To be perfectly honest tradutor Turco
209 parallel translation
I'm going to be perfectly honest with you - l don't row at all... and unless you want to go round and round in ever-narrowing circles... you'd better start steering.
Sana karşı dürüst olacağım. Kürek çekmeyi hiç bilmiyorum ve daralan halkalar şeklinde turlamak istemiyorsan dümeni idare etsen iyi olur.
Well, to be perfectly honest with you, I'm Miss Carlotta Marin's husband.
Evet, açık olmak gerekirse Ben Miss Carlotta Marin'nin kocasıyım.
To be perfectly honest...
Dürüst olmak gerekirse...
Well, to be perfectly honest with you, kid, I'm kind of new in the neighborhood here and I don't have many friends.
Sana karşı dürüst olacaksam, mahalleye yeni taşındım ve çok az arkadaşım var.
To be perfectly honest, I've heard some talk.
Açıkçası bazı söylentiler duydum.
Well to be perfectly honest, I'm not so fine.
Dürüst olmak gerekirse o kadar iyi değilim.
To be perfectly honest, I'm beginning to wish I hadn't brought them back.
Tamamıyla dürüst olmak için, onları geri götürmemiş olmayı diliyorum.
To be perfectly honest, it sounds very good to me.
Dürüst olmak gerekirse bence hiç de fena değil.
To be perfectly honest, madam I'm taking part in an international students'contest to see who can get the most points for selling magazines.
Dürüst olmak gerekirse hanfendi kimin dergi satarak çok puan toplayacağı üzerine uluslararası bir öğrenci yarışmasındayım.
And to be perfectly honest... we feel that you are sort of a dullard.
Ve de tamamen dürüstçe... bir çeşit ahmak olduğunuzu hissettik.
To be perfectly honest with you Mr. Caine here has taken a muckle grand shot to his brainpan.
Dürüst davranmam gerekirse Bay Caine'nin kafatasına saçma isabet etmişti.
To be perfectly honest, I like a woman with spirit.
Tamamen dürüst olmam gerekirse, ruhu olan kadınları severim.
To be perfectly honest, Captain, you may have the very equipment we need on the Galactica.
Dürüst olursak Yüzbaşı Galactica'da, ihtiyacımız olan tüm ekipmanlara sahip olabilirsiniz.
To be perfectly honest, Captain, you may have the very equipment we need on the Galactica.
Tamamen dürüst olursak Kaptan, Galactica'da, ihtiyacımız olan tüm ekipmanlara sahip olmalısınız.
And to be perfectly honest with you, without having heard them...
Dürüst olmam gerekirse, şartları duymadan...
Well, to be perfectly honest, there was this girl in Philadelphia...
Aslında dürüst olmak gerekirse, - Philadelphia'daki kız...
To be perfectly honest, you see, I-uh-b-b- -
Tam olarak dürüst olmak gerekirse biliyorsunuz ki... ben-eh...
To be perfectly honest, Mr Calhoune and myself want some of it.
Açıkcası, bay Calhoune ve ben bu paranın bir kısmını istiyoruz.
To be perfectly honest... if you like outer space... you'd be happier with one of our Saturn cruises.
Dürüst olmak gerekirse... Dış dünyayı seviyorsan... Saturn seyahatimizden mutlu olabilirsin.
Well, Audrey, to be perfectly honest, I'm tired and a little on edge. Oh.
Audrey, dürüst olmak gerekirse, yorgunum ve biraz gerginim.
To be perfectly honest I think I'm in a little over my head.
Açık konuşmam gerekirse oldukça zor durumdayım.
Audrey, to be perfectly honest, I'm tired and a little on edge.
Audrey, dürüst olmak gerekirse, yorgunum ve biraz gerginim.
But to be perfectly honest, I think the girls deserve most of the credit.
Dürüst olmak gerekirse, övgüyü bence kızlar hak ediyor.
I mean, to be perfectly honest, i'm a little nervous about being alone at the place right now.
Dürüst olmak gerekirse şu an burada yalnız olmam beni biraz tedirgin ediyor.
- Well, to be perfectly honest... we don't see much of each other anyway.
- Gerçekten dürüst olmak gerekirse... birbirimizi zaten çok fazla görmeyiz.
Yes, well, I'm going to have to be perfectly honest with you.
Evet, sana karşı dürüst olacağım.
I think it's the stupidest shirt I've ever seen, to be perfectly honest with you.
Dürüst olmak gerekirse hayatımda gördüğüm en aptalca gömlek.
To be perfectly honest, I don't really think I'm cut out to be a novelist.
Dürüst olmak gerekirse, sanırım romancı olmaya uygun değilim.
"But to be perfectly honest with you... anything past Impressionism kind of leaves us cold."
"Ama seninle olabildiğince açık olmak gerekirse... izlenimciliğin geçtiği her şey bizi soğuk tutar."
To be perfectly honest, I wasn't watching the speedometer.
Dürüst olmak gerekirse, kaçla gittiğime bakmıyordum.
Look, Horn, I've got to be perfectly honest with you.
Bak Kera. Sana karşı tamamen dürüst olacağım.
Well, it's not that I don't like you but, well, to be perfectly honest I'm just having some trouble getting past the face-painting.
Senden hoşlanmadığımdan değil ama açıkçası yüzünü boyadığını aklımdan çıkartamıyorum.
To be perfectly honest, I think you're more beautiful now.
Açıkçası sanırım, siz şimdi daha güzelsiniz.
Well, to be perfectly honest, the idea of two women at once seems like a pleasant way to spend an evening.
Yani dürüst olmak gerekirse, iki kadın aynı anda bu şey gibi geliyor, gece için güzel bir plan gibi.
You know, Dr. Crane to be perfectly honest, when you asked if I wanted coffee? I thought you were gonna bring me one.
Aslında kahve isteyip istemediğimi sorduğunuzda bana kahve getireceğinizi sanmıştım Doktor Crane.
To be perfectly honest, I have no idea.
- Tamamen dürüst olmak gerekirse... hiçbir fikrim yok.
To be perfectly honest with you... I have not exactly been looking forward to this arranged marriage.
Sana karşı dürüst olmam gerekirse beşik kertmemle evlenmeyi pek istemiyordum.
To be perfectly honest, I don't completely trust her.
Açıkçası efendim, ona tam olarak güvenmiyorum.
To be perfectly honest, I never thought of you that way.
İçtenlikle söylüyorum, seni hiç bu şekilde düşünmemiştim.
To be perfectly honest with you, uh... this is so frustrating for me.
Sana karşı dürüst olacağım, ah... bu şey benim sinirlerimi altüst ediyor.
To be perfectly honest it's a medical matter.
Dinleyin, dürüst olmak gerekirse bu tıbbi bir olay.
To be perfectly honest, I also thought he looked a little scared.
Dürüst olmak gerekirse, biraz korkmuş görünüyordu.
To be perfectly honest, she may not even be coming back.
Dürüst olmak gerekirse, bir daha geri dönmeyebilir.
Well, uh, to be perfectly honest with you, Hillary, no, I don't know.
Şey, uh, dürüst olmak gerekirse, Hillary, hayır, bilmiyorum.
To be perfectly honest, I don't know what the truth is anymore.
Açık konuşmak gerekirse, neyin doğru olduğunu artık bilmiyorum.
And to be perfectly honest, there is no you and me!
Ve dürüst olmak gerekirse, sen ve ben diye de bir şey yok!
Well, three... to be perfectly honest.
Üç... dürüstçe söylemek gerekirse.
Seven, to be perfectly honest.
Yedi, tamamen dürüst olmam gerekirse.
Ethical? Oh, yes, I don't know much about "Ethicals", to be perfectly honest with you.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Etikal'leri pek bilmiyorum.
Well, to be perfectly honest, I may have dozed off once or twice... so let's say at least half the night.
Doğruyu söylemek gerekirse, bütün gece değil ama en azından gecenin yarısında uyku tutmadı.
To be perfectly honest, it's happened.
Peki sen kadınların yatak odasına girmeyi alışkanlık haline mi getirdin?
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be frank 90
to be clear 133
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be frank 90
to be clear 133
to be precise 156
to be specific 31
to be 126
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21
to be specific 31
to be 126
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21