They are real tradutor Turco
680 parallel translation
Would you like to try whether they are real?
Gerçek olup olmadıklarını denemek ister misin?
They are real cowboys of Siberia.
Onlar Sibirya'nın gerçek kovboyları.
Perhaps they are decoys. Perhaps they are real bombers.
Belki yemler, belki de gerçek uçaklar.
Many of my experts are convinced that they are real.
Birçok uzmanımız hepsinin gerçek olduğunu düşünüyor.
But these things do exist. They are real.
Onlar... gerçek.
And if they are real, captain?
Peki ya gerçeklerse, Kaptan?
They not even real brothers, but we are.
Onlar gerçek kardeş bile değil, ama biz kardeşiz.
They and the page boys are the only real class in the place.
Onlar ve yardımcılar buranın en saygın kişileridir.
They are with me still, real in memory as they were in flesh... loving and beloved forever.
Onlar hâlâ benimle birlikte. Anılarımda kanlı canlı yaşıyorlar. Seviyor, seviliyorlar.
Our everyday lives are real and true, aren't they?
Günlük hayatlarımız gerçek, öyle değil mi?
The poor are multiplying and they've become a real threat.
Yoksullar çoğalıyorlar ve gerçek bir tehdit haline geldiler.
If your wishes and wants are real enough, they'll come in search of you.
sizi aramacaklardır.
Children are quick to imagine the worst But the worst never seems quite real because they can't envisage death
Gençler, ölümü hayal edecek durumda olmasalar bile en kötüsü kendilerine gerçekmiş gibi görünmese de hemen en kötü şeyi düşünürler.
Spirit, are these people real or are they shadows?
Ruh, bu insanlar gerçek mi yoksa gölge mi?
They're real, we are the shadows.
Onlar gerçek, biz gölgeyiz.
- I know they are only wax... but they seem so real, just looking at her makes my neck hurt.
- Sadece balmumu olduklarını biliyorum... ama çok gerçek duruyorlar, sadece ona bakmak boynumu acıtıyor.
They are some real idiots!
Aptallar!
I knew a lot of real men once, they are all dead now.
Bir zamanlar birçok gerçek erkek tanırdım, şimdi hepsi öldü.
They are my only real friends, Mother, the others are just acquaintances.
Bunlar benim gerçek dostlarım, anne. Diğerleri sadece bir tanıdık benim için.
Cowboys are the last real men left,..... and they're about as reliable as jack rabbits.
Kovboylar kalan gerçek erkeklerdir ve yabani tavşanlar kadar güvenilirdirler.
They're real strong horses, though. Little as they are.
Yine de gerçekten güçlü hayvanlar, küçük oldukları kadar.
But these are not dreams, they're real.
Oysa buradaki düş değil! Bu gerçek.
They're still not grouping where the real planes are.
Asıl uçakların nerede olduğunu henüz tespit edemediler.
They think we are real.
Gerçek olduğumuzu zannettiler.
- Are they real?
- Hakiki mi?
Are they real?
Bunlar gerçek mi?
We are seeing things that cannot possibly exist, yet they are undeniably real.
Gerçekleşmesi olanak dışı gözüken şeyleri görmekteyiz. Oysa bunlar inkar edilemeyecek kadar gerçek.
It's substituting an effort of the imagination for an examination of real objects To say something, to try to say something... Perhaps they are manifestations of the nervous and muscular systems
Bu değişken hayal gücünün gerçek nesneleri yorumlamaya çalışması bir şey söylemek, bir şey söylemeye çalışmak belki de sinir ve kas sisteminin belirtilerinden birisi.
They are shooting for real!
Gerçekten ateş ediyorlar! - Aptallar!
If we do not allow ourselves to believe that the bullets are real, they cannot kill us. Exactly.
Kurşunların gerçek olmadığına inanırsak, bizi öldüremezler.
Out in the street, their bayonets are fixed... and they know it's for real in a real riot in the city.
Karşımızda bizi ellerinde hazır silahlarla bekliyorlar. Şehirde gerçek bir isyan olduğunu biliyorlar.
But those people are crazy. Or they're not real atheists.
Ama bu insanlar ya delidir, ya da gerçekten ateist değillerdir.
One day they are going to hurt each other for real.
Birgün gerçekten birbirlerine zarar verecekler.
Are they real?
Bunlar sahici mi?
His banknote drawings are so good they lookjust like real ones.
Bir para basar, inan gerçeğinden ayırt edemezsin.
I've known men who are real strong, and even they...
Öyle güçlü adamlar tanıdım ki, onlar bile...
They don't know who their real friends are.
Gerçek dostlarının kim olduğunu bilmiyorlar.
The guns they give you are real guns?
Verdikleri silahlar gerçek miydi?
The spectacular false struggles... of the rival forms of separate power... are also real, in that they translate the unequal and conflict laden... development of the system, the relatively contradictory interests of the classes, or of the subdivisions of classes that recognize the system,
Ayri güçlerin rakip biçimleri arasindaki yalanci gösteriye dair mücadeleler ayni zamanda gerçektir ; sistemin esit olmayan ve çekismeli gelisimi ile sistemi kabul eden ve sistem içinde kendilerine bir rol biçmeye çabalayan sinif veya kesimlerin az çok çelisen çikarlarini anlatir.
Are they real, or what are they?
- Gerçekler mi? Nedir onlar?
They are creating and programming duplicates of real people.
Gerçek insanların kopyalarını yaratıp programlıyorlar.
The boys are real artists, aren't they?
Çocuklar gerçek sanatçılar, değil mi?
Are they for real?
Onlar gerçek mi?
No, they are not for real.
Gerçek değiller.
But the real solution to this particular mystery is that planets are worlds, that the Earth is one of them and that they go around the sun according to precise mathematical laws.
Bu esrarın arkasındaki gerçek ise, bunlar gezegenlerdi ve dünya bunlardan birisiydi, ve bunlar şaşmaz matematik yasalarıyla güneşin etrafında dönmekteydiler.
Are they real?
Gerçekten mi?
Look, we're serious. Sports are real big, Mr Deever, they got what's called growth potential.
Ciddiyim.spor yapmak önemlidir, Bay Deever.
They are destroying any hope of real Communism in Russia.
Rusya'da gerçek bir komünizm kurulması umudunu yok ediyorlar.
They are the real heroes.
Onların hepsi gerçek kahramanlardı
They are the real people of this world.
Onlar bu dünyanın gerçek kişilikleri.
The youth who get together every weekend at Shinjuku obviously know that they are not on a launching pad toward real life ; but they are life, to be eaten on the spot like fresh doughnuts.
Her haftasonu Shinjuku'da biraraya gelen gençlik biliyor belli ki, gerçek hayata atilmak üzere bir firlatma rampasi üzerinde olmadiklarini hayatin ta kendisi olduklarini, taze halka tatlilari gibi yerinde yenmek üzere...
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they are my friends 21
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they are delicious 17
they are good 26
they aren't 58
they are coming 72
they are my friends 21
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they are delicious 17
they are good 26
they are here 88
they are dead 31
they are fine 18
they are mine 34
they are the same 17
they are not 95
they are yours 18
they are gone 47
they are now 30
they are there 18
they are dead 31
they are fine 18
they are mine 34
they are the same 17
they are not 95
they are yours 18
they are gone 47
they are now 30
they are there 18
really 59005
real 457
reality 92
really nice to meet you 21
really bad 194
really appreciate it 27
real talk 21
really nice 181
really great 205
really good 625
real 457
reality 92
really nice to meet you 21
really bad 194
really appreciate it 27
real talk 21
really nice 181
really great 205
really good 625
really beautiful 58
really cute 39
really is 30
really like you 26
really fast 52
really cool 63
really smart 29
really pretty 34
really hard 112
real quick 147
really cute 39
really is 30
really like you 26
really fast 52
really cool 63
really smart 29
really pretty 34
really hard 112
real quick 147
really well 130
really sad 32
really hot 28
really funny 68
really stupid 26
really happy 49
really sweet 28
really big 43
really sorry 237
really close 38
really sad 32
really hot 28
really funny 68
really stupid 26
really happy 49
really sweet 28
really big 43
really sorry 237
really close 38