English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ M ] / Make it up

Make it up tradutor Turco

6,198 parallel translation
Well, I guess you'll have to think of a way to make it up to me, then.
Peki, sanırım bir ara telafi etmek için bir şey düşüneceksin.
I will make it up to you. I promise.
Kendimi sana affettireceğim.
I need to make it up to you.
Telafi etmem gerek.
Look I'll make it up to her okay?
Aramızı düzelteceğim, tamam mı?
I want to make it up to you for working today.
Bugün işe gitmek zorundayım.
I'll try to make it up. And when you've finished your duties, I'd appreciate any help you can give.
Görevlerinizi bitirdiğinizde bulunacağınız her türlü yardımdan memnun olurum.
I'm a terrible son, I'll make it up to you...
Sana bunu yaptığım için berbat bir evladım.
I wanted to make it up to you, And so I bought you something.
Senin için bir şey yapmak istedim, ve sana bir şey aldım.
- I'm gonna make it up to you.
- Gönlünü almak için.
I'll make it up to you.
Telafi ederim.
Can I make it up to you? I guess I could be persuaded.
Sanırım ikna edilebilirim.
You want to make it up to her?
Hayır. Bunu telafi etmek mi istiyorsun?
Let me know what i have to do to make it up to you, And i'll do it. [bell dings]
Bunu düzeltmek için ne yapabileceğimi söyleyin ve yapayım.
Once you found out about the book... the only thing that I could think of was how to make it up to you.
Kitabı öğrendiğin zaman tek düşünebildiğim şey kendimi nasıl affettiririm oldu.
Just please let me make it up to you.
Lütfen izin ver her şeyi düzeltiyim.
Oh, I would've. But I already know what you did to make it up to me.
Aslında ederdim ama bunu halletmek için ne yaptığını biliyorum zaten.
I am, so, please, please, let me make it up to you.
Hayatta kalanlar, olanlar için seni sorumlu tutuyor. Ben, çok, lütfen, lütfen, izin verin telafi edeyim.
So please, please, let me make it up to you.
Lütfen, lütfen. İzin ver gönlünü alayım.
What can I do to make it up to you?
Bunu telafi etmek için ne yapabilirim peki?
So let me make it up to you by buying you dinner.
Sana yemek ısmarlayarak düzeltmeme izin ver.
Jenna has done everything she can to make it up to you guys tonight, and I will not let my little Cupid look stupid.
Jenna bu gece hatasını telafi etmek için elinden geleni yaptı ben de küçük aşk meleğimin aptal gibi görünmesine izin vermeyeceğim. Şimdi beni dinleyin.
How can I make it up to you, sweetie?
Bunu nasıl telafi edebilirim tatlım?
Directors up on 17-2 didn't make it.
17-2'deki müdürler başaramadı.
Then, uh, strung up later to make it look like a suicide.
Daha sonra ipe asılıp, intihar gibi gösterilmiş.
It's up to the prosecution to make their case.
Davalarını oluşturmak, iddia makamının sorumluluğunda.
It should make up for whatever you lost on the guns.
- Çevrilmemiş altyazı -
- We're going to make you do it again. - Will you shut up?
~ Çeneni kapatır mısın?
I'll make it up to you.
Bunu telafi edeceğim.
It's the little everyday moments in between that make up a life, and that's not you.
Hayatı hayat yapan aralardaki minik anlardır. Sen böyle değilsin.
Make sure you stick it all up your nose, Mother.
Al da başına çal anne.
Is it all right if I just make something up?
Bir şeyler uydursam olur mu yani?
You've just got up that beautiful picture and everybody wants to come and see it - but other things, we need to actually make them come alive in a different way because people don't get it immediately.
O güzel resmi oraya koyduğunuzda herkes sergiyi görmek istiyor. Fakat diğer şeyleri biraz farklı bir biçimde yapmalıyız. İnsanlar ilk bakışta hemen anlamayabiliyor.
I'm up to my eyeballs in work, and I managed to make it here on time.
Ben de gözümü işten ayırmıyorum ama buraya zamanında gelmeyi başardım.
To make up for it, I would like to do something for the church.
Bunu telafi etmek için kilise adına bir şeyler yapmak istiyorum.
Right, I jump up in a panic, knock over my chair, make a run for it, but you grab me.
Doğru, panikle ayağa kalkıyorum, sandalyem devriliyor. Kaçmaya çalışıyorum, ama beni yakalıyorsun.
It's a normal nice, everyday, meeting-up sort of thing, and I would just like to know, is there any other way you can make this any more surreal than it already is?
Normal, hoş, günlük bir buluşma sadece. Ve şunu bilmek istiyorum, bunu olduğundan daha gerçekdışı hale getirmen mümkün mü?
It'd make it's run up here.
Buraya kadar gelmiş oluyordu. Boşaltıp geri gönderiyorduk.
You ever have to apologize, but, um, sh- - is so messed up, so completely turned upside down, that you know there's just nothing you can say to make it right?
Asla özür dilemen gerekmiyor ama işler boka sardı. Tamamen allak bullak oldu ve düzeltmek için söyleyebileceğin bir şey olmadığını biliyorsun mu?
Perhaps if the crazy golf people got together and came up with a more serious-sounding name, like elaborate obstacle golf, you see then... then the Olympic body might make it a proper sport.
Belki eğer deli golfü insanları bir araya gelip daha ciddi gelen bir isim seçselerdi mesela karmaşık engelli golfü gibi, o zaman görürdün. Olimpiyatlık onu düzgün bir spor yapardı.
Nothing can make up for the loss of their child, But that feeling in your gut that it doesn't make sense Will haunt them forever.
Hiçbir şey evlat kaybını telafi edemez ama içlerindeki his hiç mantıklı gelmeyecek ve hep akıllarında olacak.
We had just one day left to make it to the Colorado river, where our 4x4s were supposed to be picked up or risk being stranded in the wilderness.
4x4'lerimizi seçmek ve vahşi doğada yaya kalma zorunda olduğumuz yer yani.
Well, then it's our job to make them believe it, Louis, or this guy could wind up in prison.
O zaman inanmalarını sağlamak bizim görevimiz Louis. Yoksa bu adam hapsi boylayacak.
Well, there'll be nothing to make it break up.
- Onu kıracak bir şey olmayacak ki.
And it does all that because, one day, in the year 2049, when it had stopped thinking about going to the stars, something occurred that make it look up, not down.
Bütün bunların sebebi, 2049 yılında bir gün,... hepsi yıldızlara gitme fikrinden vazgeçmişken,... aşağı değil, yukarı bakmalarına sebep olan bir şey oldu.
You'll be able to make a fist, but it's gonna show up in a drug test.
Yumruk atabileceksin, Ama doping testinde çıkar.
It is made up of little grains, which make for a bumpy ride.
Orası ufak zerreciklerden oluşan engebeli bir yerdir.
It's like when you drive by the house you grew up in, and there's another family in there, and all you want to do is break in and make yourself soup.
Büyüdüğün evin yanından arabayla geçerken başka bir aileyi orada görmek ve o eve gidip kendine bir çorba yapmak istemen gibi bir şey.
All right, I'm gonna let it go that you're choosing basketball over Giselle, but I really need to make this up to you, Jeff.
Pekala, Giselle'in yerine basketbolu tercih etmene bir şey demeyeceğim ama kendimi affettirmem gerek Jeff.
We can light it up at that point, make sure we're well out to space by the time it detonates.
O zaman kurarız ve patlayana kadar da yeterince uzaklaşmış oluruz.
Can you open up the project room and make sure it's prepped?
Okuldaki proje odasını açıp hazır olduğundan emin olur musun?
So here's your chance to make up for it.
İşte bu telafi etme şansı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]