English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / The devil

The devil tradutor Turco

10,230 parallel translation
I'm glad to see someone takes the warning about the devil and idle hands seriously.
Şeytan tembellik telkin eder sözünü bu kadar ciddiye alan birilerini görmek güzel.
The devil's turds.
Şeytan'ın bokları.
She's the devil on his shoulder, I fear.
- Korkarım şeytani bir tarafı var.
What the devil am I wearing?
Ben ne giyiyorum böyle be?
Oh, what the devil is that noise?
Bu ses de ne böyle?
Speak of the devil.
Adını anmışken...
Now, do you think I'm the Devil because I'm inherently evil, just because dear old Dad decided I was?
Sence Şeytan olmamın sebebi tabiatımda kötülük olması mı yoksa sevgili babamızın öyle olduğuma karar vermesi mi?
What exactly do you think happens when the Devil leaves Hell?
Şeytan cehennemi terk edince ne oluyor sanıyorsun?
Did I... sell my soul to the Devil?
Ruhumu Şeytan'a sattım mı?
Well, that would imply the Devil's actually interested in your soul.
Şeytan'ın ruhuna ilgi gösterdiği anlamına gelirdi bu.
Oh, right, so the Devil made you do it, did he?
Bunları sana Şeytan yaptırdı yani.
Like the Devil?
- Şeytan olan gibi mi?
Oh, you're the devil.
- Şeytansın sen ya!
Well, who's the Devil now, eh?
Bir de bana Şeytan derler.
Do you renounce the devil and all his work? I do.
- Şeytanı ve tüm işlerini terk ediyor musun?
- We've come to the place where we joke about the idea of the devil.
- Şeytan kavramı ve düşüncesiyle alay ettiğimiz bir noktaya geldik.
Speak of the devil.
Iti an çomagi hazirla.
Bridesmaid dresses are the devil's spawn.
Nedime elbiseleri şeytanın ürediği yer.
All you can do is... make friends with the devil.
Tek yapabileceğin şey şeytanla arkadaşlık etmek.
- Yes, but who knows the advocate's case better than the Devil?
- Evet, ama şeytandan daha iyi avukatın davasını kim bilebilir?
First High... has since been trapped in the devil's clutches.
Birinci Lise şeytanın tuzağına düşmüştü.
Speak of the devil.
- İyi insan lafının üzerine gelirmiş.
You should manage more than anyone, you're the devil.
Herkesten fazlasını toplayabilmelisin, zira sen iblissin.
- The devil, you say?
- Şeytandan mı bahsediyorsun?
- The devil indeed.
- Ta kendisinden.
I wouldn't want to catch my reflection if I looked like the devil's backside.
Şeytan götüne benzesem ben de kendimi görmek istemezdim.
Said Rowenna was,'Sent by the Devil.'
"Rowenna'nın şeytan tarafından gönderildiğini" söylüyordu.
Charlie. Speak of the devil.
Charlie, iyi insan lafının üstüne gelir.
The devil's in that girl!
O kızın içinde bir şeytan var!
You are convinced that I am the devil, the man with his finger on the button.
Şeytan olduğuma inandırıldın parmağı düğmede olan adam olduğuma.
The devil's in the details.
Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Does he talk to the devil, too?
Şeytanla konuşmuş mu oda?
Naz is the devil you know, and if you want me in the CJC, you're gonna want her free as much as you do me.
Naz tanıdığınız şeytan. Eğer ÇTYK'da olmamı istiyorsanız benim kadar onun da serbest olmasını istersiniz.
Speak of the devil.
- İyi insan lafın üstüne gelirmiş.
It s-sounded like she saw the devil.
Şeytan görmüş gibiydi.
Perhaps thou has been stricken with the devil's fever, for it was I who wed dear Obadiah on my 14th birthday.
Sanırım ateşin çıktı çünkü 14. yaş günümde Obadiah'la nikahlanan bendim.
When frigates join the hunt, the flying fish are literally caught between the devil and the deep blue sea.
Fregat kuşları da ava katıldığı zaman uçan balıklar tam olarak şeytan ve derin mavi su arasında sıkışıp kalıyorlar.
The devil's spawn.
- Şeytanın dölleri.
God... you are the devil's spawn.
Tanrım... Sizler şeytanın döllerisiniz.
This is truly where the devil resides in comfort. "
Burası bildiğin şeytanın yuvası. "
Speak of the devil.
- Çomağı hazırla demişler.
What the devil is that, anyway?
Bu nasıl bir şeytanlık yahu?
The Devil is a liar!
Şeytan bir yalancıdır!
Speak of the devil, here it is.
Doğum günü demişken, pasta da geldi.
Are you the Devil?
Sen şeytan mısın?
See, I was born with the Devil's gift.
Şeytanın yeteneğiyle doğdum.
"Marching Powder", the "Devil's Candy",
"Bolivya tozu" desem? "Şeytan şekeri"?
Without the blues, there'd be no devil's music whatsoever.
Blues olmasaydı Şeytan'ın müziği diye bir şey de olmazdı.
You're the Devil.
Şeytan'sın sen.
Only the bloody Devil.
Bildiğin şeytan bu.
I am out, and now there's just... some other devil in my stead, someone else with their finger on the button.
Artık dışarıdayım ve artık beni yerimde başka bir şeytan var parmağı düğmede olan başka biri.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]