Live well tradutor Turco
2,211 parallel translation
Live well, stop wasting your life.
Size geri kalan yaşamınızda başarılar dilerim.
Let's all live well.
Mutlu bir hayat bizim olsun.
Let my sister live well
Kız kardeşimin iyi bir yaşam sürmesini sağlayacağım.
He does not live well, you can see that.
Sağlığı yerinde değil, bunu sen de biliyorsun.
I learned to live well.
İyi yaşamayı öğrendim.
Loads of people here live well into their 90s.
Birçok insan burada 90'larina kadar yasiyor.
Live well.
Güzel yaşa.
We'll learn h0w t0 live well, t00. We have all the time.
Biz de bliyoruz tabi
And I'll live well as the Queen of Death.
Ben ben ölülerin kraliçesi olacağım
They wanted to live well, but they didn't want to bet the ranch on anything.
İyi yaşamak isterlerdi ama her şeylerini riske atmak istemezlerdi.
See, the reason there are rules... is so we can all profit off this life, live well.
Bu kurallar bir sebepten dolayı var. Hayatımızı kazanalım iyi yaşayalım diye.
# and my old town I outgrew # # had to see the world and live my own life # # so many things I had to do # # well I quit my job at the cannery # # and saved a buck or two #
# Ve eski şehrim gelişiyordu. # # Dünyayı tanımam gerekiyordu. # # Ve yapacak çok şeyim vardı. #
And, well, this baby, it did not live. And neither did she.
Ve bebekle birlikte kendisi de öldü.
Well, does she care if you live or die?
Yaşaman ya da ölmeni önemser mi?
So if you fellas live in the middle, may as well stay home because no bloody good anywhere else.
İşte böyle arkadaşlar, orta karar bir hayat yaşıyorsanız evinizde kalırsınız, çünkü başka bir yerde size faydalı bir şey yoktur.
Well, I do live in North Carolina, honey.
Kuzey Carolina'da yaşıyorum tatlım.
Well, todd bradstone owns it, used to live in it.
Todd Bradstone'un. Eskiden burada yaşarmış.
Well, you are no picnic to live with either!
Artık pikniğe gelmiyorsun!
Well, you're gonna have to learn to live with disappointment.
Hayal kırıklığıyla yaşamayı öğrenmek zorundasın.
So it might as well live here a little bit too.
Belki birazcık burada yaşayabilir.
Okay, well, then, I'm just gonna have to pull Ritchie out of private school, and we'll live in my Prius.
Buraya kadar, Ritchie'yi özel okuldan alacağım, ve arabada yaşayacağız.
Well, I have it, but... it's not enough for the four of us to live on.
Duruyor, ama dördümüzü geçindirecek kadar yeterli değil.
Well, for all we know, he could live in the neighborhood.
Hem komşumuz da olabilir.
In this way what we've already lived here takes root as well as what we're going to live in the future.
Bu şekilde burada yaşadıklarımız, gelecekte yaşayacaklarımız için de bir temel oluşturmuş olacak.
Well, if I'm not gonna live forever, I'll spend my years with a beautiful wife.
Eh sonsuza kadar yaşayamayacaksam bari geri kalan yıllarımda güzel bir eşle yaşayayım.
Well, not if you want to live with a spy.
Bir ajanla yaşayacaksan bunu unut.
Well, I hate to break it to you, but I don't think we're ever going to live a normal life.
Hayallerini yıkmak istemem ama normal bir hayatımız olacağını hiç sanmıyorum.
Because, well, how could she live with such an asshole?
Çünkü böyle bi'salakla nasıl yaşanabilir ki.
Well, it's nice to know I can spend my last night with vanessa And come home to my family, fighting like They still live here.
Vanessa'yla son gecemi burada geçirebileceğimi düşünürken eve gelip, ailemi sanki hala burada yaşıyorlarmış gibi kavga ederken görmek güzel.
Worse, in "The Pianist" by Polanski, how come this guy has to hide and live like a bomb... when he plays the piano so well?
Daha da beteri, Polanski'nin Piyanist filminde adam piyanoyu çok güzel çalmasına rağmen neden bunu saklaması ve avare gibi yaşaması gerekmektedir?
Worse, in "The Pianist" by Polanski, how come this guy has to hide and live like a bomb... when he plays the piano so well?
Daha da beteri, Polanski'nin Piyanist filminde adamın piyanoyu çok güzel çalmasına rağmen neden bunu saklaması ve avare gibi yaşaması gerekmektedir?
Look, if I was to tell you, well, I just- - l couldn't live with myself.
Bak, bunu sana söylersem, kendimle yaşayamam yani.
Might as well live dangerously.
Biraz tehlikeli yaşamanın zararı yok.
Well, he didn't live here with a pregnant woman.
Burada hamile biriyle yaşamadığı açık.
Well, you're the one who has to live with the consequences.
Şey, sonuçlarına katlanması gereken sensin.
Well, you know, you live your whole life in a certain place, it becomes a part of you.
Biliyorsun, tüm hayatın boyunca, bir parçan olan belli bir yerde yaşarsın.
Well, the amish are a group of people that choose to live in that way.
Amishler öyle yaşamayı seçiyorlar.
Well, I could never live like that.
Ben asla böyle yaşayamazdım.
Well, you do only live 20 minutes away.
Sadece 20 dakika ötede yaşıyorsun.
Well, live long enough, and you will.
Uzun zaman yaşarsan görürsün.
Well, what you're doing right now flies in the face of how I've chosen to live on this planet my whole life.
Şuan yaptığın yaşamayı seçtiğim gezegende gösteriş yaparak uçmak.
Well, we could if it were true. But as you live in the same building, you see each other all the time.
Ama aynı apartmanda yaşadığınız için sürekli görüşeceksiniz.
Well, bender, here's our apartment That we live in every day.
İşte Bender, her gün yaşadığımız dairemiz burası.
Well, you live in Texas now.
Olsun, şimdilik Texas'tasın.
Well, live and learn.
Tecrübe ediniyoruz işte.
Well, he doesn't live here... not a chance.
Burada yaşamıyor... kesinlikle.
I think he's beginning to really... well, you don't live with him, do you?
Bence gerçekten... Eh onunla birlikte yaşamıyorsunuz değil mi?
Yeah, well, I live in a terrible neighborhood.
Korkunç bir mahallede yaşıyorum.
Yeah, well, he's not gonna want to live with me, either.
Evet, o da yanımda olmak istemeyecektir.
Well, not as nuts as the guy who chooses to live with him.
Onunla yaşamayı seçen çocuk kadar değil.
Thanks. Well, you were kind of busy with the whole trying-to-live thing, so...
Bütün bu hayatta kalma çabalarıyla meşguldün.
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59