English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ M ] / Mouth full

Mouth full tradutor Turco

378 parallel translation
Do you mind if I talk with my mouth full?
Ağzım doluyken konuşmama aldırır mısın?
You couldn't with your mouth full anyway.
Ağzın doluyken yapamazdın zaten.
Must you speak to me with your mouth full?
Ağzında bir şey varken konuşma.
I loathe when you're helpless, your mouth full of instruments, and they answer the telephone.
Ağzınız bir sürü aletle dolu çaresiz olduğunuz anda telefona cevap vermelerinden nefret ediyorum.
But don't talk with your mouth full.
Ama ağzın doluyken konuşma.
When the engine catches, don't move, or you'll get a mouth full of propeller.
Motor çalıştığında hiç kıpırdama, yoksa pervane yüzünü gözünü parçalar.
You your mouth full of stinking piety. Hypocrite! Have you said one word touched with Christian charity and pity?
Sizin ağzınız kahrolası sofulukla dolu.
Darling, don't ask me to speak with my mouth full.
Sevgilim, ağzım doluyken konuşmamı bekleme.
They explain all about the electoral college... and how to eat artichokes without getting your mouth full of leaves.
Seçiciler kurulu ve ağzını yapraklarıyla doldurmadan nasıl enginar yenileceğini anlatıyorlar bana.
- Yawning with my mouth full.
- Ağzım doluyken esneyerek.
Please don't speak with your mouth full, son.
Lütfen ağzın doluyken konuşma, evlat.
While him, even in that bush, dead, with his mouth full of mud.
O çalıların içinde ağzında balçıklarla yatarken bile farklıydı.
I had my mouth full.
Ağzım doluydu.
- Well, your pa doesn't talk with his mouth full.
- Baban ağzı doluyken konuşmuyor. - Annem konuşuyor.
They run from a pardon for talking with your mouth full signed by an apprentice curate.
Sıkıcı konuşmalar yüzünden, stajyer papaz tarafından imzalanmış günah çıkarma belgesine balıklama atlıyorlar.
Don't talk with your mouth full, Vernon.
Ağzın doluyken konuşma Vernon.
Don't talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
- Well, let me see. I open the door for her, I pull out the chair, I don't speak with my mouth full and I don't touch her body unless I am asked.
- Dur bakalım... kapıyı onun için açıyorum, sandalyesini çekiyorum, ağzım doluyken konuşmuorum ve istenmedikçe onun vücuduna dokunmuyorum.
- I'm not talking with my mouth full!
- Ağzım dolu konuşmuyorum!
Her little mouth full of mud, safely silent.
Küçük ağzı çamurla dolup, güvenli şekilde susardı.
That horrible sneer and mouth full of nuts.
Ağzın çerezle dolu iken, korkunç bir küçümseme bu!
Don't talk with your mouth full, dear!
Ağzın doluyken konuşma, tatlım!
Do you have to talk with your mouth full?
Ağzın doluyken konuşmak zorunda mısın?
You mean talk with my mouth full?
Ağzım doluyken mi konuşayım?
Big white guy, red nose... about 75 feet tall, mouth full of razor-sharp teeth...
Büyük beyaz adam. Kırmızı burun yaklaşık 2 metre boyunda. bir ağız dolusu jilet gibi keskin diş.
Now, you get a nice, big mouth full of spaghetts, right?
Ağzın spagetti dolu olsa,...
I hate it when people talk with their mouth full.
Ağızları doluyken konuşan insanlardan nefret ederim.
If having your mouth full won't attract a lot of men.
Ağzın tamamen dolu iken erkekleri etkileyemezsin.
I was taught not to speak with my mouth full.
Ağzım doluyken konuşmamam gerektiği tembih edilmişti.
- Could you not talk with your mouth full?
- Ağzın doluyken koşma Iütfen
She tried to commit suicide with a mouth full of valiums and she's filed for divorce two times.
Bir avuç dolusu valyumla intihar etmeye çalışmış. İki defa da boşanmak için başvurmuş.
I'm not - - Chuck! Don't talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
He's so full of alcohol... if you put a lighted wick in his mouth, he'd burn for three days.
O kadar alkol almış ki... ağzına bir fitil sokup tutuştursan üç gün yanar.
She'll be losing her mind to a tricky mouth and a full moon... and like as not, I'll be saddled with the consequences.
Ağzı laf yapan biri ve dolunay karşısında aklı başından gidiyor. Sanki tatsız sonuçlarına katlanacak olan ben değilmişim gibi.
Man can't talk nonsense when his mouth's full.
Adam olan ağzı doluyken saçmalamamalı.
Like you said, right at the mouth of the barranco chock-full of willow.
Dediğin gibi, sağdaki vadinin ağzındaki sık söğütlüğe.
My mouth's full already.
Yeterince çiğnedim.
His mouth is still full!
Ağzında hâlâ yemek var!
I want to be full... not hungry... with the taste of turkey in my mouth. not wanting to eat another piece.
Karnım doysun, aç kalmayayım hindinin güzel tadı ağzımda kalsın tıka basa doyayım istiyorum.
His mouth is full of evil words and cunning.
Ağızlarından küfür, yalan ve tehdit eksik olmuyor.
[Mouth Full] This is quite a place
Burası müthiş bir yer.
All mouth and full of...
Koca ağzınızla dolu...
"My mouth is full of earth."
"Ağzım toprakla dolu." dedi.
The beautiful pale face with its soft full mouth, half closed eyes and throat.
Güzel solgun bir yüz, yumuşak büyük bir ağız yarı kapanmış gözler ve boyun.
Why worry about the tongue when your mouth is full of venom?
Dilim uyuştu. Ağzın zehirle doluyken dilinin derdine mi düştün?
All right, when Liebster walks in here, you people keep your mouth shut and full of food, you got it?
Tamam, Liebster buraya geldiğinde çenenizi kapalı tutacak ve sadece yemekle ilgileneceksiniz, anladınız mı?
Whether that happens with your mouth or fingers or full-blown sex.
Bu ağzınız, parmaklarınız ya da tam birleşmeyle olabilir.
I tried to scream, but my mouth was full of flab.
Bağırmaya çalıştım ama ağzım vücut yağlarınla dolmuştu.
This guy... got into full dress uniform, stood in the middle of that room... drew a nickel-plated pistol from his holster... and fired a bullet into his mouth.
Bu adam üniformasını giymiş, odanın ortasında durmuş nikel kaplama tabancasını kılıfından çıkarmış ve ağzına bir kurşun sıkmış.
My mouth's full of the taste.
Tadını ağzımda hissediyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]