On the road tradutor Turco
7,683 parallel translation
Come on, keep on the road.
Hadi. Devam edin.
- But they're working on the road.
- Ama yol çalışması var.
Would you rather sleep on the side on the road?
Yol kenarında mı uyumak istersin?
We could always arrange an unfortunate accident to happen on the road.
Yolda talihsiz bir kaza yaşanmasını sağlayabiliriz.
We've been stopped at a local military checkpoint on the road to Bjelane about 30 kilometers east, sector 6.
Altıncı bölgede, Bjelane yolu üzerinde, yaklaşık 30 km doğuda kontrol noktasında yerel askerlerce durdurulduk.
We stumbled on to a little situation on the road to Bjelane.
Bjelane yolu üzerinde sıkıntılı bir durumla karşılaştık.
But on the road, many were coming to hear you.
Ama yolda, çoğu kişi seni dinlemeye geliyordu.
We'll be on the road to Caesarea as planned.
Planlandığı gibi Kayserya yolunda olacağız.
Can I drink myself to death on the road to Meereen?
Meereen yolunda içerek kendimi öldürebilir miyim?
She divorced him before he was famous, when he was still a Lipman, out on the road with the Moonlighters.
Hala Lipman iken... yollarda ek iş yaparken... ünlü olmadan önce ondan boşandı.
Just assessing the land, devising a number, unless I misread the sign on the road...
Sadece mülke değer biçip, bir rakam belirliyordum. Tabi "sahibinden satılık" levhasını yanlış okuduysam başka.
There were four Marines killed on the road earlier today, about eight miles from here.
Bugün sabah dört bahriyeli yolda öldürüldü. Buradan aşağı yukarı sekiz mil ötede.
We should have stayed on the road.
Yol üstünde kalmalıydık.
Mobile, Alabama, we're on the road for a week.
Mobile, Alabama, 1 hafta boyunca yolda olacağız.
You have to take the show on the road.
- Turneye çıkmalısın.
Keep your eyes on the road.
Gözlerin yolda olsun!
It's in a small town called San Giacomo on the road to Vitoria. They've hidden it by the church.
Vitoria yolunda San Giacomo adında küçük bir kasabadaki kilisenin içinde saklıyorlarmış.
Tell him, Norfolk wants him on the road and away from here..... and tell him... .. if he doesn't, I'll come to him and I'll tear him with my teeth.
Ona de ki, Norfolk onu yolda ve burada uzakta istiyor ve eğer gitmezse onu dişlerimle parçalayacağım.
Only here's a dead boy on the road who she thinks she's killed.
Yerde ölü vaziyette yatan çocuğu kendisinin öldürdüğünü düşünmüş.
I thought I'd do a bit of revising on the road.
Yoldayken biraz bakarım dedim.
- You parked the car on the road somewhere.
- Arabayı yola park ettin değil mi?
If they stop you on the road, just salute the official, give them a little bribe and continue forward.
Yolda seni durdururlarsa, yetkiliyle selamlaş biraz rüşvet ver ve yoluna devam et.
Dump his body on the road to Sabaneta.
Cesedini Sabaneta yoluna atın.
- Focus on the road.
- Yola odaklan.
So if you're gonna be on the road and I'm stuck here, I'm thinking maybe we could use an extra hand around here to help out at least with the investment ideas.
O zaman, eğer sen bu toplama işini yapacaksan ve ben burda kısılı kalacaksam, bize bu yatırım işlerinde fikirleriyle yardımcı olacak fazladan bir ele ihtiyaç duyacağımızı düşünüyorum.
Let's get this show on the road.
Şovu başlatalım.
We'll get back on the road.
Hemen yola dönerim.
Sometimes it's nice to have some company on the road.
Bazen yol arkadaşının olması hoş olur.
Been on the road.
Kendimi yollara verdim.
what if he falls down on the road...?
Ya yolda düşerse?
A splash of cold water directly on the face if I don't respond when shaken and to be followed immediately by a cup of hot black coffee from corbett's across the road.
Eğer beni sarsmana karşılık vermezsem doğrudan yüzüme soğuk su çarpacaksın ve hemen ardından yolun karşısındaki Corbett'den sıcak koyu bir kahve alacaksın.
And, he took off, and he left her on the side of the road.
Dışarı çıkmış ve onu yolun karşısına bırakmış.
Sitting on the side of the road.
Büyükler küçükler, yol kenarında oturanlar.
Come on, one for the road.
Hadi gel, bir tane de yol için iç.
We are traveling 25 leagues on the north road to the war front, to find Captain James Purio.
Kuzey yolu boyunca 25 günlük uzun bir yolculuk yapacağız. Yüzbaşı James Purio'yu bulmalıyız.
We took off, Saarinen swerved off the road on his motorcycle and was dead on the spot.
Biz çıktık Saarinen motosikletiyle giderken başka yöne saptı ve düştü olay yerinde öldü.
I lived in London through the'70s, right on Kings Road.
70'li yıllara doğru Londra'da kral yolunun oralarda yaşadım.
Whatever our friends on the Silk Road need It's our responsibility to help
İpek yolundaki dostlarımızın neye ihtiyacı olursa onları karşılamak bizim görevimizdir.
Survival of the fittest is the only truth on the Silk Road
Ayakta kalması gereken İpek yoludur.
You preach peace amongst the different races on the Silk Road and I teach peace to kids from different tribes at school
İpek yolundaki barış için elinden geleni yapıyorsun ve bende farklı kabilelerden çocuklara okulda barışı öğretiyorum
My brothers on the Silk Road Let's draw our own flag
Hadi bayrakları yapalım
When I was young, my sister and I were running away from the wars on the Silk Road.
Ben küçükken, ben ve kız kardeşim İpek yolunda bir savaşın ortasında kaçıştırıyorduk .
My brothers on the Silk Road
Kardeşlerim İpek yolunda
In appreciation for the bravery the Roman soldiers they were granted the right to build a city on the Silk Road.
Cesaretleri için Romalı askerleri takdir ederim İpek yolu üzerinde bir şehir inşa etmenin bedeli ödendi.
When a girl asks for a lift on a deserted road at night... either the driver's a serial killer, or the girl's a ghost.
Gece ıssız bir yolda, kızın biri yardım istediğinde ya şoför seri katil olur ya da kız hayalet çıkar.
It was on a road near the dam.
Barajın yanındaki yolda.
Whoo. I'm not used to people driving on the wrong side of the road.
Trafiğin ters tarafta olmasına alışık değilim.
Let's see what the old Renault can do on the open road!
Bakalım yaşlı arabanız yolda bize neler gösterecek.
I'll stop the car keep your throne on the other side of the road you can do what you need to... alright...'?
Arabayı durdururum tahtını yolun diğer tarafına götürüp ne yapman gerekiyorsa yaparsın. Tamam mı?
The third time, I thought, "he's dead. He is dead in a ditch on the side of the road" "
Üçüncü kez aradığımda, "yolun kenarında bir hendekte ölmüştür heralde", dedim.
Ten miles, down the main road, make a right at the sawmill, keep the little stream on your left... beyond the hedges, there's home.
10 mil. Ana yolu takip et. Değirmenden sağa dön, dereyi soluna al, çitlerin ötesinde göreceğin benim evim.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the street 102
on the inside 58
on the sidewalk 17
on the back 61
on their own 19
on their way 28