You agree tradutor Turco
8,293 parallel translation
I'm not sure whether I'm happier you haven't left yet or that you agree with me for once.
Daha ayrılmadığına mı sevineyim yoksa bana bir kere olsun katılıyor olmana mı bilemedim.
You agree to help us?
- Bize yardım edecek misiniz?
- Some excellent dna to be spliced with, don't you agree?
- Gereken bazı mükemmel çaprazlanmış dna, öyle değil mi?
Do you agree with this decision?
Bu karara katılıyor musunuz?
Wouldn't you agree, Mr Barrow?
Bana katılır mısınız Bay Barrow?
Don't you agree, detective?
- Katılmıyor musunuz dedektif?
Quite radical for a Quaker, wouldn't you agree?
Bir Protestan için oldukça radikal, ne dersiniz?
I need you to win this joust, and you're in no condition to do that. Do you agree?
Bu dövüşü kazanman lazım ve bunun için yeterli değilsin.
After-hours joints, prostitution, gay bars, crap games, numbers... every one of them is against the law. Which has never really made much sense to me, given that these are all victimless crimes. Wouldn't you agree?
Fahişelik, gay barları barbut oyunu, sayılar... her biri, yasalara karşı ama bunlar bana hiç ilgi çekici gelmedi butün bu kurbansız suçlar göz önüne alındığında, de mi?
Nod you agree, okay. Nod you agree, okay.
Tamamsa kafanı salla.
Surely you agree.
Herhâlde buna katılırsınız.
If you agree to assist...
Yardımcı olmayı kabul ediyorsan...
Wouldn't you agree?
- Sen de katılıyor musun?
Hm, so I know you agree with me that we need to find the truth, but do you agree that the truth won't be horrible?
Gerçeği bulmamız konusunda bana katıldığını biliyorum ama gerçeğin berbat olmayacağına katılıyor musun?
Professor DeSalvo, under the circumstances I'm sure you agree it doesn't makes sense for you to keep teaching this subject here.
Profesör DeSalvo, bu durumda artık bu dersi burada vermenizin pek mantıklı olmayacağını anlarsınız herhalde.
Evan, do you agree with these kind of tactics?
Evan, bu tür taktiğe katılıyor musun?
If you agree to shut down your blog today, we won't have to involve your parents.
Blogunu hemen kapatmayı kabul edersen bu olaydan aileni haberdar etmeyeceğiz.
Don't you agree?
Öyle değil mi?
Barring extenuating circumstances, do you agree this route requires no detours?
- Kabul edilir nedenler dışında bu yolun sapma gerektirmediğini kabul ediyor musunuz?
Now, I ain't saying that I ain't in "agree-ence" with you.
Seninle "hamfikir" olmadığımı söylemiyorum.
If you do not agree to go on another date with me I will eat it, right here, right now.
Benimle başka bir randevuya daha gelmeyi kabul etmezsen hemen şu anda, burada yiyeceğim bunu.
- Look, Joe, I know you don't agree with this...
Bana bak Joe, bütün bunları desteklemediğini bili - Konuşma Barr.
Claire, if you did agree to meet Lee...
Claire, eğer Lee ile buluşmayı kabul edersen...
I agree. But can you turn things around?
Katılıyorum ama işleri tersine çevirebilir misin?
You know, I agree with Winthrop.
Biliyorsun, ben Winthrop'dan katılıyorum.
If you willingly commit 31 souls to me, including your own, I agree to free your daughter's soul and return it forthwith to her body, where it shall remain safely until her natural death.
Kendininki dahil 31 ruhu bana getirmeyi istiyorsan kızının ruhunu salıp derhal vücuduna yollamayı kabul ediyorum.
I have to be honest with you, I do not agree with that.
Sizinle açık konuşacağım. Ben böyle düşünmüyorum.
But you knew Blair wouldn't agree to sell it, and that made you angry.
Ama Blair'in satmak istemeyeceğini biliyordun ve bu seni sinirlendirdi.
Which would put undue pressure on him at a time which, I'm sure you'll agree, he needs all his wits about him.
Bu durum üzerinde aşırı baskı yapabilir ve böyle bir zamanda tüm dikkatini vermesi gerektiği fikrine eminim katılırsın.
I don't agree he posed the threat you believe.
Onun, sizin inandığınız tehdidi oluşturduğuna katılmıyorum.
I couldn't agree with you more.
Tamamen katılıyorum.
Would have liked to agree with you, But I'm not,
Seninle aynı fikirde olmak isterdim ama değilim.
You apologize and agree to do 30 hours of community service and we forget about this whole thing.
Özür dileyip 30 saatlik kamu hizmetine razı olacaksınız ve bütün olayı unutacağız.
I agree with you. You said I was a crappy brother.
Kardeş gibi davranmadığıma katılıyorum.
I understand what you're trying to say, but I don't agree.
Demek istediğini anlıyorum ama katılmıyorum.
- You do not agree to see this guy unless i'm there, okay?
Ben olmadan bu adamla görüşmeyi kabul etmeyeceksin, tamam mı?
I can agree with you on something?
Seninle, bir konuda anlaşmaya varabilir miyiz?
If you've ever looked good, you will agree with me.
Eğer iyice bir bakmış olsaydın, bana hak verirdin.
Well, I agree with you.
Katılıyorum.
I agree there's no reason you shouldn't give this guy my job.
İşimi ona vermemek için hiçbir sebebin yok, katılıyorum.
Did you honestly think they'd agree to this on a handshake?
Gerçekten de sadece tokalaşarak bu işin gerçekleşeceğini mi sandın?
Even at the current rate of inflation, I'm sure you'll agree the sum's more than fair.
Şu anki enflasyon oranını düşünecek olursak, bu miktarın yeteceğinden eminim.
They both agree that you need to step down, and the rest of the council will follow their lead.
İkisi de geri çekilmen gerektiğinde hemfikir. Diğer meclis üyeleri de onlara destek çıkacaktır.
'Cause I don't agree with you?
Seninle aynı fikirde değilim diye mi?
I think we're just having some minor differences of opinion about some events you both agree on.
Bence ikinizin de mutabık olduğunuz bazı olaylar hakkında bazı ufak görüş ayrılıklarına sahibiz sadece.
Toby, I couldn't agree more with whatever nonsense you were just jabbering there, but sometimes we have to break the rules if we're going to be heroes.
Toby, orada durup zırvaladığın saçmalıklar neyse, hepsine katılıyorum. Ama bazen kuralları çiğnememiz gerekir. Tabii eğer kahraman olmak istiyorsak!
You don't agree with those orders?
Emirleri onaylamıyor musun?
I want you to ride out and agree to the parley, but don't let them set it too far from our territory.
Gidip müzakereyi kabul etmeni istiyorum ama bölgemizden uzakta ayarlamalarına izin verme.
I agree with you 100 %. Okay.
- Tamamen katılıyorum.
- I couldn't agree with you more. - The thing to do is to keep your head down and concentrate on your own business.
Yapman gereken, başını yere eğmek ve kendi işinle ilgilenmek.
I can't agree with you there, sir.
O konuda sizinle aynı fikirde değilim, beyefendi.
you agree with me 20
you agreed 51
agree 108
agree to disagree 45
agreed 1515
agreement 21
you are 6060
you all right 5423
you are so sweet 63
you are amazing 104
you agreed 51
agree 108
agree to disagree 45
agreed 1515
agreement 21
you are 6060
you all right 5423
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are the best 102
you are welcome 177
you are dead to me 22
you aren't 92
you are right 482
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are the best 102
you are welcome 177
you are dead to me 22
you aren't 92
you are right 482