To be fair tradutor Turco
1,512 parallel translation
Things aren't always going to be fair in the real world.
Gerçek dünyada, her zaman hakkaniyet olmaz.
To Be Fair That Might Not Happen Very Often
Açıkcası, bu tür bir olay çok nadir olur.
Yeah, but I got to be fair, you know.
Evet, ama adil olmam gerekir.
I know you got to be fair.
Adil olman gerektiğini biliyorum.
" To be fair,
" Dürüst olmak gerekirse,
Just to be fair.
Böylece adil olur.
To be fair, I should tell you that I have a gun in my pocket.
Dürüst olmak gerekirse, size cebimde silah olduğunu söylemeliyim.
Although to be fair, he said his life had ended when Susy made him ditch the bike...
İşin doğrusu, Susy ona bisikleti bıraktırdığında da hayatım karardı demişti.
since you used up all the cash... leave the other one to be fair.
Elindeki tek kozu verdiğinden dolayı... adil olmak gerekiyor. Onlardan biri benimdir.
Well, to be fair we really got blueprints, right?
Adil olmak gerekirse, ozalitler bulduk.
To be fair, they've now got a Nando's.
Aslında Nando açıldı oraya.
How to be fair.
Adil olmayı.
But to be fair, it was also full of soup.
Dürüst olmak gerekirse, diş fırçasından ziyade, çorba da vardı.
To be fair... your ex is here.
Adil olmak gerekirse senin eski sevgilin de burada.
But first the world has to be fair and, at the moment, it is not fair.
Ama bunun için dünya bize karşı adil olmalı, bugünlerde adil değiller.
OK, but to be fair, when I met her, I thought she was 19.
Tamam ama dürüst olmak gerekirse, tanıştığımızda 19 olduğunu sanmıştım.
But let us try to be fair.
Ama bırakın da adil olmaya çalışalım.
You're right.It would only be fair if I asked you to do this with me, which I did, and you said no.
Ancak sana, bunu benimle birlikte yapmanı sorsaydım adil olurdu. Haklısın. Ki sordum ve sen yok dedin.
I want to be able to pay my own fair rent.
Kendi kiramı dürüstçe ödeyebilmek istiyorum.
- Shit! Oh, fair to middlin'. Let me light this one cancer stick, and I will be golden.
Ben sana bi cubuk vereyim sen de bana bir altin.
I feel it's only fair to tell you, I've decided if this ends the way I think it's going to, I will be testifying against you.
Şunu söylememde bir sakınca olmadığını düşünüyorum, Randy ; eğer bu iş düşündüğüm gibi biterse, mahkemede sana karşı tanıklık yaparım.
All we're asking is Specialist Swain have her day in court, which happens to be one of the rights she's been fighting to preserve. Fair enough.
Bizi korumak için savaşan uzman Swain için bütün istediğimiz mahkemedeki zamanında haklara sahip çıkma yönündedir.
To be fair, he's been removed from office.
Görevinden alındı.
I guess the only other fair way to go about this would be that one of us deals with the body situation while the other one of us deals with the Krazy-8 situation.
Bence bu sorunun en adil çözümü birimiz cesetle ilgilenirken digeri de Krazy-8'in isini bitirecek.
I thought it would only be fair to write a review of my appearance.
Görünümüm hakkında bir görüş yazısı yazmamın adil olacağını düşündüm.
That wouldn't be fair to everyone.
Herkese dürüst davranmayacak.
It would be just my luck to blow off the career fair, Get cured of cancer, And be totally unprepared for my future.
Kanseri atlatmam durumunda kariyer fuarını kaçırmış ve geleceğe hazırlıksız olurum.
and in five years'time, if the fates play fair, then you could be mistress to the empire of Crusoe.
Eğer şansımız iyi giderse beş yıl içerisinde de Crusoe İmparatorluğu'nun hanımı olursun.
To be fair, I don't really believe you.
Dürüst olmak gerekirse, size hiç inanmıyorum.
To be even more fair, all I have to do is scream, and a whole cadre of big strong men and sweet middle-aged ladies with shotguns will come running. Fair enough.
Daha da dürüst olmak gerekirse, yapacağım tek şey çığlık atmak ve elinde silah ile tatlı orta yaşlı bayanlar ve güçlü erkeklerden oluşan kadro koşarak buraya gelecek.
Would it be fair to say you use work to avoid confronting personal issues?
Kişisel sorunlarınızı örtmek için, işi kullanıyorsunuz desek, nasıl olur? - Neden?
To be fair though,
Açıkça söylemek gerekirse,
When we're this close, ink it's fair to say that persuading a glorified teller should be the least of our worries.
Sanırım bu kadar yaklaşmışken övgü isteyen bir kasa memurunu ikna etmek en son endişemiz olmalı.
Even to be found in such a place might be construed, by a less fair and reasonable magistrate, as attempted buggery.
Böyle bir yerde bulunması bile, daha az adaletli ve mantıksız bir sulh hakimi tarafından oğlancılık olarak görülebilir.
That's no fair, man, you weren't supposed to be in the cells.
Parmaklıklar arkasında olmaman gerekirdi.
Would it be fair to assume that that was you and mrs. Stacey?
Bu, siz ve Bayan Stacey diyebilir miyiz?
Fair play and good luck to you two!
Çalsın sazlar be!
I think it's fair to say that because of your involvement in this case, I'm potentially weeks ahead of where I'd normally be.
Bence, sizin bu davaya dahil olmanızla normalde olacağımdan haftalarca ilerideyim.
It will be a few years before digital distribution of media on the Internet can be monetized to the extent that necessitates content producers to forgo their fair value in more traditional media.
Medyaların dijital olarak internet üzerinden yayılması ve bundan para kazanacak kadar gelişmesi ve yapımcıların onların gerçek değerlerini geleneksel yollar dışında anlamasına birkaç sene daha var.
General Sanpo says, he wanted to strengthen Sino-Japanese Cultural exchange. Today, with Master Ip here, will be a fair fight.
General Sanpo diyor ki, Çin-Japon kültürel değişimini güçlendirmeyi istediği için bugün burada Usta Ip ile adil bir mücadele olacaktır.
Yes, I think thatís fair enough. It would be very improbable people would write poetry like that to please anyone.
İnsanın, birini memnun etmek için böyle bir şiir yazabilmesi pek mümkün değil.
Do you feel thereís any burden we have, as critics of religion, to be even-handed in our criticism of religion, or is it fair to notice that thereís a spectrum of religious ideas and commitments and Islam is on one end of it, and the Amish and the Jains and others are on another, and there
Alâkalı başka bir soru soracağım. Bir din eleştirmeni olarak dinleri eleştirirken objektif olma yükümlülüğü hissediyor musunuz? Veya ; dinsel fikir ve vaatlerin çeşitliliğini dikkate almak adil bir tavır mı?
I don't really think it's fair for me to be on a jury because I can read thoughts.
Benim jüride olmamın adil olduğunu sanmıyorum, - çünkü düşünce okuyabiliyorum.
You konw it wouldn't be fair to Ashley. What wouldn't be fair?
Uh, Dani, bir dakika bekle.
And that wouldn't be fair to you or the baby.
Ve bu, sen ya da bebek için adil olmaz.
Well, I've given it some thought... and... I think you'll find this to be a fair number.
Bu konuda biraz düşündüm ve... sanırım bu miktarı makul bulacaksın.
"Any british soldier or officer charged with a capital crime " will, in like manner, be transported out of the colony "to receive a fair hearing."
"Ölüm cezasına çarptırılan tüm İngiliz asker ve memurlarının aynı şekilde adil bir şekilde yargılanması için İngiltere'ye götürülmesi kararı alınmıştır."
The fine is set at the fair sum of 20 million francs, to be paid immediately to avoid bloody reprisals.
20 Milyon franc'ın hepsi tez vakitte bu, kanlı savaşın kurbanlarına aktarıImalıdır.
Pretend I'm... Well, look, he pretended to be me so it's only fair.
Daha önceden o benim gibi davrandı ; yani ödeşiyoruz.
I-I--it wouldn't be fair to House and it's too soon after Amber.
Ben, ben - Bu, House'a haksızlık olurdu ve Amber'dan sonra da, daha çok erken.
It's not right and it's not fair, but what's to be done?
Doğru ve adil değil, fakat elden ne gelir?
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be or not to be 51
to be quite honest 33
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be or not to be 51
to be quite honest 33
to be with you 30
to be happy 39
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be happy 39
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21