English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ U ] / Underneath

Underneath tradutor Turco

4,746 parallel translation
Underneath the tree, the sheep says...
Armut ağacının altındaki keçi...
So get underneath my rib.
Kaburgamın altından yakala.
I need a cross-section of what's underneath this building.
Bu binanın altının planı lazım bana.
How are you going to get a shot underneath the tank?
Tankın altından nasıl vuracaksın?
It put jet underneath everybody.
Sanki herkesin altında jet vardı.
You always wondered with Carl that underneath, what's the real story?
He zaman, Carl'ın altında yatan gerçek hikayeyi bilmek istiyorsunuz.
A little more underneath, please.
- Biraz daha aşağı, lütfen.
Naberius is storing human corpses underneath the Wessex Institute.
Naberius, Wessex Kliniği'nin altında insan cesedi topluyor.
That was on the back seat underneath the jacket.
Maske ceketimin altında arka koltuktaydı.
Seats flip up with coolers underneath.
Koltukların altında buzdolapları.
Well, underneath I'm giving you a welcoming smile.
O başın altında suratımda cana yakın bir gülücük var.
A garage underneath the museum.
Müzenin altında bir garaj.
If people saw me on television, they would realize that underneath it all,
İnsanlar beni televizyonda gördüğünde, Tüm bunların altında benimde herkes gibi biri olduğumun farkına varabilirler.
He kept me in those micro-minidresses... never allowing me to wear anything underneath.
Minicik elbiseler giydiriyordu. Altıma bir şey giymeme izin vermiyordu.
What's that goes underneath my skin? Beard oil.
Cildimin içine nüfuz eden şey neydi?
Go on. Take a look underneath.
Hadi, içine de bak.
It says there's a valet button underneath the steering wheel.
Direksiyonun altında bi düğme varmış kapatmak için.
We'll probably be cold at first, but, um, there are other blankets underneath here.
Muhtemelen önce üşürüz, ama bunun altında diğer battaniyeler var.
( CHUCKLES ) Well, you either end up on top of the pile or somewhere underneath.
Peki, ya temel kazığın üstünde ya da yerin altında bir yerde sonlanırsın.
But if you find you're underneath, you'll be left with two choices.
Ama eğer kendini altta bulursan, iki seçenekle karşılaşırsın.
They're underneath me.
Altımda.
Every night at sundown, people gather around here to watch 10 thousand bats fly out from underneath that bridge.
Gün batımında her akşam insanlar buraya köprünün altından on bin yarasanın uçmasını izlemek için toplanır
Dude, it-it's underneath.
Altindaymis koca mahallenin.
He's secretly pleased to see you, underneath all that.
Bütün o tavrının altında o da seni görmekten çok memnun.
It's right underneath the Palace of Westminster.
Westminster Sarayı'nın tam altında...
From underneath, trouble was brewing like a pressure cooker.
Tehlike yer altından gün yüzüne çıkmak için sabırsızlanıyordu.
No, there's nothing underneath the bed. I checked before I left. What?
Yatağın altında bir şey yok, kontrol etmiştim
Gun is gonna be underneath your seat there.
Silah oturduğun koltuğun altında olacaktı.
You gotta go in from underneath.
Kilodumun içine ulaşman lazım.
We could also be underneath a German bomber.
Aynı zamanda bir alman uçağının altında da olabiliriz.
I dug a hole out. Slipped underneath the fence.
Tel örgülerin altında geçmek için burada bir çukur kazmıştım.
Underneath your seats, you will find your life jackets.
Can yelekleri koltuğunuzun altında.
Someone died right underneath you, man.
Tam altında oturan biri öldü, dostum.
You will find passage underneath.
Altında geçit bulacaksınız.
The one with all them dolls and candles and shit underneath it?
Tepenin altinda yaninda kanallar falan var.
There could be a sub underneath us right now.
Şimdi tam altımızda bir tane olabilir.
Like, right underneath my eye.
Gözümün tam altı.
I can read about cave crickets... whilst you're helpless underneath me and I put my weight upon your face and... you just have to lie there and wait until I'm finished reading my book and...
Benim altımda çaresizce dururken ve ağırlığımı yüzüne verirken Oyuk gryllusları hakkında okuyabilirim. Öylece uzanıp, kitabımı okumayı bitirmemi beklemen gerekir...
One where the compartment underneath slides out and then back in, or one where the bed mattress lifts up and then can be pulled down and locked once you're inside.
Birisinde alttaki göz çıkıp giriyor öbüründe de, yatak şiltesi kaldırılıp indirilebiliyor ve içerideyken kilitlenebiliyor.
And when people curse together " ... then crowns are tossed in the air.. ... the throne vanishes from underneath.
Ve insanlar toplanıp lanet ettiğinde hükümdarlıklar yerle bir olur tahtlar da tarihe karışır.
It definitely has two tramp stamps underneath that dress, for sure.
Bu kızımızsa, götünün çatalında dövmesi olan kızımız, kesinlikle.
It's all on hard copy, in vaults, underneath that house.
Hepsi evin altındaki mahzenlerde bulunan basılı kopyalarda.
They're underneath us!
Altımızdalar!
The guy, his face, underneath his nose and cheeks, scarred.
Burun ve yanaklarından aşağısı yaralarla kaplıydı.
- Underneath.
- Yerin altında.
They were using the satellites... To search for traces of water underneath the surface of Mars.
Mars'ın yeraltında su izine rastlamak için... uydu kullanıyorlar.
He can crawl around underneath it himself.
Altına girip kamyonunu kendisi de tamir edebilir.
We see what people want us to see, but... but that doesn't mean there wasn't something else underneath.
İnsanlar, onları nasıl tanımamızı istiyorlarsa öyle tanırız. Ama bu, görünenin altında başka şeyler yok demek değildir.
- Underneath, so like...
- altında, benziyor..
"Underneath the heaven's reign " what is lost shall be regained.
Cennetin hükümdarlığı altında yitip giden geri kazanılacak. "
So, " Underneath the heaven's reign,
Pekala, cennetin hükümdarlığı altında yitip giden geri kazanılacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]