English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / The d

The d tradutor Turco

215,894 parallel translation
If we'd done an injection, Troy would never have come back from the dead, and you know it, and I know it, straight into the bloodstream flush.
Enjeksiyonu yapsaydık Troy asla dirilmezdi, biliyorsun. Direkt olarak damardan.
W-w-w-whoa, I'd argue I do a lot more than just get the drugs.
Dur orada, ilaçları almaktan fazlasını yaptığıma eminim.
We all leave the house during the day, Richard.
Hepimiz gün içinde dışarı çıkıyoruz.
Yeah, I went to the dispensary, and then I'd smoked the weed before I got home, so I went back to the dispensary.
Ben de sabah sağlık ocağına gittim, eve gelmeden de cigara içtim, sonra yine sağlık ocağına gittim.
The outer pouch is tamper-proof- - all one-time locks and seals.
Dıştaki çanta, kurcalamaya karşı dayanıklı. Tamamen tek kullanımlı kilit ve mühürler.
One stays outside the stall, while the other one takes the pouch inside the stall with him.
Biri kabinin dışında kalırken diğeri çantayı yanında kabine sokuyor.
"The hallowed halls of the Federal Bureau of Investigation are abuzz with activity as agents struggle to keep our country safe from threats both foreign and domestic."
"Federal Soruşturma Bürosu'nun kutsal koridorları..." "... ajanların ülkemizi hem iç, hem de dış tehlikelere karşı... " "... korumak için yaptıkları faaliyetlerle yankılanıyor. "
Besides Rufus, you're the only one that'll understand.
Rufus'un dışında, bunu anlayacak tek kişi sensin.
Sorry, um... so how'd you find out the guys were gone?
Affedersin... sen bizimkilerin gittiğini nasıl öğrendin?
Besides the predatory schmucks?
Bu tür budalalar dışında tabi.
With an armed state trooper in the building, and a life-threatening storm...
Binada silahlı bir polis ve dışarıda da korkunç bir fırtına var.
You think Wyatt's in trouble now? Can you imagine the ocean of crap you'd be swimming in?
Wyatt'ın başı belada sanıyorsun, sen içinde yüzeceğin bok dolu okyanusu hayal edebiliyor musun?
Uh, there's a kid... ran out into the storm.
Dışarıda bir çocuk var, fırtınanın içinden geldi.
Um, you know, my son and I were thinking about gettin out of the hotel.
Um... bilirsin oğlum ve ben otel dışında bişeyler... yapmayı düşünüyorduk.
I didn't realize there'd be ambiguity, doubt, confusion, or at least the amount that there is in a job.
Yahu önceden desenize. Belirsizlik, şüphe, karışıklık olacak, diye. En azından bir işteki kadar.
I say, "I'd like to do an invulnerable impersonation of my mother", but I don't wanna do it in front of a sports bar, where the Raisin Bran Bowl is playing "and nobody's listening."
Annemin çetin versiyonunun taklidini yapmak isterim ama televizyonda Amerikan futbolu varken ve kimse dinlemezken bir spor barında yapmak istemiyorum, derim.
I-I'd nip you with washcloths to mimic the sting of the box jelly.
Kutu denizanası sokmasını taklit etmek için seni el bezleriyle çimdiklerim. "
But you have to do it, and we gotta stay together because you have to catch the one outlier, probably that guy who's going out the back door, the apparent winner, but is he?
Ama yapmak zorundasınız. Birlikte kalmalıyız çünkü dışarıda kalan tek kişiyi yakalayacağız. O da muhtemelen arka kapıdan çıkan şu adam.
You're the most cautious guy I know when it comes to business.
Konu iş olduğunda tanıdığım en temkinli adamsın sen.
Frank is the fucking best.
Frank bu işin kralıdır.
Hard work is the price of greatness, so let's get to work.
Azim, zaferin harcıdır. Hadi çalışmaya başlayalım.
I mean, we had him on our side, because I'd basically just convinced Gavin that a stealth rollout was the best idea.
Onu kendi tarafımıza çekmiştik. Gizlice yayılmanın daha iyi bir fikir olduğuna Gavin'i ikna etmiştim.
I'm sure if the situation was reversed, you'd do the same for me.
Eminim işler tersine dönseydi sen de aynı şeyi yapardın.
I mean, Richard, we'd be offering to store data on a network of cellphones before we built the app or the network.
Yani Richard, bir uygulama veya ağ oluşturmadan telefonlardan oluşan bir ağa veri depolamayı sunuyoruz.
I'd follow you to the end of the Earth.
Madem buraya kadar geldiniz, beni takip edin o zaman. Dünyanın sonuna kadar takip ederim seni.
Erlich, the customer is always right, so let's just leave it at "wife," singular, and be done with it.
Erlich, müşteri her zaman haklıdır, o yüzden "karısı" olarak kalsın da şu işi bitirelim.
I'd like to be the first to offer you, both, the opportunity to take me off the market.
İlk teklifi size yapmak istiyorum, ikinize. Beni piyasadan çekme fırsatı veriyorum size.
You'd just launch a man-in-the-middle attack with Pineapples.
Ortaya aracı olarak "Ananas" ları koyman yeter de artar.
I sent in for our tactical response team, and with your permission, I'd like to sweep the convention floor with Yagi antennas, which are...
Taktik müdahale ekibimize yönlendirdim. İzninizle, Yagi antenleriyle fuar kısmını taratmak istiyorum, bu s...
Are you telling me Anton is completely cut off from the outside world?
Anton şu an dış dünyadan kopuk halde mi?
I'd really like to be there till the bitter end.
Acı sona kadar içinde olmak istiyorum.
Jackson Hole is definitively out of the way.
Jackson Hole rotamızın tamamen dışında.
- I thought I'd learn from the best.
En iyiden öğrenmek istedim.
I think the real bad guys are out there.
Gerçek kötü adamların dışarıda olduğunu düşünüyorum.
We'd sneak away to see each other at night, even after the summer.
O gece gizlice buluşmuştuk yaz ayından sonra bile buluşmaya devam ettik.
We'd better cremate her as soon as possible, cut the bonding between the two vampires.
Onu en kısa sürede yakalayalım, İki vampir arasındaki bağları kesin.
I'd like the first baby to be a boy.
İlk bebeğin bir çocuk olmasını isterim.
If you want to change the world, you'd have to make effort.
Dünyayı değiştirmek istersen, Çaba göstermelisin.
Come feel the grass.
- Tatlım, dışarı gel. Çimenleri hisset.
I need to see the kids and I, uh... and see who I am outside of all of this.
Çocukları görmeliyim ve ve tüm bunların dışında kim olduğumu bulmalıyım.
And we are so glad to see the same familiar faces every year.
Her yıl tanıdık yüzleri görmekten memnunuz.
If I was gonna watch what he's doing, I'd have to... quit my job and give the other two kids away.
Eğer bunu yaptığında onu izleyeceksem, işimi bırakmam ve diğer iki çocuğu da vermem gerekir.
Oh, and when you talk to him, d-don't mention the pictures, okay?
Ve onunla konuştuğun zaman resimden bahsetme tamam mı?
You know, and, and the quieter he got, the more I explained, and... and then,'cause I thought I'd never see happiness in my son's eyes again,
Bilirsin ve daha da sessizleşti ve ben daha fazla şey açıkladım ve sanırım bir daha oğlumun gözlerinde mutluluğu göremeyeceğim.
I'd like to tell you the story of my breasts.
Göğüslerim hakkında sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
I found her outside by the pool.
Onu dışarıda, havuz kenarında buldum.
So he reached out to his Congressman, who contacted the State Department and they called us.
Kongre üyesiyle konuşmuş, o Dışişleri'ni aramış, onlar da bizi aradı.
But other than the gutting, I don't have any other wounds.
Ama karın yarası dışında başka yara yok.
[Grunting] So you're telling me our John Doe came out of this grave, walked down the hill, and killed Malcolm?
Mezardaki meçhul kişi dışarı çıkmayı başardı ve tepeden aşağı inip Malcolm'u öldürdü öyle mi?
Members of the jury, you are instructed to disregard all evidence relating to Mr. Henderson's previous identity, as it was obtained illegally.
Sayın jüri üyeleri, Bay henderson'ın önceki kimliğiyle bağlantılı bütün deliller, kural dışı edinildiği için geçerli sayılamayacağı konusunda bilgilendiriliyorsunuz.
What'd you do over the weekend?
Hafta sonu ne yaptın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]