Other hand tradutor Turco
4,452 parallel translation
On the other hand, lying makes me... Mm.
Diğer taraftan, yalan söylemek... beni... *
Our friend here, on the other hand, who sent us to kill each other, I suspect he'll be great at it.
Diğer bir yandan, buradaki dostumuz bizi birbirimizi öldürmek için yollayan adamın ölüm konusunda çok iyi olacağına şüphem var.
On the other hand, fuckin'me and wondering what's happening to my missus is a fucking tune to me.
Orada beni sikersin ve bende parama ne olduğunu merak ederim muhallebi çocuğu.
On the other hand...
Diğer bir yandan...
Well, I, on the other hand, am feeling great job satisfaction.
Bense işimden inanılmaz tatminim.
On the other hand, the brain surgeon's still out there. And he knows where I live.
Diğer yandan da Beyin Cerrahı dışarıda bir yerde ve nerede oturduğumu biliyor.
If, on the other hand, you did consider mark's emotional pain and had the affair anyway, your offense is deemed reflective with reckless disregard for a person's likely suffering.
Diğer taraftan, Mark'ın duygusal çöküntüsünü düşündüğün halde ilişkiye devam ettiysen de suçun bir insanın olası acısını pervasızca umursamaman olacaktır.
Hey colostrum on the other hand is filled with lifegiving nutrients and whatnot.
Diğer yandan, ilk süt hayati besinler ve diğer ıvır zıvır ile doludur.
On the other hand, he's Tom.
Ama bir yandan da o Tom.
You wanna lose the other hand?
Diğer elini de ben koparayım mı?
But your other hand is waving me on.
Ama diğer elin devam et diyor.
Me, on the other hand... Pure evil.
Diğer yandan ben, tam bir şeytanım.
My life, on the other hand...
Benim hayatım ise...
On the other hand, watching them fall reminds you that they're human.
Diğer taraftan, canlarının yanmasını izlemek onların da insan olduğunu size hatırlatır.
Let's do the other hand.
Diğer eli de yapalım.
On the other hand, I don't expect that I'll get everything I want
Ama karşılığında her istediğimin gerçekleşmesini beklemiyorum.
You, Mandy, on the other hand, are perfectly capable of murder.
Diğer taraftan senin Mandy, cinayet işleme kabiliyetin var.
Now Mara, on the other hand...
Şimdi diğer yanda da Mara...
On the other hand...
Ama bir yandan da...
Your book, on the other hand, you quoted an anonymous source, a neighbor who claimed that Ennis had confided in him about the abuses.
Diğer yandan kitabında isimsiz bir kaynaktan, Ennis'in ona istismarlardan yakındığı bir komşusundan bahsetmişsin.
The police, on the other hand, are outraged by this outcome, and accused the prosecution of being too lenient to a high profile felon.
Diğer yandan polis bu kararı şaşkınlıkla karşılayarak savcılığı kamuoyu tarafından iyi bilinen bir suçluya çok merhametli davranmakla suçladı.
On the other hand, there's no better feeling than when you're in a loving relationship.
Diğer taraftan mutlu ve sevgi dolu bir ilişkinin hissettirdikleri paha biçilemez.
On the other hand, it just might work. I like the sound of it already.
- Ama işe yarayabilir.
You can't communicate unless you're excited but on the other hand I feel it's so fascinating for me that I want to tell people about it.
Heyecan duymadığınız takdirde iletişim kuramazsınız fakat öte yandan insanlara bilimden bahsetmek bana çok etkileyici geliyor.
If, on the other hand, you stood on the quayside and watched the Queen Mary set off for New York the people on the quayside are not crying because they know they're going to see those people again fairly soon.
Öte yandan, rıhtımın kenarında durup Queen Mary gemisinin New York'a doğru yola çıkışını izlerken rıhtımın yanında bekleyen insanların ağlamadığını görürsünüz çünkü yolcu ettikleri kişileri çok yakında göreceklerini biliyorlar.
On the other hand, I just received a large pack of smuggled whiskey.
Diğer taraftan elimde, yeni teslim aldığım çok kaliteli bir kaçak viski var.
On the other hand, you are 20-point underdogs.
Ama öte yandan, 20 puan geridesiniz.
Me, on the other hand, who's talking to you, maybe I am just some kind of manifestation of your madness.
Seninle konuşan ben ise belki de gerçekten kafandaki deliliğin dışavurumuyum.
Kelsey, you pose a big challenge for me as a physician, because on one hand, you are incredibly sarcastic, but on the other hand, you're, like, this major worrier.
Kelsey, beni bir doktor olarak zor duruma sokuyorsun. Çünkü bir taraftan inanılmaz bir şekilde alaycısın, diğer taraftan da çok endişeli birisin.
Knowing what you've done, on the other hand, that's another matter entirely!
Ne yaptığını bilmek, öte yandan, bu tamamen başka bir konu!
We on the other hand are not.
Ama biz çaresiz değiliz.
You on the other hand... not so much.
Ama sen iyileşemeyeceksin.
On the other hand they won't want to incense public opinion by going all out.
Diğer taraftan da kamuoyuna ters düşmek istemeyeceklerdir.
"Hold the orange tip near his thigh, " with your other hand, pull off the blue safety release. " Done it.
Turuncu kısmı baldıra yakın tutun diğer elinizle de mavi güvenlik şeridini çıkartın.
Axl, on the other hand, was in the middle of a long cold snap.
Diğer yanda Axl uzun bir fırtınanın tam ortasındaydı.
I, on the other hand, am starving.
Diğer taraftan ben, açlıktan ölüyorum.
You, on the other hand...
Hâlbuki sen- -
But your room, on the other hand, is a little bit... Bare?
Ama senin odan, sanki biraz...
Now. You on the other hand, have done all the right things.
- Şimdi, sen ise tüm doğru şeyleri yaptın.
She had the garden hose in her other hand.
Diğer elinde bahçe hortumu vardı.
On the other hand, you'd also be the person I cared about more than anyone else in the world.
Öte yandan dünyadaki herkesten çok değer verdiğim kişi olurdun.
On the other hand...
Diğer taraftan...
But on the other hand...
Ama öte yandan...
You, on the other hand, are always swimming in oxytocin.
Öte yandan sen, sürekli oksitosin içerisinde yüzüyorsun.
On one hand you claim to love my sister. And on the other you rape her best friend.
Bir yandan benim kız kardeşimi sevdiğini söylüyorsun ve diğer yandan onun en iyi arkadaşına tecavüz ediyorsun.
One hand full makes the other one feel so lonely.
Bir el meşgul olunca, diğeri kendini yalnız hissediyor.
We can't even afford the lawyer on those bus ads who has a gavel in one hand and a chicken in the other.
Otobüs duraklarında bir elinde tokmak diğer elinde tavuk tutmuş olarak reklam veren o avukatı bile tutmaya gücümüz yetmez.
What happened on the basketball court the other day was a stupid situation that got out of hand.
Geçen gün basket sahasında olan şey kontrolden çıkan aptalca bir şeydi.
Oh, no, I'm not going to sit in a cold, sterile room with a plastic cup in one hand and an old porn magazine in the other.
Oh, hayır, steril ve soğuk bir odada, bir elimde plastik kap diğer elimde eski bir porno dergi ile oturmaya hiç niyetim yok.
One hand washes the other.
Bir el diğerini yıkar.
One hand washes the other?
Bir el diğerini mi yıkar?
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands where i can see them 140
hands on your head 187
hands behind your back 288
hand it over 300
hands above your head 53
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands where i can see them 140
hands on your head 187
hands behind your back 288
hand it over 300
hands above your head 53