English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ M ] / Make it right

Make it right tradutor Turco

3,513 parallel translation
Yeah, that... that doesn't make it right.
İlla onlar diyor diye doğru olmuyor ki.
That doesn't make it right.
Bu, yaptığının doğru olduğunu göstermez.
But we have a chance to make it right.
Ama bunu düzeltmek için elimizde bir fırsat var.
You'll make it right, Bev.
Bu işi düzelteceksin Bev.
I'm just trying to make it right.
Sadece doğru şeyi yapmaya çalışıyorum.
He'll make it right.
- İşi yoluna koyacaktır.
- That doesn't make it right.
- Bu yaptığını haklı çıkarmaz.
Will you just... will you help me make it right?
- Bunu düzeltmeme yardım edecek misin?
Wendy, we can't make it right.
- Wendy bunu düzeltemeyiz.
I'll make it right.
Dosyayı düzelteceğim.
Look, what happened last year between you and Brooks, I think I may have been unfair, and I was hoping for a chance to make it right.
Geçen yıl Brooks'la aranızda geçen şeyde adil davranmadığımı düşünüyorum ve bunu düzeltmek için bir fırsat olduğunu umuyorum.
I will make it right.
Düzeltmeye çalışırım.
He was making trips back and forth to Belfast, trying to make it right with the Irish.
İrlandalılarla anlaşmak için sürekli Belfast'a gidiyordu.
Make it right, Simmons.
İşleri hallet, Simmons.
But I can try to make it right.
Ama telafi etmeye çalışabilirim.
But don't worry about your bill, I will make it right.
Ama sen fatura konusunda meraklanma, halledeceğim.
All right, I... trust me, now that I'm moving in, I'm not gonna make a move without telling you about it first, all right?
Güven bana, artık oraya taşınacağım için sana söylemeden bir şey yapmayacağım, tamamdır.
When you were Becky... you wanted me to get on with my dad again so it would make it worse for him, right?
Becky'ken babamla barışmamı istemenin sebebi bunu onun için daha da zorlaştırmaktı.
All right, uh, we'll make it simple.
Tamam, işi basitleştirelim.
I think we knew right away that we wanted to be together, but it took us about six months of sitting up all night, chatting. Before we got up the guts to make our plan.
Sanırım birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri beraber olmak istediğimizi biliyorduk ama bir plan yapmaya cesaret edene kadar altı ay boyunca her gece yazıştık.
All right, well, I'll just make sure he gets it back.
Peki. Ben veririm cüzdanını.
For Christ's sake, Carrie, even if you're right about Brody... he'll never make it out of Tehran.
Tanrı aşkına Carrie, Brody konusunda haklı olsan bile Tahran'dan dışarı çıkamayacaktır.
Look, you can make it to Delhi from there easy in three or four hours, but you got to move right now.
Bak, Delhi'ye geç o zaman. Daha 3-4 saat vaktin var. Ama hemen yola koyulman lazım.
And if I eat it, it'll make me sick, right?
Yersem hasta olurum.
- Right. Look, I'll make it quick, all right?
Direkt konuya gireceğim tamam mı?
So why don't you get a life and stop trying to make it up to your ex for being a cheating douchebag for so many years, all right?
Bu yüzden neden kendi hayatına geri dönüp onu yıllar boyu aldatan bir ahmak olduğunu telafi etmeyi bırakmıyorsun?
It's the right size, and it would make a similar impression.
Boyutları doğru, aynı izi çıkarabilir.
- I'll make sure it's all right.
Kemanım nerede?
Okay, listen, I-I will make it up to you later, all right?
- Dinle, sana daha sonra telafi ederim, tamam mı?
Huh. "Please, God, make it stop" is right.
- Evet "Lütfen Tanrım durdur şunu".
[Michael Baer] Anyone that's out there that has a motorcycle, you always try to customize it, make it yours, whether you buy one right off the showroom floor, whether you buy a used one off of somebody,
O zamanlarda motosikleti olan insanlar her zaman modifiye yapardı, kişiye özel olması için çabalardı. Bir bayinin şovrumundan, ya da birinden ikinci el almış olmanız fark etmez,
Whatever this is, man, we can make it work, all right?
Bu her neyse adamım halledebiliriz, tamam mı?
All right, you apologize, but make it brief.
Tamam, özür dile ama kısa olsun.
We only need to make it beyond the fence, right?
Çitleri geçtik mi oldu say zaten.
All right, then make it quick, damn it!
Pekala, o halde elini çabuk tut lanet olası!
All right. Make it quick.
Hızlı olsun.
We've been over this report half a dozen times, and I can't make heads or tails of it, especially why the hell James Kendrick isn't in our custody right now.
Raporu birçok kez, gözden geçirdik, ve ben bu işe akıl sır erdiremiyorum, özellikle lanet olası James Kendrick'in neden... şu an gözaltımızda olmadığına.
If you head over to the courthouse right now, you should make it in time.
Hemen şimdi mahkemeye giderseniz, zamanında bir sonuca ulaşabilirsiniz.
All right, so just to make sure I understand this correctly, after not drowning when "The Gambit" went down, Sarah didn't exactly make it to the island with you, where you would see her die yet again.
Tamam, doğru anladığımdan emin olmak için söylüyorum tekne battığında boğulmadıktan sonra Sarah seninle birlikte adaya sürüklenmedi ama yine de onun tekrar öldüğünü gördün.
You will make it right.
Doğrusunu yapacaksınız.
STUART : All right, well, make it quick.
Hızlı ol.
All right, ladies, make it rain.
Pekâlâ hanımlar, yağdırın gelsin.
It's a quick check on him, make sure he's all right, then we're off.
Hızlı bir kontrol bu, iyi olduğundan emin ol, sonra serbestiz.
When you show us something that you can do then not doing it would make sense. Right now, it sounds very disagreeable.
Bize yapabildiğin bir şey gösterdiğinde onu yapmaman mantıklı olabilir.
I still have one more wish to make, and I'm saving it for just the right thing.
Bir dilek hakkım daha var, doğru zamana saklıyorum.
Like I don't have the right to make jokes, because I am the joke, the guy who can't keep it in his pants, like my father, you know?
Şakalar yapmaya hakkım yok gibi hissediyorum Çünkü ben kendim bir şakayım, Şeyini pantolonunda tutmayı beceremeyen birisi,
Let's not make it ugly, all right?
Durumu çirkinleştirmeyelim, olur mu?
I just don't think it's gonna happen for you right now, but be a love and go make me a cappuccino.
Senin için mümkün olduğunu düşünmüyordum ama cici bir kız ol ve bana kahvemi getir.
Look, I know it's messy right now, but I promise I am gonna make this work.
Bak, durumun berbat olduğunu biliyorum. Ama söz veriyorum, yoluna koyacağım.
I can make it drip a little faster, right?
Hızını biraz artırıyorum, tamam mı?
What difference does it make? We're testing the film stock, right?
Filmi test ediyoruz öyle değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]