To be blunt tradutor Turco
205 parallel translation
Ms. Thayar, I'm afraid I'm going to have to be blunt.
Bayan Thayar sizinle açık konuşacağım.
Senator, I've got to be blunt.
Senatör, açık sözlü olmam gerekiyor.
If you want to accept presents from him, even to the extent of a small establishment, or to be blunt, room, board and enough to get by on, I don't mind.
Ondan armağanlar kabul etmek istersen, hatta küçük bir işyeri, ya da açık sözlü olmak gerekirse, oda, barınma ve geçinecek kadar bir şey istersen karşı çıkmam.
It depends, to be blunt, on the fanny.
"Açıkça söylemek gerekirse, sahneye çıkması poposuna bağlıdır."
It's really quite ugly, to be blunt.
Yuvarlak bir ifadeyle gerçekten çok çirkin görünür.
To be blunt, your cat is in a rut.
Açıkçası, kediniz bezmiş.
Pauline, I don't want to be blunt because bluntness is a flaw in a man's character.
Pauline, duygusuz olmak istemem çünkü duygusuzluk bir erkek için noksanlıktır.
Coach, I'm going to be blunt.
Koç, sana karşı dürüst olacağım.
I got to be blunt.
açık konuşacağım.
To be blunt, I'm an Englishman who merely happens to be a librarian.
Daha açık olmak gerekirse kütüphaneci olan bir İngiliz'im.
To be blunt, Mr President, you now have three choices.
Açık olmak gerekirse Sayın Başkan, "şu an üç seçeneğiniz var".
I'm going to be blunt.
Açık sözlü olacağım.
sorry to be blunt, but I can't open the window.
Skışma için bağışlayın, ama pencereyi açamıyorum.
Allow me to be blunt.
Açık konuşalım.
To be blunt, you're not that important.
Açık sözlü olmak gerekirse, o kadar önemli değilsin.
Look, captain, I know you're in charge of this station but to be blunt, this isn't your concern.
Bak kaptan. Bu üsten senin sorumlu olduğunun farkındayım. Kabalık etmek istemem ama bu iş seni ilgilendirmez.
I HAVE TO BE BLUNT.
Açık konuşmak zorundayım.
Has forced us to be blunt
Ama bunu kendisi istedi
And to be blunt I don't want that responsibility.
Ve açıkçası bu sorumluluğu istemiyorum.
Well, I hate to be blunt to the point of sounding cold but if hospitals took time out to review every decision that was made to let a patient die the system would choke.
Açık konuşup duygusuz görünmek istemem ama hastaneler bir hastanın ölmesine izin vermek için verilen kararları gözden geçirmeye zaman ayırsaydı sistem tıkanırdı.
Because, to be blunt, the last time you became complacent about your existence, it turned out rather badly.
Çünkü açık konuşmak gerekirse, en son keyfin yerinde olduğunda kötü şeyler yaşanmıştı.
Sorry to be blunt.
- Kaba olduğum için özür dilerim.
So, not to be blunt, but is that over?
- Kabalık etmek istemem, ama bitti mi?
It's a fair question. To be blunt, yeah, I am worried about that. Even if you're not.
Açık konuşmak gerekirse bu hiç de adil bir soru değildi, ama evet, endişe ettiğim şey bu, her ne kadar sen endişe etmiyor olsan da.
Mr. Brunson, to be blunt...
Mr.Brunson, açık olmak gerekirse...
Just be sure to lock up all blunt instruments and throwable objects.
Bütün kör aletleri ve atılabilen nesneleri kaldırdığından emin ol.
To be very blunt Mr. Jessup, I'm not particularly interested in saving your neck.
Açık konuşmak gerekirse Bay Jessup, Boynunuzu ipten kurtarmakla pek ilgilenmiyorum.
What a blunt fellow is this grown to be.
Ne kaba saba bir adam oldu bu zamanla.
- Sorry to be so blunt about it.
- Biraz açık sözlü olduğum için kusura bakma.
To be very blunt, I'll make it worth your while.
Açık konuşacağım, giderseniz size biraz para veririm.
Medical testimony will be introduced to prove that death was caused by a blow from a blunt and heavy instrument, and it is the case for the prosecution that the blow was dealt by the prisoner, Leonard Vole.
Size ölüm sebebinin küt ve ağır bir aletle vurulması sonucu gerçekleştiğini ispatlamak için otopsi raporunu da sunacağız. Ve savcılığın iddiası da zaten bu darbeyi vuranın mahkum Leonard Vole olduğudur.
To be absolutely blunt about it Nicholas believes that Elizabeth may have been interred prematurely.
Açıkça söylemek gerekirse, Nicholas, Elizabeth'in canlı canlı gömülmüş olabileceğine inanıyor.
To be very blunt, gentlemen, my client has been thoroughly rousted.
Açıkçası, baylar, müvekkilim tam anlamıyla taciz edilmiştir.
Sorry to be so blunt, Miss Spencer... but are you sure you're not concealing your relationship with the would-be deceased?
Açık sözlülüğümü bağışlayın Bayan Spencer ama merhumla olan ilişkinizi saklamadığınıza emin misiniz?
Yes, to be absolutely blunt You're worried about your enormous hooter.
Açık konuşmak gerekirse sorununuz koca burnunuz.
I mean, if a man wants to reach one of them shady way stations along the torturous, spine-busting road of life, he can't be blunt with folks.
Yani, eğer bir erkek hayatın dikenli yollarında acı çekerek ilerlerken şüpheli ara istasyonlardan birine uğramak isterse, bunu millete pat diye söylemez.
I mean, you come in here, just like that, and, well, to be perfectly blunt, you have a very good time at our expense.
Yani öylece geliyorsunuz... ve tamamen dürüst olmak gerekirse, sayemizde çok güzel vakit geçirdiniz.
You don't have to be so blunt about it.
Bu kadar açık sözlü olmana gerek yok.
To be quite blunt, there are several people competing for the on-camera reporter job.
Açık sözlü olmak gerekirse, TV muhabirliği işi için başvuran bir kaç kişi daha var.
They may be due to a blunt trauma but those fractures could have occurred after death as a result of a cave-in.
Kör birşeyle kesilmiş gibi gözüküyor... ama bu kırıklar gömülmenin sonucu... öldükten sonra oluşmuş gibi görünüyor.
I used to be ladylike, but this country's made me blunt.
Bir zamanlar nazik bir kadındım, fakat burası beni biraz duygusuz yaptı.
We would love to hear you sing again, but what we'd really appreciate would be if you could see your way to lending not giving of course but just lending us the.... um well, to be quite blunt the Horn Resounding.
Şarkılarınızı tekrar dinlemeyi çok isterdik ama gerçekten eğer bize ödünç veriseniz çok makbule geçerdi yani sadece ödünç verirseniz... um yani Resounding Borusu'nu.
I'm sorry, I didn't mean to be so blunt.
Özür dilerim hayatım. Patavatsızlık etmek istemedim.
It was preferring not to accept anyone invitations, Mr. Blunt, while it will be with his American relatives.
Amerikalı akrabalarınız sizinle olduğu için hiçbir davetiyeyi kabul etme taraftarı değilim, Bay Blunt.
And if I have to be any more blunt than that, we're in a lot of trouble.
Bundan daha açık olmam gerekiyorsa, çok problemimiz var demektir.
So I'm going to be blunt.
Ben de köreleceğim.
OK, you don't want to be patronized? I'll be blunt. You're a control freak.
Peki madem ki konuşmak istemiyorsunuz size şunu söyleyeyim siz bir kontrol mayyağısınız.
To be perfectly blunt with you, sir, World War II just doesn't do it for me.
Size karşı açık sözlü olacağım efendim, 2. Dünya Savaşı bana göre değil.
To be perfectly blunt.
Açıkçası mükemmel olurdu.
Maybe you don't have to be so blunt about the losing of the necks bit.
Belki de boyunlarınızın kırılması hakkında bu kadar açık sözlü olmamalısın.
Sorry to be so blunt.
Kabalığım için bağışla.
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be precise 156
to be specific 31
to be 126
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21
to be specific 31
to be 126
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21