The time is now tradutor Turco
2,948 parallel translation
You know what? Now is not the time.
Biliyor musun, şu anda hiç sırası değil.
But since this is the last time we three will all be together in this life, let's love each other now, as sisters should.
Fakat bu hayatta üçümüzün bir arada bulunacağı son yer burası olduğuna göre,... kız kardeşler gibi birbirimizi sevelim.
The president has de-friended you. Now is not the time for you to be the public face of this or anything else.
Ne bu olay için ne başka bir şey için öne çıkmanın sırası değil.
Look, right now, the only thing I'm worried about is a funnel through time and space that's open at the new west pier.
Bak, şu andaki tek endişem Eski Liman'da açılmış Zaman / Mekan deliği.
Now is that a legal name change, or this like the time you wanted us to call you Lindsey?
Şimdi bu yasal bir isim değişikliği mi, yoksa sana Lindsey dememizi istediğin zamanki gibi mi?
Now is the time for you to accept.
Artık geri çekilme vakti.
Totally fine. Now is the time to ask me anything.
Sorunuz varsa şimdi tam zamanı.
Now is not the time to say this.
Şu anda buna zaman yok.
And there's nothing that Windmark can do about it, because the love that we can share with her now is invulnerable to space and time, even to them.
Windmark'ın bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok. Çünkü onunla paylaştığımız sevgi zaman ve uzaydan ve hatta onlardan bile bağımsız.
Now is not the time for conspiracy theories, Dr. Hodgins.
Şimdi komplo teoerileri üretmenin zamanı değil, Dr. Hodgins.
Maybe now's the time to pop back and tell them what the deal is.
Belki de artık geri dönüp, onlara olanları anlatma zamanı.
- The time right now is...
- Şu an saat...
But now is not the time to tell you.
Ama şimdi değil.
Carl, I want to talk to you, but now is not the right time.
Carl, Ben de seninle konuşmak istiyorum, fakat şimdi doğru zaman değil.
The only time I'm wearing handcuffs now is, uh, in the bedroom.
Artık sadece yatak odasında kelepçe takıyorum.
Ladies, it is now time to open up your hearts and your pocketbooks as we begin the bidding with picnic basket number one.
- Bayanlar, artık kalplerinizi ve cüzdanlarınızı... açmanın zamanı geldi... Bir numaralı sepetle teklifleri almaya başlıyoruz.
Maybe now is not the best time to be Martha Stewart's elf.
Belki de Martha Stewart *'ın yardımcısını oynamak için iyi bir zaman değildir.
If you know something, now is the time to tell us.
Bildiğiniz bir şey varsa, hemen söyleyin.
- If you can explain, now is the time.
Bir açıklamanız varsa bunu söylemenin tam sırası.
Now, I want you to take your time because the next answer you give is going to decide whether you spend 25 years to life in prison.
Şimdi hiç acele etmemeni istiyorum çünkü vereceğin sıradaki cevap 25 yıl ila müebbet arasında hapis cezası alıp almayacağını belirleyecek.
I'll eventually get used, but now is not the time.
Sonunda kullanılacağım ama şimdi zamanı değil.
Now, Summer is here. How fast the time runs...
Yaz geldi artık.
The Detroit teachers union seems to have decided that now would be a good time to go on strike. Kim jong-il is engaging in some fairly serious saber rattling in the yellow sea, and there have been six more allegations of sexual misconduct at the n.A.T.O. Base in east Sudan.
Detroit öğretmen sendikası grev yapmaya karar vermiş Kim Jong II, Sarıdeniz'de ciddi savaş hazırlıkları yapıyor ve Doğu Sudan'daki NATO üssündeki cinsel taciz suçlamalarına altı suçlama daha eklendi.
Now, apparently this is an affliction that men suffer from all the time.
Bazı erkeklerin başına gelen bir felaketmiş bu.
And so now is the time of The Gathering.
Ve artık toplama vaktiniz geldi.
As a town, Catalhoyuk is a little conquest of physical space, the here and now, but the leopard lady's grave is an attempt to take control of time, too, to link the dead, the living and those still to be born.
Bir kent olarak Çatalhöyük fiziksel boşluğun küçük bir keşifti. Burada ve şu anda... ancak leopar kadının mezarı... zamanın kontrolünü ele alma girişimiydi aynı zamanda. Ölen yaşayan ve doğmamışlarla bağlatı kurarak...
I would be fine with that, and the next time he is over, I welcome you to come to the apartment... no, now!
Bana uyar. Gelecek zaman evime geldiğinde seni evimde memnuniyetle...
Now is not the time.
Şimdi vakti değil.
And the perfect time to enroll is now.
Ve şuan kayıt olmak için muhtelem bir zaman.
It is time to head to the bed chamber, now.
Lütfen odanıza dönün, efendim.
Now is not the time to be afraid.
Şimdi korkma zamanı değil.
Is now the time to be looking at him and blowing wind?
Şimdi ona bakıp, esintisine kapılmanın zamanı mıydı?
The time right now is 10 : 10.
Saat şimdi 10 : 10.
Last time... When you first heard this story... The way you're staring at me now is even colder and more frightening.
Sana ilk kez söylediğimden daha korkutucu ve soğuk gözlerle bakıyorsun bana.
Now is the time for our battle!
Savaşımızın zamanı geldi!
Now, is the time of "the vacant mountain without an owner" done?
Şimdi başımıza Yargıç mı oldu yani?
Right now is the strongest time to see and to talk with god.
Doğa üstü güçlerimin en aktif olduğu zaman.
Wait, now is not the right time. Be patient.
Şimdi söylemenin sırası değil, bekle.
But... the time I'm spending with you... is now going by so quickly. I resent it.
Fakat seninle geçirdiğim anlar o kadar çabuk geçiyor ki buna dayanamıyorum.
From now on the owner of the time you gained is not you.
Bundan sonra yaşayacağın günlerin sana ait değil.
If you have a moment, we'd Iike to tell you about our personal savior, Jesus Christ. Great. You know, I don't know if right now is the best time to talk about Jesus.
Mesih hakkında konuşmak için iyi bir vakit olduğunu sanmıyorum.
Now is not the time to get down on yourself, Montana.
Şu anda moralini bozacak vakit değil Montana.
I hardly think now, when he's been asked to perform again, is the time to go silent.
O yüzden tekrar sahneye çıkabilirim dediği zaman bizim susmamız gereken andır.
It worked when we started... but... now it's time to take the next step, which is politics.
Başladığımızda bu işe yarıyordu, .. ama... artık bir sonraki adıma geçmeliyiz, o da politika.
Now is not the right time for you to meet the board.
Yönetim kuruluyla şimdi görüşmen pek iyi olmaz.
Now is not the time to lose thy nerve, brave and scorned warrior.
Şimdi cesaretini kaybetme zamanı değil, Cesur ve küçümsenmiş savaşçı.
Wizard, now is the time.
Büyücü, tam sırası.
This is quickly becoming a national story, as The Horsemen have now seemingly pulled off the impossible for the second time in as many days.
Mahşerin Dört Atlısı'nın bu kadar az günde ikinci kez imkânsız gibi görülen bir şeyi başarmasının sonucunda bu olay kısa sürede ulusal bir haber hâline geldi.
But the time is close now.
Ama vakit yaklaştı.
I'm there to convince them that the time to sell is now.
Onları satılacak zamanın şimdi olduğuna ikna etmek için ordayım.
Now is the time for romance.
Şimdi zaman duygusallık zamanı.
the times 79
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
is now a good time 28
is now 31
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
is now a good time 28
is now 31
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the truth is 1715
the truck 50
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the table 26
the train 84
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the truth is 1715
the truck 50
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the table 26
the train 84
the third 84
the two of us 218
the tv 53
the truth will come out 23
the teacher 58
the trees 59
the thing is 2099
the two 72
the trunk 21
the trouble is 136
the two of us 218
the tv 53
the truth will come out 23
the teacher 58
the trees 59
the thing is 2099
the two 72
the trunk 21
the trouble is 136