English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / Interminable

Interminable tradutor Turco

69 parallel translation
Interminable.
Bitmez.
The interminable wait came to an end on the runway.
bitmez tükenmez bekleyiş, uçak pistinde son buldu.
The interminable journey, testing their patience and fortitude, was now ending for those who managed it.
Bitmez denilen, sabırlarını... ve dayanıklılıklarını ölçen bu yolculuk... bunun üstesinden gelenler sayesinde şu an son buluyor.
And in the pulpit, talking interminable nonsense the Reverend Lord Henry D'Ascoyne.
Ve kürsüde, sonu gelmez saçmalıklarını sıralayan Aziz Lord Henry D'Ascoyne.
There follows an interminable list of other credits acknowledging the efforts of all the quote little people unquote, whom I shall graciously thank in my acceptance speech at the Academy Awards.
Sonra o bitip tükenmez yazılar çıkıp Oscar'ı kabul ederken alçakgönüllü bir şekilde teşekkür edeceğim bütün o "küçük insanların" katkılarını belirtir.
To your interminable health.
Ebedi sağlığına içiyorum.
For an interminable moment I thought what I'd dreaded since Victor came to live with us had happened.
Bir an, Victor'un bizimle yaşamaya başladığı andan beri korktuğum şeyin başımıza geldiğini düşündüm.
The plain valleys, valleys, plain hillsides, e valleys and plain hillsides interminable.
Bir vadiden diğerine bir tepeden bir başka tepeye hareket ediyorduk. Sonsuz bir döngü gibiydi.
Since 1931 the army fought one interminable war with China.
1931'den beri, orduları Çin'de sonsuz ve beyhude bir savaşın içindeydi.
After this interminable night I don't have the courage to go see the cops right away.
# O bitmek bilmez geceden sonra... #... polislerle hemen görüşecek cesaretim yok.
The Interminable versus the Inexhaustible!
Yorulmak Bilmez, Bitmez Tükenmez'e karşı!
I remember my childhood as a long interminable and sad time, filled with fear.
Çocukluğumu hep, bitip tükenmeyen bir korku ve hüzün olarak hatırlıyorum.
" " My love, what interminable months!
" Sevgilim, ne bitmez aylardı! İki gün sonra, 26 Ocak olacak.
You mean all that interminable nonsense about how she was ill? Marina gave her an autograph and it was the most exciting moment of her life.
Hastalığıyla ilgili saçmalıklar ve Marina'nın ona imza vermesi.
Alone, shut away in my bedroom the hours were interminable.
Tek başına odamda kapalı kalınca saatler geçmek bilmedi.
Very well worth the interminable wait.
Sonsuza kadar beklemesi çok değerli oluyor.
For one dwelling in this world is blind and shrouded in interminable darkness.
Çünkü bu dünyayı mesken tutan kördür ve nihayetsiz karanlığa gömülüdür.
Your interminable, useless life, you've spent here, eating and drinking from the king's hand!
Senin bitmek bilmez, işe yaramaz hayatın, burada geçirdiğin zaman, kralın ellerinden yemen ve içmen!
In the pulpit talking interminable nonsense, the Reverend Lord Henry D'Ascoyne.
Kürsüde, sonu gelmez saçmalıklarını sıralayan.. ... Aziz Lord Henry D'Ascoyne.
His interminable ramblings!
Ve sürekli tekrar ettiği saçma sapan sözleridir.
I'll not only build the expressway I will spend the remainder of this afternoon patiently listening to your interminable anecdotes.
Sadece otoyolu yapmakla kalmayacağım bu öğleden sonrayı sizin bitmek tükenmek bilmeyen anılarınızı sabırla dinlemeye ayıracağım.
The Cardinals refuse to go quietly into the desert night as the interminable season winds down.
Bitmek tükenmek bilmeyen sezon yatışırken, The Cardinals takımı sessizce çöl karanlığına gitmeyi reddediyor.
As for my interminable journey... to the land of Calvin, oatcakes and sulphur, no prime minister made greater sacrifice... than attempting to run the country... six hundred miles north of civilization.
Calvin, yulaf kurabiyesi ve kükürt diyarına yaptığım sonu gelmeyen yolculuğa gelirsek hiçbir Başbakan ülkesini medeniyetin bin kilometre kuzeyinden yönetmeye çalışmaktan daha büyük bir fedakarlık yapmamıştır.
Sometimes it seems interminable.
Bir ömürdür onunlayım gibi geliyor.
Days of fasting, interminable amounts of prayer, and a personal visit from God.
Günlerce oruç tutmalar. Bitmez tükenmez dualar. Sonunda da Şeyh tarafından kişisel bir ziyaret.
Interminable.
Bitmek bilmedi.
An interminable soak... scented with lavender... and a drop of Sumatran... [Gasps ] - [ Gasps]
Sonsuz bir ıslaklık... lavanta kokulu... ve bir damla da Sumatran...
But seating here contemplating the interminable spaces beyond it and supernatural silence and unfathomed peace I get lost in my thoughts where I can hardly take fright.
Ama burada oturup ardındaki ebedi sonsuzluğu, doğaüstü sessizliği ve idrak edilemeyen huzuru düşününce, korkuya kapılmadığım düşüncelerimin içinde kayboluyorum.
This is interminable!
Sonu hiç gelmeyecek bunun!
Only after an interminable period of discomfort for us both.
Bir süre daha beraber kaldık. Ama ikimiz de mutsuzduk.
Interminable and boring.
Bitmek bilmeyen ve sıkıcı.
I want it to last, it must be interminable.
Uzun sürsün, hiç bitmeyecekmiş gibi.
Prepare yourself for cruel and interminable torture.
Zalim ve dayanılmaz işkencelere hazır ol.
Ah, here we go. Genius wishes, instant wishes, interminable wishes, intellectual wishes, interruptive wishes. This looks promising.
lşte, mühendis dilekleri, böcekli dilekler, evlilik dilekleri, mantıklı dilekler, aralıklı dilekler. lşte.
There was a slight drizzle, I remember that, but the wait wasn't interminable.
Yağmur çiseliyordu, hatırlıyorum, ama beklenemez bir durum yoktu.
There's nothing more tedious than those interminable feuds.
Sonu gelmez bir küslükten daha can sıkıcı bir şey olamaz.
It's just the interminable ravings of an unsound and enormous mind, I expect.
Korkarım sağlıksız ve kocaman bir beynin bitmez tükenmez zırvalarıydı bu.
All of which have interminable stories behind them.
Her birinin de bitmez tükenmez öyküleri vardır.
All those interminable speeches.
Bütün o tükenmeyen konusmalar.
My love for God is all consuming... and yet, I pledge to you... and pledge to the man who took away our Isabel... if you do not come forward, if you do not return our Isabel if you do not put an end to this interminable suffering and sadness...
Benim Tanrı'ya olan sevgim şu an beni yakıp tüketiyor. Sana, Isabel'i bizden alan o adama burada yemin ediyorum. Teslim olmazsan, Isabel'imizi bize geri getirmezsen, yeminime sadık kalacağıma söz veremem.
And you, you dragged me around all those interminable galleries in Venice blathering on about the miracle of the canals and the flashing of the lagoon system or some such nonsense.
Hele sen! Beni Venedik'te o bitmek tükenmek bilmeyen müzelere sürükleyip kanalların mucizeleri hakkında zırvalayan ve iç deniz midir nedir, o şeyin niteliklerini anlatıp duran sen değil miydin?
He had fallen asleep during one of his interminable poetry readings.
Bitmez tükenmez şiir dinletilerinden birinde uyuya kalmıştı.
No one is quite sure why it happened, but it seems that ice advanced from the poles until the entire world was plunged into an interminable frozen winter.
Kimse tam olarak nedenini bilmiyor. Ama anlaşılan, kutuplardaki buz Dünya'nın tamamını bitmek tükenmek bilmeyen dondurucu bir kışa gark edene kadar ilerledi.
Life is nothing but the occasional burst of laughter rising above the interminable wail of grief.
Hayat, bitmek tükenmek bilmez keder feryadında yükselen anlık bir kahkahadan ibarettir.
An interminable wail of grief. No.
- Bitmek tükenmek bilmez keder feryadıdır.
What interminable flight...
Ne bitmez uçuşmuş...
He was the one who kept on about his mother, which made me decide that his interminable mother complex could be regarded as a handicap.
Sürekli annesinden bahseden kişi buydu, ve adamın bu bitmez anne kompleksinin bir özür olarak görülebileceğine karar verdim.
listening to your interminable whining
Bitmez tükenmez sızlanmalarını dinledim.
Before you go, actually, Peter, I just wanted to tell you, I was listening to Sarah's iPod the other day, and amidst the interminable dross that's on that thing, I found one track that I quite liked.
Gitmeden, Peter sana bir şey söylemeliyim geçen gün Sarah'ın i-podundan müzik dinliyordum tesadüfen bir şarkıya rastladım ve çok hoşuma gitti.
I hated it. The meetings were interminable.
Bitmez tükenmez toplantılardan nefret etmiştim.
- It's been interminable.
- Bitmez tükenmez oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]