That wasn't her tradutor Turco
1,467 parallel translation
That was an excuse to leave and ask someone her name, wasn't it?
- Hayır. O gidip birinden adını öğrenmek için bir bahaneydi.
Wasn't that always more important than football?
Her zaman için futboldan daha önemli olmadı mı?
It wasn't your dad that was in love with her all those years ago, was it?
Ona yıllar önce aşık olan baban değildi, değil mi?
Wasn't always that way.
Her zaman bu şekilde değildi.
Wasn't bad enough that she left me for the guy I saw her with.
Beni o gördüğüm adam için terk etmiş olması yeterli değil mi?
We found a heart sensor pad in nicole's room that wasn't attached to her body.
Nicole'ün odasında vücuduna bağlı olmayan bir kalp sensör pedi bulduk.
But earlier that day, a woman who wasn't her friend told Carolyn something she wasn't supposed to hear.
Ama günün erken saatlerinde, kendi arkadaşı olmayan bir kadın Carolyn'e hiç de duymak istemediği şeyler söyledi.
"How do I cheer him up?" That was about her, wasn't it?
"Onu nasıl neşelendiririm?" dedim. Bu yüzdendi değil mi?
Whatever that is, it wasn't there when I went to bed.
O her neyse, ben yatağa gittiğimde orada değildi.
LOOK, THERE'S ANOTHER DOUG HEFFERNAN, AND THIS GIRL, SHE GOT THE WRONG NUMBER. AND I TRIED TO TELL HER I WASN'T THAT DOUG,
Başka bir Doug Heffernan var bu kız da yanlış numarayı almış o Doug olmadığımı anlatmaya çalıştım ama bana inanmadı.
Audrey wasn't with Ryan after she left the gallery, but I still haven't found a cab that picked her up.
Gaghan'a inanıyorsak Audrey galeriden ayrıldıktan sonra Ryan'la değilmiş. Ama hâlâ onu alan bir taksi bulamadım.
It wasn't that I didn't like the clothes, it was the way they made me feel, whenever I put them on.
Giysileri sevmediğimden değil. Onları her giydiğimde bana hissettirdikleri yüzünden.
I've only just met him, it wasn't even that long ago, but... he is everything.
Ben de yeni tanıştım. Çok fazla zaman geçmedi ama... Her şeyin ötesinde biri.
But it wasn't her house that she sold.
Ama sattığı kendi evi değildi.
Then we realize that this freezer wasn't always where we found it, that up until recently, it was in a storage unit you were renting.
Sonra fark ettik ki dondurucu, her zaman, onu bulduğumuz yerde değilmiş. Yakın zamana kadar sizin kiraladığınız depodaymış.
When you got sober, I was there every day. And I worried about you every minute that I wasn't.
İyileştiğinde her gün oradaydım ve orada olmadığım her gün senin için endişeleniyordum.
He said that he heard the whole thing from the control tower And that he could prove that robert wasn't the hero that everybody thinks he is.
Kontrol kulesinden her şeyi duyduğunu ve Robert'ın herkesin sandığı kahraman olmadığını ispatlayabileceğini söyledi.
Yeah, holding on to that dress, that wasn't easy for her. It was humiliating.
Evet, o elibeseye tutunmak, onun için çok kolay değildi.
But it wasn't the competition that drew Coombs and his wife Emily back to Alaska year after year.
Ama Coombs ve Emily'nin her sene tekrar tekrar Alaska'ya gitmelerinin sebebi yarışma değildi.
So it wasn't the dad that had it out for her.
Yani onunla anlaşmazlığa düşen babası değildi.
He asked for her to the registration desk, they told him that she wasn't a registered guest here.
Resepsiyona kızın kaydını sormuş, onlar da kayıtlı olmadığını söylemiş.
I figured you could tell her you found it, that it wasn't stolen after all.
Onu bulduğunuzu, çalınmadığını söyleyebilirsiniz.
That wasn't her fault.
Bu onun hatası değil.
Wasn't that what caused her heart to stop before?
Geçen sefer kalbi bu yüzden durmamış mıydı?
I wasn't gonna let that animal anywhere near her again.
Bir daha bu hayvanın onun yanında herhangi bir yerde olmasına izin vermeyecektim.
We've learned that Sun had an affaire when her marriage wasn't really working out with Jin.
Öğrendiğimiz Sun'ın evliliği Jin'le yolunda itmediği sırada bir ilişkisi olduğu
And that was a tragic thing. But that wasn't her, and you know it.
Bu trajik bir olaydı ama onun hatası değildi bunu biliyorsun.
to our baby and and hoping that Kim wasn't wondering why I hadn't said the same thing to her.
ve sonra aynı şeyleri kendisine söylememi istememesini diledim.
Back at home, my mother was so engrossed in Craigslist that she didn't even ask about what was going on at school, and I wasn't about to tell her.
Evde annem Craigslist ile o kadar meşguldü ki okulda neler yaptığımı bile sormadı, ki bu benim işime gelmişti.
Like, I thought it wasn't going anywhere, that it was over.
Benim de kafam karıştı. İlişkinin bir geleceği olmadığını, her şeyin bittiğini düşünmüştüm.
WELL, MAYBE THAT WASN'T HER IDEA FOR A GREAT FRIDAY NIGHT.
Belkide onun büyük cuma gecesi fikri böyle değildir.
What do you say to the victim's mother's claim that her son wasn't a terrorist, but was a victim of institutional racism by the police?
Şüphelinin annesinin oğlu için terörist olduğundan değil, müslüman olduğu için öldürüldüğünü söylemesine ne diyorsunuz?
Watching the Pie-Maker kiss the woman that wasn't her Olive stopped breathing.
Turtacıyı ondan başka bir kadınla öpüşürken izlemek Olive'in nefesini kesmişti.
It wasn't easy at first, but knowing that it was an accident, and that you've stayed single and that all the rest of them are drunks, it made it a little easier.
Başta kolay gelmedi, ama kaza olduğunu bilmek,... ve senin bekar kalman diğerlerinin de ayyaş olması her şeyi kolaylaştırdı.
You see, Johnny always wanted to give the horse that made his career a hero's burial, but the health department wasn't too keen on that, so I did it in secret.
Johnny her zaman ona kariyerini sağlayan atın bir kahraman gibi gömülmesini isterdi,... ama sağlık işleri buna pek hevesli değildi,... o yüzden, ben de gizlice yaptım.
I wasn't quite sure how to do that, but i thought at least i could dog - sit or take her for a walk in the park.
Bunu nasıl yapacağıma emin değildim ama en azından köpek bakıcılığını yaparım veya parkta yürüyüşe çıkarız diye düşünmüştüm.
The other one, she really wasn't that hot, so I don't know what her name was.
Öteki, o gerçekten de öyle pek çekici biri değildi, yani onun adını bilmiyorum.
For me to forget everything that happened then and live on as a human, I wasn't strong enough to do that.
O zaman her şeyi unutmalı ve bir insan gibi yaşamalıydım, bunu yapacak kadar güçlü değilim.
Even if that's true, I'm sure it wasn't her first horse.
Bu doğru olsa bile, onun ilk atı olduğundan emin değilim.
I wasn't prepared to see her with that family.
Onu aileyle görmeye hazır değildim.
The thing is this... this vision, it was like... I think it's something that happened to the ghost... gabriel's mother... and I, you know, at first, I thought it maybe was the moment that they took her to the hospital, but that wasn't right.
Bu hayaller. sanırım... hayaletin başına gelen birşey en başta bunu Gabriel'in annesinin hastaneye götürülüş. anı olduğunu sandım.
Nothing that a 6-year-old Would leave an arcade for. Unless it wasn't a store that caught her eye.
6 yaşındaki çocuk, dikkatini çeken birşey olmadığı sürece... bu dükkanlar için eğlence merkezini bırakmaz.
I could s-see from Where the sheet laid over her body that... that something wasn't right.
Örtünün duruş şeklinden bir terslik olduğunu görebiliyordum.
Well, it wasn't always the lyrics that were racy.
Şarkı sözleri her zaman müstehcen değildi.
Maybe if she wasn't scared, i would bring her back to that place.
Belki korkmasaydı onu oraya geri götürürdüm.
She knows that you were just trying to help her and everything that happened wasn't your fault.
Ona yardım etmeye çalıştığını biliyor. Ve olanların senin suçun olmadığını söylüyor.
But you were aware that your husband wasn't always faithful?
Fakat kocanızın her zaman size bağlı olamadığını farkındaydınız.
- I had heard that her heart wasn't in it.
Kalbini işine vermediğini duymuştum.
It wasn't until Lily hugged young Ned after learning of his mother's passing that she took Chuck in her arms.
Annesinin ölümünü öğrendikten sonra genç Ned'e sarılıncaya kadar Chuck'ı kollarına almamıştı.
It wasn't until she reached age 40, when her looks started to fade, that she learned she was actually about as interesting and special, as a wet carrot.
40 yaşına gelip güzelliği bozulmaya başladığında, aslında ıslak bir havuç kadar ilginç ve özel olduğunun farkına vardı.
well, maybe it wasn't that good for her.
Belki de onun için o kadar iyi geçmemişti.
that wasn't very nice 41
that wasn't a question 26
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19
that wasn't it 39
that wasn't your fault 51
that wasn't nice 26
that wasn't so bad 124
that wasn't supposed to happen 22
that wasn't a lie 16
that wasn't a question 26
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19
that wasn't it 39
that wasn't your fault 51
that wasn't nice 26
that wasn't so bad 124
that wasn't supposed to happen 22
that wasn't a lie 16
that wasn't true 25
that wasn't part of the plan 20
that wasn't so hard 90
that wasn't the question 20
that wasn't the plan 27
that wasn't necessary 28
that wasn't cool 21
that wasn't the deal 55
that wasn't right 17
that wasn't fair 32
that wasn't part of the plan 20
that wasn't so hard 90
that wasn't the question 20
that wasn't the plan 27
that wasn't necessary 28
that wasn't cool 21
that wasn't the deal 55
that wasn't right 17
that wasn't fair 32
that wasn't us 33
that wasn't funny 27
that wasn't you 50
that wasn't my fault 37
that wasn't part of the deal 18
that wasn't bad 18
that wasn't 66
here 35434
hermes 98
here we go 9033
that wasn't funny 27
that wasn't you 50
that wasn't my fault 37
that wasn't part of the deal 18
that wasn't bad 18
that wasn't 66
here 35434
hermes 98
here we go 9033
herald 31
heroin 209
herbert 132
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
heroin 209
herbert 132
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366