Save her tradutor Turco
4,724 parallel translation
To save her soul?
Onun ruhunu korumak için mi?
If I turned Tasha into a werewolf... it would heal her wounds... save her life, give her a second chance.
Tasha'yı kurt adama çevirdim. Bu onun yaralarını iyileştirdi ve onu kurtardı. Ona ikinci bir şans verdi.
Find your allies, and find our princess and save her!
Arkadaşlarını bulup... prensesimizi kurtar.
You can save her.
Onu kurtarabilirsiniz.
So you said I need this to save her.
Pekala onu kurtarmak için buna ihtiyacım olduğunu söyledin.
Maybe she was desperate to save her marriage, and when that didn't work out, all she had left was guilt.
Belki de evliliğini kurtarması için çok ümitsizdi, ve sonra o da olmayınca, kalan tek şey suçluluk duygusuydu.
I'm going to save her.
Onu koruyacağım.
You can't save her.
Onu koruyamazsın.
I can't save her.
Onu da koruyamam.
I can't save her.
Onu koruyamam.
And it is because we love her that we are the only ones that can save her, Tom!
Onu sevdiğimiz için onu kurtaracak kişiler biziz, Tom!
I wasn't able to save her.
Onu kurtaramamıştım.
And I want to save her just as bad as you do, Barry.
Ve onu kurtarmayı da senin kadar istiyorum Barry.
"My daughter is dying, come and save her."
"Kız, ım ölüyor gel ve onu kurtar."
We did everything we could to save her.
Onu kurtarmak icin elimizden geleni yaptik.
The con artist trying to play the cool beauty won't save her friend?
Sakin güzelliği oynamanın arkadaşını kurtarabileceğini mi sanıyor?
He stole the orb to turn back time and save her.
Zamanı döndürmek ve annesini kurtarmak için çaldı küreyi.
If I let her go she'd just run away to save herself.
Eğer onu bırakırsam, kendini kurtarmak için kaçar.
Therefore, I have to save her.
Bu yüzden onu kurtarmak zorundayım.
If she chokes on a grape, they won't save her.
Bir üzüm boğazında kalsa onu kurtarmazlar.
Nobody knew what to do, how to save her.
Kimse ne yapacağını, onu nasıl kurtaracağını bilmiyordu.
They broke my leg and went after her, but I couldn't save her.
Benim bacağımı kırıp onun peşinden gittiler ama onu kurtaramadım.
To do everything we can to save her.
Onu kurtarmak için elimizden geleni yapmak zorundayız.
You do whatever you have to do to keep her alive, To save her, right?
Onu yaşatmak, hayatını kurtarmak için elinizden geleni yapmak zorundasınız.
I couldn't save her in the end, so it doesn't matter.
Onu kurtaramadım, yani önemi yok.
Robin... you have to save her.
Robin... Onu kurtarmak zorundasın.
I couldn't save her.
Onu kurtaramadım.
I was ready to give up on her, and you were able to save her.
Ben umudumu kaybetmişken sen hayatını kurtardın.
No, I have to go save her.
Onu kurtatmalıyız.
I know what you all must think of me, but I love Republic City, and I would do anything to save her.
Hepinizi hakkımda neler düşündüğünün farkındayım ama Cumhuriyet Şehri'ni seviyorum ve onu kurtarmak için her şeyi yaparım.
And why would she kill the love of her life after doing everything possible to save him?
Ayrıca onu kurtarmak için her şeyi yaptıktan sonra neden hayatının aşkını öldürsün ki?
I decided I was gonna be the friend I always claimed to be and help him save his farm.
Ben her zaman onun arkadaşı olarak çiftliğini kurtarması için yardım etmeye karar verdim.
And every time I look at it, I'll remember the hero who died to save it.
Ve ona her baktığımda da onu kurtarmak için ölen kahramanı hatırlayacağım.
And I need you to believe in it with all you got so that we can kill Calliope and we can save your friends.
Buna her şeyin ile inanmanı istiyorum böylece Calliope'yi öldürüp arkadaşlarını kurtarabiliriz.
"I would save every penny to pay for her leisure."
# Onun harcadığım her değerli # # Zamanı geri istiyorum #
I'm a lucky man, though, because whenever I found myself flailing in the darkness, there was always one person there to save me.
Şanslı da bir adamım, çünkü ne zaman kendimi karanlığın içerisinde savrulurken bulsam, her zaman orada beni kurtarmak için bekleyen birisi oluyor.
Receipts, contracts, anything with Jonny's name on it she would save for her "Jonny shrine."
Zelda faturaları, kontratları, üstünde Jonny'nin adı olan her şeyi "Jonny türbesi" için saklamıştır.
Everything was to save you.
Her şey seni kurtarmak içindi.
Now, if this thing is tied to Victoria and if we can find the intruder, we can take her down legitimately and maybe even save Charlotte.
Bunun Victoria ile bir alakası varsa eve giren şahsı bulabilirsek yasal olarak onu alt edebiliriz. Charlotte da zarar görmez.
Tell me her name and I'll save you. Diana.
- Kadının adını söylersen seni bu durumdan kurtarırım.
Plus, if he melts her heart, you'll save all the villagers!
Ayrıca, onun kalbini eritmeyi başarırsan, tüm köylüleri de kurtarmış olacaksın.
I did everything I could to save them.
Onları kurtarmak için her şeyi yaptım.
I stopped her to save us all.
Bizi kurtarmak için onu durdurmak zorundaydım.
Whatever Voland told you could save them.
Voland'ın sana söylediği her neyse onları kurtarabilir.
Bo gave up her soul to save mine.
Bo beni kurtarmak için kendi ruhundan vazgeçti.
I think her husband slipped, and she was trying to save him.
Bence kocasının ayağı kaydı ve Bayan Kovac'ta onu tutmaya çalışıyordu.
I didn't want anyone to know until I could make things right and save Anna.
Her şeyi yoluna koyup Anna'yı kurtarana kadar kimsenin bilmesini istemedim.
But if mother's death taught me anything, it's that sometimes a hero has to sacrifice everything to save the people they love, and I will do whatever I can to save our land.
Ama annemin ölümü bana bir şey öğrettiyse o da bazen bir kahramanın sevdiği insanları kurtarmak için her şeyini feda etmesi gerektiğidir. Ben de topraklarımızı kurtarmak için ne gerekirse yapacağım.
Because we, your friends, Did everything we could to save you.
Çünkü bizler, akadaşların olarak seni kurtarmak için her şeyi yaptık.
You sacrificed everything to save them.
Onları kurtarmak için, her şeyini feda ettin.
When you were being taken away, I thought my only chance To save you was to join her.
Sen kampa götürülürken, seni kurtarmak için tek şansımın ona katılmak olduğunu düşündüm.
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313