The old man tradutor Turco
6,445 parallel translation
Object, there was none, I loved the old man.
Amaç yoktu, ihtiyarı seviyordum.
I made up my mind to take the life of the old man, and thus rid myself of the eye forever.
İhtiyarın canını almaya karar verdim, böylelikle, o gözden ilelebet kurtulacaktım.
for it was not the old man who vexed me, but his Evil Eye.
zira, beni kızdıran ihtiyar adam değil, o habis gözüydü.
I was never kinder to the old man than during the whole week before I killed him.
İhtiyara karşı, onu öldürmeden önceki hafta kadar nazik davranmamıştım hiç. Bütün bunları yedi uzun gece boyunca tekrarladım.
And the old man sprang up in bed crying out :
İhtiyar yatakta sıçrayıp haykırdı : "Kim var orada?"
I knew that sound well. It was the beating of the old man's heart.
İhtiyarın kalp atışlarıydı.
The old man, I mentioned, was absent in the country.
İhtiyar adamınsa, ülke dışında olduğunu söyledim. Polisler tatmin oldular, tavrım ikna ediciydi.
Like the old man would ever love me!
İhtiyar beni sevecekmiş gibi!
I'm the old man, Denny.
Ben babası Denny.
And if you want to track down the old man, that's gonna take a while.
Babamı bulmak istiyorsan, bu çok uzun zaman alır.
You see the old man today?
Yaşlı adamı gördün mü bugün?
It's the first time I saw the old man cry.
İlk defa o zaman ağlayan bir ihtiyar adam gördüm.
Don't blame me, I liked "The Old Man and the Three."
Beni suçlamayın hiç. Ben "İhtiyarla Üç Ahbap" ı beğenmiştim.
When you said that the old man was playing chess every Wednesday with... who was it?
Babamin her Çarsamba satranç oynadigini söylediginde kim demistin?
Watch your step cause the old man is getting a restraining order against you or some such shit.
Hareketlerine dikkat et çünkü uzaklaştırma emri falan çıkarttıracak.
Thai statue or no statue, this... this house... it's giving me a really bad feeling. The Brits and the old man, and... and the statue...
Tayland heykeli olsun ya da olmasın, bu ev bana kendimi kötü hissettiriyor.
Oh, and the old man?
Ya yaşlı adam?
The old man's weak, the women can't do nothin', so it's up to you, right?
İhtiyar herif güçsüz, kadınlarsa hiç bir şey yapamaz. Yani her şey sana bağlı değil mi?
I'm killing the old man, you understand me.
Anladın mı beni?
I'm killing the old man.
- Yaşlı herifi öldürüyorum.
At this point in the story, the old man fell silent and pushed away his saddle of lamb.
Hikâyenin bu noktasında yaşlı adam sessizliğe bürünüp önündeki kuzu etini kenara itti.
Is the old man that is lying on the floor, Cheng Pou that you said?
Şu yerde yatan yaşlı adam senin bahsettiğin Cheng Pou mu?
Where's the old man?
İhtiyar nerede?
- Where's the old man?
- İhtiyar nerede?
So I took a leaf out the old man's book and said.
Sonra benim ihtiyarın sözlerinden biri aklıma geldi ve dedim ki :
As soon as I'm done with the old man, I'm coming for you, you fucking pinhead.
En kısa sürede babanı halledip sana geleceğim, mal herif.
Aint going to be no soft job for me now the old man's gone.
Yaşlı adam da öldüğüne göre bana bir iş kalmadı.
The old man's hour had come! He shrieked once, only once.
Bir kez, tek bir kez haykırdı.
The old man was dead.
İhtiyar ölmüştü.
Get someone to carry this old man to the car
Birisi bu yaşlı adamı arabaya taşısın.
Time to watch your old man bring in the Supernova-9 for a landing.
Babanın Supernova - 9'u yere indirmesini izleme zamanın geldi.
He's, like, the wise old man of the forest.
- Ormanın bilge ihtiyarı ya.
Just can't have any of the old homeys getting any bright ideas, man.
Parlak fikirleri olan eski arkadaşlardan hiç biriyle bir araya gelemem adamım.
Well, I mean, every nut out there's got his story, you know, his version of how the world owes him a living... how his old man beat him up, how he never had a choice,
Her manyağın kendine ait mesajı, hikâyesi vardır. Çoğunun babası zamanında hep dayak atmıştır.
But he was the worst kind of old man... a pedophile, who had been preying on our innocent children for many, many years.
Çocuk tecavüzcüsü. Uzun yıllardı masum çocukları suiistimal ediyordu.
You've hidden the Kragle well, old man.
Japoştırıcı'yı iyi saklamışsın, ihtiyar.
And for a time, it seemed as if - in them at least the old hatred between man and fairy had been forgotten.
Bir süre, en azından onların arasında insanoğlu ve periler arasındaki eski husumet unutulmuş.
Your old man just knocked one out of the park, and I wanna celebrate with you.
Bu ihtiyar işin hakkını verdi biraz önce ve bunu seninle kutlamak istiyorum.
- An incompetent old man on the stand. No.
- Kürsüde yetersiz bir ihtiyar.
So you're telling this court... under oath, which I know you understand better than most... that a man who killed somebody on your watch... a man you released... who drowned a 16-year-old girl... a man that you absolutely hate... on the worst day of your life... and you have the perfect opportunity to balance the scales of justice... and your testimony is that you didn't seize that chance and kill him.
Yani siz bu mahkemeye yemin altindayken, ki bunun anlamini herkesten iyi biliyorsunuz sizin görev sürenizde birini öldüren bir adami serbest biraktiginiz birini 16 yasindaki bir kizi bogan ve nefret ettiginiz birini hayatinizin en kötü gününde adaletin kefesini dengeye kavusturma firsati varken bu firsati kullanip onu öldürmediginizi ifade ediyorsunuz.
My old man brought me here the day the first unit came out. 23 years ago.
Babam beni buraya ilk ünite ortaya çıktığında getirmişti. 23 yıl önce.
That's reserved for the only man who's ever said no to this. Since I was 11 years old.
Orası, 11 yaşımdan beri bana hayır diyen tek adama ayrılmış.
The bald man, the old guy.
Kabak kafalı, yaşlı herif.
And that thing with Kelli in the tub, you might just be better at this than your old man.
Ve Kelli'nin banyodaki o hali bu konuda yaşlı adamdan daha iyi bir iş çıkarabilirdin.
Not the team you're puttin together in your head, on the fly'cause your old man died last week and you're tapping one of your execs.
Geçen hafta yaşlı adamın öldü diye karışık olan kafanda oluşturduğun takımı değil. - Ve çalışanlarından biriyle sevişiyorsun.
Your old man, straight as an arrow looks at him and says : Well I'll guess I'll see you in the mornin'.
Baban şerife gözlerini dikip demiş ki "O zaman sabahleyin görüşürüz."
Let's just say... that your grandfather... was an Old Testament type of man to the grave.
Sadece şunu söyleyim, büyükbabanız dibine kadar Eski Ahit tip bir adamdı.
If the worse that happens during your time with us is that you suffer the indignity of an old man seeing your cock, then I'd say you got off light.
Bizimle olduğun süre boyunca olabilecek en kötü şey bir ihtiyarın senin sikini görmesindeki aşağılanma olacaktır o durumda da ucuz kurtuldun derim.
However, this premature intermission in the story of the curious, old man had left me, as the expression goes,
Fakat bu tuhaf ve yaşlı adamın hikâyesini bölen bu vakitsiz ara beni şu ifadedeki duruma soktu :
That's me old man, Danny Senior, the fucking legend.
Bu benim ihtiyar, Danny Senior, Siktiğim efsanesi.
Just some old man who spilled a soda in the European wing.
Sadece Avrupalı kanadında bir soda döken yaşlı adam vardı.
the old 139
the old days 17
the old woman 18
the old one 21
the old lady 20
the old ones 16
the older you get 18
the oldest 18
the older one 18
old man 1715
the old days 17
the old woman 18
the old one 21
the old lady 20
the old ones 16
the older you get 18
the oldest 18
the older one 18
old man 1715
mango 28
manson 44
mandy 503
manon 43
many 384
manhattan 123
management 67
manning 138
manual 26
manslaughter 67
manson 44
mandy 503
manon 43
many 384
manhattan 123
management 67
manning 138
manual 26
manslaughter 67