Not so bad tradutor Turco
2,353 parallel translation
It's not so bad.
O kadar kötü değil.
It's not so bad.
O kadar da kötü değilmiş.
That's not so bad.
Hiç fena değilmiş.
Gosh, yeah. Now that's not so bad, is it?
- O kadar da kötü değilmiş, değil mi?
Not so bad it actually stopped you.
Anlaşılan çok da kötü değil ki seni durduramamış
Or maybe you've forgiven him after you've realized I'm not so bad.
Belki de o kadar kötü olmadığımı anlayınca onu affettin.
Admit it. I'm not so bad.
İtiraf et, o kadar kötü değilim.
Thomas, I expect you to say that your friends are not so bad.
Thomas, Umarım arkadaşlarının kötü olmadığını söylersin.
Uh, well... See, it's not so bad!
Ah, ama Bakın, o kadar da kötü değil.
Not so bad, is it?
Çok da kötü değil, değil mi?
- Yeah. - Point is, 18's not so bad.
18 bin o kadar da kötü değil.
Well, you're not so bad yourself.
Sen de fena değildin.
Oh, waiting's not so bad, as long as one finds amusing ways to while away the time.
Beklemek o kadar da kötü değil. Tabii vaktini geçirecek eğlenceli bir şeyler bulabilirsen.
Not so bad yourself.
- Sen kendine bak.
Breaking even's not so bad.
Bu işten zarar etmedik.
Is everything all right? - Not so bad.
Fena değil.
It's not so bad here. A bit sleepy.
Burası o kadar da kötü değilmiş.
It's not so bad when I'm writing..
Yazarken o kadar kötü değil.
Okay. That's not so bad.
Tamam, o kadar kötü değil.
- That is not so bad.
- O kadar da kötü değil.
It's not so bad here. It's looking'up.
- Burası da kötü değildir.
Not so bad yourself.
Sen de gayet iyiydin.
Yeah, but it's not so bad.
Evet ama o kadar da kötü değil.
Not so bad sometimes, is it? What?
- Bazen hiç de kötü olmuyor, değil mi?
Not so bad.
O kadar da kötü değil.
It's not so bad, shows off your great legs.
O kadar da değil, bacaklarını harika gösteriyor.
Maybe this guy's not so bad after all.
Belki bu adamlar o kadarda kötü değildir.
You're not so bad now.
Şimdi daha iyisin.
Oh, gosh, you know, considering everything, maybe my date's not so bad.
Tanrım, şimdi bakınca, galiba benimki hiç de fena değil.
See, not so bad.
Bak, hiç de kötü değil.
I can know that this life was not so bad.
Ve anladım ki hayat o kadar da kötü değilmiş.
They wanted us to be more like Bad Company and not so much like this weird thing that we were becoming.
Onlar bizim, dönüştüğümüz bu tuhaf şeyden çok Bad Company gibi olmamızı istiyorlardı.
She felt so bad about not having a present, she's letting me throw a party at her house.
Hediyesi olmadığı için o kadar üzüldü ki, evinde benim için bir parti düzenliyor.
My bad. Oh. And just so you know, I'm not wearing any underwear.
Ha bu arada, bilesin diye söylüyorum içimde iç çamaşırı yok.
It's not like Woodside High School is so bad.
Woodside Lisesinin çok kötü olduğundan değil.
I'm not doing so bad over there... I want to take him with me and when you'll be free, you can come as well.
Orada işler iyi gidiyor. Onu da yanımda götürmek istiyorum. Çıkınca, sen de yanımıza gelebilirsin.
So... this bad guy... you're not talking about Nick, are you?
Bu kötü adam - Nick değil, değil mi? Hayır.
Yeah, you're not so bad yourself.
O kadar da kötü değilsin.
I wanted you to taste the new menu so you'd know you're not throwing good money after bad.
Yeni menüyü tatmanızı istedim. Paranızı kötü bir şeye yatırmadığımızdan emin olmanız için.
So this is your canopy... not bad.
Demek senin gölgeliğin bu... Fena değil.
It's not bad. But if guys hate meat so much... Then why it's taste like a meat?
Madem etten bu kadar nefret ediyorsunuz neden bunun tadı ete benziyor?
Yes, it was not so bad.
Fena değildi.
It was not so... bad.
Çok da kötü değildi.
Turns out it's not your apartment because you never signed the lease, if you recall...'cause your credit was so bad.
Burası senin dairen değilmiş hatırlarsan sözleşmeyi imzalamamıştın çünkü kredin çok kötü durumdaydı.
It might not be a bad idea to die now, so everything can be ended
Bu kötü bir fikir şimdi, olmayabilir böylece her şey sona erdi olabilir
He put me in a real bad financial situation,'cause, see, contrary to appearances, Glenn's big outdoors... Not doing so great.
Beni gerçekten kötü bir mali krize soktu çünkü, görüyorsunuz, dış görünüşün aksine Glen'in büyük açık havası...
The bad news is there's a waiting list, so it's not for another six months.
- Kötü haber, bekleme listesinin olması,... bu yüzden ilk altı ayda içinde gerçekleşmeyecek.
Of course not I just felt so bad for her.
Elbette sen haklısın. Ben yalnızca o bayanın durumuna çok üzüldüm.
He's not so bad once you get to know him.
Onu bir tanısan o kadar kötü birisi değil.
It's not so bad.
O kadar da değilsin.
I got bad news and not-so-bad news.
Bir kötü haberim, bir de o kadar kötü olmayan haberim var.
not sorry 22
not so much 570
not so far 81
not so fast 809
not soon enough 36
not so close 24
not so good 271
not so hard 43
not so well 25
not so loud 139
not so much 570
not so far 81
not so fast 809
not soon enough 36
not so close 24
not so good 271
not so hard 43
not so well 25
not so loud 139
not so long ago 54
not so much anymore 20
not someone 19
not so hot 16
not so 123
not so great 49
not so easy 32
not so tough now 16
not so tight 17
not so rough 19
not so much anymore 20
not someone 19
not so hot 16
not so 123
not so great 49
not so easy 32
not so tough now 16
not so tight 17
not so rough 19
bad boys 32
badges 25
bad things happen 44
bad man 40
bad guy 57
bad dog 109
bad night 21
bad timing 81
bad people 36
bad cop 123
badges 25
bad things happen 44
bad man 40
bad guy 57
bad dog 109
bad night 21
bad timing 81
bad people 36
bad cop 123
bad day 94
bad joke 26
bad habit 17
bad wolf 29
bad luck 245
bad time 67
bad dream 41
badge number 32
bad things 60
bad move 45
bad joke 26
bad habit 17
bad wolf 29
bad luck 245
bad time 67
bad dream 41
badge number 32
bad things 60
bad move 45