On the bed tradutor Turco
3,029 parallel translation
It was a surprise, I came out of the shower and someone left it on the bed for me!
Cathy, birisi sürpriz yapmış. Duştan çıktığımda yatağın üstünde duruyordu.
You'll undress and you'll sit on the bed.
Soyunup yatağın üzerine oturacaksın.
Yes, I want you to wait for him, naked on the bed.
Evet, ben onun için beklemeni istiyorum, yatakta çıplak.
Yeah, he's lounging on the bed.
Evet, yatakta kestiriyor.
9-mill on the bed!
Yatağın üzerinde Magnum var!
- I bite my nails. - I lie on the bed.
Kusura bakma.. tırnaklarım kısa
- l was gonna say jerk off on the bed.
- Ben de yatağında 31 çek diyecektim.
Mm? There was a box on the bed.
Yatakta bir kutu vardı.
and after that, we started fighting again, and he pinned me on the bed, and he pulled the trigger.
Tekrar kavga etmeye başladık. Beni yatağa sabitledi ve tetiği çekti.
Remember when mom was sick and you couldn't cook, but you'd put that tray on the bed and put a pillowcase over it, like a tablecloth?
Annemin hastalanışını hatırlıyor musun? Yemek yapmayı beceremezdin. Fakat yatağa tepsiyi koyar, masa örtüsü niyetine de üstüne minder kılıfı sererdin.
The sheets you brought are on the bed, your Jo Malone candles are burning in every room, and every trace of my existence has been removed from the bathroom.
Jo Malone mumların her odada yanıyor ve banyoda ki, varlığıma dair her iz silindi.
Housekeeping smelled gas around 5 : 30 this morning, knocked - - no answer, opened the door, and discovered the bodies spooned on the bed like that.
Hizmetli sabah 5 : 30 civarlarında gaz kokusu almış, kapıyı çalmış açan olmamış, kapıyı açmış ve cesetleri kaşık gibi aynen bu şekilde bulmuş.
Hat on the bed, always bad luck.
Şapkayı yatağın üstünde bırakmak her zaman kötü şans getirir.
I could even see some pluses to sleeping with a guy who took up less room on the bed than a cocker spaniel.
Yatakta cocker spaniel cinsi köpekten daha az yer kaplayan bir adamla uyumanın bile artıları vardı.
Hey, so, what happened was somebody ordered room service but the regular room-service guy, he died, so I came in here and then I fell on the bed.
Selam. Bak olay şu, biri oda servisini çağırdı ama normal servis elemanı öldü ve ben geldim. Sonra yatağa düşmüşüm.
How I lay her on the bed and I caress her soft skin, make her purr like a little kitten.
Onu nasıl yatağa yatırdığımı, yumuşacık tenini nasıl okşadığımı, kedi yavrusu gibi mırlamasını nasıl sağladığımı.
We live our lives by the clock - - waking up, racing to work, going to bed, and on and on.
Saate göre yaşıyoruz. Kalkıp, işe yetişip, yatıyoruz. Ve daha birçok örnek.
What, are you gonna run upstairs now, slam the door and throw yourself on your canopy bed?
Üst kata koşup kapıyı çarpıp kendini cibinlikli yatağına mı atacaksın?
All right, when you tell a teenager not to do something she does the opposite, often on her parents'bed.
Genç birisine bir şeyi yapmamasını söylediğinde aksini yapar, genellikle ebeveynlerinin yatağında.
Come on, sleep in the bed.
- Hayır, ben iyiyim.
Jesus, Frank, get in bed or I'm sleeping on the floor.
İsa adına, Frank, yatağa gir yoksa yerde yatacağım.
And all these four years We are absolutely foreign, four years because your Seryozha walk with us on the same streets, listen to all of our conversations sleep in our bed!
Ama bütün bu dört yıl boyunca birbirimize tamamen yabancı gibiyiz. Çünkü senin Sergey'ciğin bu dört yıl boyunca bizimle aynı sokaklarda yürüyor, bütün konuşmalarımızı dinliyor, hatta bizimle aynı yatakta yatıyor!
You sleep on the couch and I'll sleep in your bed.
Sen kanepede yat Yatarım ben senin yatağında.
He set the bed on fire?
Yatağı ateşe mi verdi?
What are we gonna do, sleep on the same bed?
Ne yapacağız yani, aynı yatakta mı yatacağız?
What, sleep on the same bed?
Ne yapacağız yani, aynı yatakta mı yatacağız?
♪ On the devil's bed until you die gotta look this life ♪
♪ On the devil's bed until you die gotta look this life ♪
Since Ray left, I am still sleeping on my side of the bed.
Ray evden ayrıldığında beri yatağın solunda yatıyorum.
I mean, she's about to go on a 32-mile race and still remembers to make her bed in the morning.
51 kilometrelik bir yarışa girmek üzere ama yine de sabahları odasını yapmayı ihmal etmiyor.
No, now's not the time to be laying our bed rolls out on the grid.
Hayır şimdi ortaya çıkma zamanı değil.
Post-traumatic stress disorder rarely turns people into killers, but soldiers with PTSD have been known to strangle their wives in bed while having flashbacks or nightmares, believing they're on the battlefield.
Travma sonrası stres bozukluğu insanları nadiren katil yapar, ama bundan muzdarip askerlerin uyurken kabus görüp ya da savaş alanına dönüp eşlerini boğduğu bilinir.
I didn't realise the effect it would have on people until you are there in... Well, you could say a death bed.
Kokainin insanlar üzerindeki etkisini ancak ölüm döşeğindeyken fark edebildim.
I didn't realise the effect that anything would have on people until you're there in... what you could say a death-bed, basically...
Kokainin insanlar üzerindeki etkisini ancak ölüm döşeğindeyken fark edebildim.
He had this weird bruise on his chest, but in a sharp rectangle. Nothing on the sea bed could have done that.
Göğsünde garip bir çürük vardı, ama keskin bir dikdörtken şeklinde.
As for the stone lodged in his oesophagus, lots of stones on the sea bed, where the body was found.
Onun yemek borusuna takılmış taşa gelince ; cesedin bulunduğu yerde bir sürü taş var denizin dibinde.
By the way, does Tricia know that he's going to be sleeping on the sofa bed in the living room?
Bu arada, Tricia oturma odasında kanepede yatacağını biliyor mu?
I can't even look at your face, Ben, without seeing the expression on it while you were pile-driving her in our bed!
Yüzünde, kendi yatağımızda onunla sevişirken gördüğüm ifadeyi görmeden yüzüne bile bakamıyorum, Ben!
20, I was walking a beat in Bed-Stuy, the Watergate hearings were on every TV and Joe was still in diapers.
20 yaşında, Bed Stuy'da bir darbeye eşlik ediyordum Watergate duruşmaları tüm televizyonlardaydı ve Joe hala altını bağlatıyordu.
You know, when Will and I were in college, he used to pick the lock on my bedroom door... Mm-hmm. Break in my room in the middle of the night and crawl into bed with me.
Will ve ben de üniversitedeyken yatak odamın kapısının kilidini açar gece yarısı odama girip benimle yatağa kıvrılırdı.
This uniform you're wearing makes you accountable for your actions, and mine makes me responsible for 15 officers, and when they mess the bed, that's my problem.
Giydiğin bu üniforma seni eylemlerinden sorumlu kılıyor. Benimki ise on beş memurdan sorumlu kılıyor ve onlar yanlış bir şey yaparsa sorumlusu benim.
I'm gonna make you a bed on the couch, okay?
Yatağını kanepeye hazırlıyorum, tamam mı?
I'm just gonna whisper in your ear that she doesn't like those ratty green boxers any more than I did, and then, I'm gonna sit on the edge of the bed and eat cannoli after cannoli while the tattoo lady
Aynı benim gibi. " Sonra yatağın kenarına oturacağım ve o dövmeli kız senden ayrılırken ben de pasta üstüne pasta yiyeceğim
We got in the house, and I just laid on my bed and kept crying.
Eve vardık, yatakta yatıyordum. Ve sürekli ağlıyordum.
The good ones are on my bed.
İyi olanlar benim yatağımın üstünde.
We've identified the location as the bramble house bed and breakfast on longacre road.
Yeri Longacre yolundaki Böğürtlen evi, Otel ve kahvaltı olarak tanımladık.
Someone woke up on the regular side of the bed.
Görünüşe göre biri sabah doğru yerden kalkmış.
Ah, let me guess, you slept with Don, woke up to find an overgrown baby sat on the edge of the bed offering you some breakfast and then met an old lady who looks surprisingly similar to Gollum,
Dur tahmin edeyim. Don'la yattın uyandığında azman bir bebeğin yatağın kenarında oturup sana kahvaltı ile bir şeyler sorduğunu fark ettin, sonra da Gollum'a acayip benzeyen ve çok iğrenç bir şey yapan yaşlı bir kadınla karşılaştın.
So Boyd's dinner is in the refrigerator, and his pajamas are on his bed.
Boyd'un yemeği buzdolabında,... gecelikleride yatağının üstünde.
The boy, Kane, in the far background but still in focus, is having an idyllic childhood experience in the snow that he'll remember on his death bed.
Çocuk Kane uzak plandadır, ama odaktadır. Karda, idilik bir çocukluk deneyimi yaşamaktadır ve bunu ölüm döşeğinde anımsar.
Sister, you may think that sex is the last thing on your mind, but you turned your bed into a vagina.
Bacım, seksin aklında olan son şey olduğunu düşünebilirsin,.. ... ama yatağını bir vajinaya çevirmişsin.
Come on, this is where you break down and finally help me build the bed.
Hadi, bu nihayet usanıp da yatağı kurmama yardım edeceğin an.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61