek için arabayı durduran adam söylüyor.
I stopped by to get dad since his car is in the shop.
Babamın arabası tamirde diye onu almak için uğradım.
According to Max, Matt Porter was killed and placed in the trunk of his car somewhere between 8 : 00 p.m. and 11 : 00 p.m. on Saturday and more than likely dumped along the Kamehameha Highway shortly thereafter.
Max'a göre, Matt Porter, cumartesi günü 18 : 00 ile 23 : 00 arasında bir yerde öldürülüp, bagaja atılmış ve büyük ihtimalle ta sonradan Kamehameha ana yoluna atılmış.
You leave this house tonight, or any night in the next month, and I will have Sheriff Bill bring you home in his patrol car, running the siren, flashing the lights and saying your name on the speaker horn the whole way.
Bu evden bu gece ya da bu ay herhangi bir gece çıkmaya kalkarsan Şerif Bill'e, seni, sirenleri açık ve megafondan adını söylerken eve getirmesini söylerim.
Okay, his car's not in the driveway.
Arabası yerinde değil.
Tell him that I've borrowed Mr Goldsmith's car, that I found a spaceman in a field... possibly an angel... but he's injured, and I can't get his helmet off, so I'm taking him into town to find a police telephone box.
Ona de ki, Bay Goldsmith'in arabasını ödünç alıyorum,... arazide bir uzay adamı buldum, melek olması mümkün,... fakat yaralanmış ve kaskını çıkartamıyorum,... ben de onu bir polis kulübesi bulması için şehre götüreceğim.
He's in the car. He sent me back because he lost his phone.
Beni geri gönderdi çünkü telefonunu unutmuş.
So, later you were in the car with Chief Johnson and Detective Gabriel when the three of you took Turell Baylor to his house.
O zaman, üçünüz Turell Baylor'ı evine götürürken, arabada şef Johnson ve dedektif Gabriel'le birlikteydin.
Now, his prints were in the car.
David Cobb.
You didn't happen to put a note in his old lady's car by any chance?
Gidip de Tara'nın arabasına bir not bırakmamışsındır değil mi?
Then one day in broad daylight on-duty, he wraps his car around a pole on Fifth Avenue.
Sonra bir gün, güpegündüz görevdeyken aracını Beşinci Cadde'deki bir direğe çıkardı.
There is even a friend of his from tv business, he owns a black mercedes, latest model he parked it in front of the restaurant and told me i'll give the car to you if you sing in my program.
Medyadaki arkadaşlarım bile öyle Sahibi olduğu son model siyah Mercedes'i getirip restoranın önünde par etti ve şayet programında şarkı söylersem arabayı bana vereceğini söyledi.
in his bedroom 16
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in history 31
in his heart 21
in his room 52
in his house 18
in his head 18
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in history 31
in his heart 21
in his room 52
in his house 18
in his head 18
in his way 22
in his 52
in his hands 21
in his eyes 23
in his case 29
in his words 17
in his mind 49
his car 36
cara 425
carter 1970
in his 52
in his hands 21
in his eyes 23
in his case 29
in his words 17
in his mind 49
his car 36
cara 425
carter 1970