Killing her tradutor Turco
1,701 parallel translation
Henri gloats about being on the verge of killing her.
Henri onu öldürmek üzere olduğu için sinsice sevinip duruyor.
You're killing her.
Onu öldürüyorsun.
But if you think killing her is gonna make a difference, or change how I feel about the program, forget it.
Ama eğer onu öldürmenin, bir fark yaratacağını veya prosedürle ilgili ne hissettiğimi değiştirecek sanıyorsan, unut bunu.
You are killing her!
Onu öldüreceksin!
I would have enjoyed killing her.
Onu öldürmeyi çok isterdim.
You're killing her!
Onu öldürüyorsun!
He was convicted of killing her.
Karısını öldürmekten suçlu bulunmuş.
You'll have the honour of killing her.
Onu öldürme onuruna sahip olacaksın.
They will stop killing her here.
Burada onu öldürecekler.
See, I reckon Cliff could have lived with himself for killing her.
Cliff, Kate'in ölümüne sebep olmasını kaldırabilirdi.
it's not about killing her.
Bu onu öldürmekle alakalı değil.
she said she was just joking around when she talked to you about killing her husband.
Dediğine göre kocasını öldürmeni istediğinde sadece şaka yapıyormuş.
Killing her would not reverse the decision unless, of course, the person who killed her wanted to take over her position.
Onu öldürmek, kararı geri aldırmazdı elbette onu öldüren pozisyonunu istemiyorsa.
If I let him talk to that woman, she's gonna accuse him of killing her daughter, something he didn't do.
Bak, eğer onun o kadınla görüşmesine izin verirsem kadın onu yapmadığı bir şeyle kızını öldürmekle suçlayacak.
- Like himself killing her?
- Onu kendisinin öldürdüğü gibi mi?
Killing her clients.
- Biraz konuşalım.
So he's killing her over and over again.
Demek ki sürekli onu öldürüyor. Bilemem.
She was committed for killing her son...
Oğlunu öldürdüğü yazıyordu...
Sentenced to ten years for killing her boyfriend.
Sevgilisini öldürmekten 10 yıl ceza almış.
And killing her father's supposed to help?
Babasını öldürmek ne işe yarayacaktı?
Short of killing her, that leaves me a lot of room.
Sana kalsa onu öldürürdün. Benim başka bir sürü seçeneğim var.
They weighed the cost of killing her over letting her stay up there.
Onu öldürmenin maliyetini burada kalmasının maliyetiyle karşılaştırdılar.
Your mother because her life was killing her.
Annen ise, hayatı onu öldürüyordu.
You didn't wake me up to tell me a symptom that's not killing her.
Onu öldürmeyen bir semptomu söylemek için uyandırmadın beni.
Maybe he was trying to stop his father from killing her.
Belki de babasının onu öldürmesini engellemeye çalışıyordu.
- You're killing her.
- Onu öldürüyorsun.
Your grandfather fought for her, and ultimately ended up killing for her.
Senin büyük baban sonu ölüm olan bir şey için savaştı.
EMP waves raise body temperature to a lethal level by heating the water in the creature's cells, thereby killing every cell in its body.
EMP dalgaları yaratığın vücudundaki suyu ısıtarak ölümcül bir düzeye çıkarır ki bu da her hücreyi öldürür.
It's not just about bullets and bodies - - killing people usually creates more problems than it solves.
Her şey kurşunlardan ve cesetlerden ibaret değildir... insan öldürmek, çözdüğünden çok sorun yaratır.
He was responsible for killing tony's wife michelle. That's why he's doing this.
Karısı Michelle'i öldüren adamdan intikam almak için yapmış her şeyi.
I'm just saying it doesn't seem that likely that some lady doing regular voyeur, taking her clothes off, whatever, splits and these two terrorists show up and start building bombs and killing people while the cameras are on, does it?
Benim gördüğüm şey gerçek görünmüyor. Bazı bayanlar soyunurken veya açarken röntgenleniyor arkasından iki terorist ortaya çıkıp bomba yapmaya başlıyorlar sonra da kamera önünde insanları öldürüyorlar, değil mi?
Different varieties of screamers are fighting and killing each other every day.
Farklı türdeki screamerlar her gün savaşıp birbirlerini öldürüyorlar.
I will do anything to protect the Seeker. Including killing his Confessor!
Arayıcı'yı korumak için her şeyi yaparım Confessor'ünü öldürmekte dahil!
Killing the Seeker is more important than any book, no matter what secrets it may hold.
Arayıcı'yı öldürmek, hangi sırları barındırırsa barındırsın her hangi bir kitaptan daha önemlidir.
Killing Lilith is what matters.
Lilith'i öldürmek her şeye değer.
Killing her's the next item on my to-do list.
Çünkü onu öldürmek yapılacaklar listemde üst sıralarda.
If anything is worth killing for, then everything is worth killing for.
Herhangi bir şey öldürmeye değiyorsa, o zaman her şey öldürmeye değer.
And she died because she ran out of her medicine killing him.
Onu öldürürken kullandığı için, ilacı bittiğinden öldü.
Jenna... killing someone is always a big deal.
Jenna, birini öldürmek her zaman önemli bir şeydir.
She decides early which one of her clients are worth killing
Kimin öldürmeye değer olup olmadığına bakıyor.
We're sort of operating under the assumption That this escort is, um, killing men Who... make her perform a...
Bu eskortun belli bir cinsel aktiviteyi isteyen erkekleri öldürdüğünü düşünüyoruz.
Right now we're concentrating On stopping her from killing again.
Şu an tekrar öldürmesini engellemeye odaklandık.
Her whole justification For who's worth killing and who isn't is gone.
Kimin yaşamaya değer olup olmadığını doğrulaması sona erdi.
She sold me because I heard her talking about killing you!
Beni sattı çünkü seni öldürmek hakkında konuşurken duydum onu! - Ne?
It's not every day you can celebrate killing a national treasure and one's own sister.
Ne de olsa her gün ulusal bir haydudu kendi kardeşini öldürmeyi kutlamıyorsun.
I dedicate each chapter to the unsolved cold cases LVPD has deemed related by evidence or method of killing.
Kitabımın her bölümünü Las Vegas polisinin deliller ya da cinayet metoduna dayanarak... rafa kaldırdığı çözülmemiş davalara ithaf ediyorum.
Every opportunity of a fight scene or a kill enhanced his knowledge of killing or his strength.
Her kavga ya da öldürme sahnesi fırsatı onun öldürme bilgisini ve gücünü arttırdı.
But you love her and that's what's killing you.
Ama onu seviyorsun ve bu da seni öldürüyor.
Every killing of a human being was a grievous error.
Öldürülen her insan elim bir hataydı.
The new model Was superior in every physical capacity, a virtual killing machine.
Yeni örneğimiz fiziksel olarak her yönüyle üstün olmuştu. Tam bir ölüm makinesi.
So whoever is responsible for killing Donna you and me can't prove it.
Yani, Donna'nın ölümünden her kim sorumluysa... Bunu biz ispatlayamayız.
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313