English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You like music

You like music tradutor Turco

993 parallel translation
- You like music, Mr. Kringelein?
- Müziği seviyorsunuz, değil mi?
You like music?
Müzik sever misiniz?
Do you like music?
Müzik sever misin?
You like music, friend?
Müzik sever misin, dostum?
You like music, honey?
Ya sen, tatlım?
I must say I'm glad that you like music. You see...
Müziği sevmenizin hoşuma gittiğini söylemeliyim.
- Herr Walz, do you like music?
- Herr Walz, müzik sever misiniz?
Yep, glad to hear - - see you like music, too, huh?
Senin de müzikten hoşlanmana sevindim.
do you like music boxes?
Müzik kutularını sever misiniz?
Do you like music, Franz?
Müzik sever misiniz Bay Franz?
Why don't you like music?
Müzikten niye hoşlanmıyorsun?
Do you like music?
Müzikten hoşlanır mısın?
you like music...
Müziği seviyorsun...
Do you like classical music?
Klasik müzikten hoşlanır mısınız?
Whether you're happy, what flowers you like your favorite books and music.
Mutlu olup olmadığın, hangi çiçekleri sevdiğin favori müzik ve kitapların.
You're like that little man on the music box, always showing himself to his lady and always dancing away again.
Müzik kutusundaki şu küçük adam gibisin. Daima kadınına kendini gösteriyor ve hiç durmadan dans ediyorsun.
Just like I'm gonna connect with you, because my music has a simple message...
Sizinle de aynen bağ oluşacak, çünkü müziğimin çok sade bir mesajı var...
It's just like telling a musician that you don't like music.
Bir müzisyene müzik sevmediğini söylemek gibi bir şey bu.
It's like a box, and you can hear music and voices coming right out of it.
Kutu gibi bir şey. O kutudan çıkan müziği ve sesleri duyabiliyorsun.
I like people who like music, don't you?
Müzik seven insanları severim.
You only like serious music.
Sen sadece ağır müzikten hoşlanıyorsun.
Why you like that music?
Müziği nereden biliyorsun?
Oh, and turn on the music if you like.
İstersen müziği açabilirsin.
- I see you like swing music.
- "Swing" den hoşlanıyorsun anlaşılan.
How do you like that music, man?
Bu müziği seviyor musun dostum?
- Would you like to hear some music?
- Hayır, sağol.
It's like music to hear you two pick at each other.
Atışmanız müzik dinlemek gibi.
I was just listening to the music. - Well, do you like the way we play?
- Beğendin mi çalışımızı?
You know, there's nothing like the jostle and the noise and the music of a Saturday night for cheering a fellow up.
Cumartesileri neşelenmek için gürültü, gezinti ve müzik gibisi yoktur.
You like classical music, don't you?
Klasik müziği seviyorsun, değil mi?
Where they have food that you put in a nickel and it comes out like music?
On sent atınca müzik gibi yemek mi veriyor?
- Maybe you'd like a little music.
- Belki biraz müzik de istersiniz.
- Do you like that music?
- Müzik hoşuna mı gitti?
And then I pretended to like everything that you liked... music and food, everything.
Ve sonra hoşuna giden herşeyden, benim de hoşuma gitmiş gibi davrandım. ... müzik, yemekler, herşey.
Won't he ever understand that music is born into a man... like a heartbeat and you can't rip it out without killing him?
Bir adam için müziğin doğuştan gelen bir istek olduğunu hiç bir zaman anlamadı... Tıpkı kalp atışı gibi. Onu öldürmeden çıkarıp, atamazsın.
It's like hearing wonderful music, and you know it's going to be the most beautiful you've ever heard.
Harika bir müzik dinliyormuş gibi, bir sonraki şarkının öncekilerden daha güzel olacağını biliyorsun.
Music? So now you all feel like hearing music?
Demek hepiniz müzik dinleme havasındasınız!
If you want to play more of that music, I'd like it too.
Şu müziği çalmak istiyorsan, hoşuma da gider hani.
Does music bug you like it does all the other cops?
Diğer tüm polisler gibi müzik seni de rahatsız eder mi?
You dance like they wrote the music for you.
Sanki müzik senin için yazılmış gibi dans ediyorsun.
I thought you didn't like music.
Müzikten hoşlanmadığını sanıyordum.
I know flattery don't mean much to a talented person like you, but when you sang that inspiring song "Beulah Land", it made me realise that music is the voice of love.
Övgünün sizin gibi yetenekli biri için pek anlamı olmadığını biliyorum, ama o ilham verici "Vaat edilen Topraklar" ı söylediğinizde, müziğin aşkı sesi olduğunun farkına vardım.
BUT YOU DON'T LIKE MARSH MALLOWS, DO YOU? [suspense music]
Haklısın, sevmem.
Would you like to listen to some music?
Müzik dinlemek ister misiniz?
Oh, do you like good food, wine... fine music, wonderful dancing, and... beautiful girls?
İyi yemekten hoşlanır mısın? Şarap,... iyi müzik, harika dans ve güzel kızlar.
Do you like this music?
Müziği sevdin mi Viridiana?
You look like a music lover to me.
Müzik seversin gibi geldi bana.
By the way, Dr. Humbert, there's so few people in Beardsley who appreciate music, I was wondering, sometime if you'd like to come by I could play something for you.
Aklıma gelmişken Bay Humbert, Beardsley'de müzikten anlayan... o kadar az insan var ki, acaba diyordum... ara sıra uğrar mıydınız? Size bir şeyler çalardım.
Don't you like to listen to music when you drink beer?
Bira içerken müzik dinlemek hoşunuza gitmez mi?
He was in some old music club or something like that, you see.
Eski bir müzik kulübüne mi ne üyeymiş, anlıyor musun?
You don't like-a the music?
Müzik sevmez misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]