Güzel bir şey tradutor Inglês
6,074 parallel translation
Ancak bu ayakkabılar uymaz ise, Bu onun ayakkabılarını doldurarak senin babalar onurlandırmak için güzel bir şey çıplak ayakla yaşama geçmesi anlamına gelmez.
It's a fine thing to honor your pops by filling his shoes, but if those shoes don't fit, it doesn't mean you have to go through life barefoot.
Güzel bir şey.
A thing of beauty.
Aslında bu ruhsal yolculuğun gerçekten güzel bir şey.
I think this spiritual journey of yours is a wonderful thing.
Yürek sahibi olmak güzel bir şey bence.
I think it's a good thing to have a heart.
Sana bunun ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatabilirim.
I'll tell you how great it is.
Söyledikleri kadar güzel bir şey.
It lives up to the hype.
Bu güzel bir şey çünkü ben buradayım, onlar yoklar.
Which is good because I'm here and they're not.
Öyleyse bu kadar iyi anlaşmamız güzel bir şey.
Oh, well then, it's a good thing we're getting along so great, huh?
Teşekkür ederim. Herkese hediye aldığımı biliyorum ama dün bütün gün Midtown'da hediye aradım ancak güzel bir şey bulamadım.
I know everybody got something, but I was shopping in Midtown all day yesterday and I struck out.
Bugün güzel bir şey yaptın Jim.
Did a good thing today, Jim.
Bu pis kokuyu çıkaran her ne ise güzel bir şey olmadığı kesin.
Whatever's making that stench, it ain't nothing nice.
- Daha güzel bir şey olamaz değil mi?
It's everything, isn't it?
Güzel bir şey gördüklerinde hoşlarına gider, kalpleri çarpar.
When he sees a beauty, he feels pleasant and his heart flutters.
"Bir iş bitene kadar, içinde güzel bir şey olmaz."
"There's no good in anything until it's finished."
Bir iş bitene kadar, içinde güzel bir şey olmaz.
But there is no good in anything until it is finished.
Yalnız olmamak güzel bir şey.
And it's a nice thing.
Yaptığın güzel bir şey, buna devam et.
It's a good thing you're doing, hang on to that.
Bunun güzel bir şey olduğunu düşünmüyor musun? Renkleri görmüyorlar.
Don't you think that's beautiful?
Güzel bir şey.
It's beautiful.
Birinin içeride olması güzel bir şey.
It's good to have somebody on the inside.
"Çok güzel bir şey olacağını anlamıştım..."
"I knew something wonderful was going to happen,"
Güzel bir şey yapıp benim adımı ver.
Do something good and name it after me.
Çok güzel bir şey değil mi?
It's a beautiful thing, huh?
Ya da güzel bir şey söyle.
Or say something nice.
Tabii ki tatlım, misafirinin olması güzel bir şey.
Oh, of course, sweetie, it's nice to have the company.
Bir keresinde bana çok güzel bir şey söylemiştin.
You once said the wisest thing to me.
Bence bu olağanüstü derecede güzel bir şey.
I think that that is utterly beautiful.
Askerler olarak şunu fark ettik, askerlik çok da güzel bir şey değilmiş.
And as soldiers, we realize that soldiering ain't pretty.
Hiç bir insana yakın olmanın güzel bir şey olacağını düşündün mü?
Has it ever occurred to you that being close to someone could be a good thing?
Uçakta ailenle ilgili anlatacak güzel bir şey düşünebilirsin.
Maybe on the plane ride, you can think of something nice to tell her about your family. They're not my family.
Güzel bir şey yapmak için harika bir gün.
It's a great day to do something wonderful.
Bence bu güzel bir şey, Arkadaşlarınla gurur duyuyorum.
I think it's great, I'm glad you have friends.
Oldukça güzel bir şey olduğunu düşünmüştüm.
I thought that was pretty good.
Bu tek seferlik bir operasyon, dört hafta içinde her şey bitecek sonra maaşına yapılacak güzel bir zamla narkotiğe dönebilirsin.
It's a one-time op, in and out in four weeks, and then you can go back to the DEA with a bump up to GS-11.
Bir şey yapmak için en güzel zaman şimdiki zamandır.
Well, there's no time like the present. ( all screaming )
Sakın bir şey atıştırma çünkü çok kaliteli şeylerin olduğu bir yere gideceğiz ben de sana gelirken güzel yemekler getiririm.
Because I know we're gonna go someplace really fancy And I'll bring you back a nice entree.
Başı dertte kadınlar yok, güzel kaleler yok. Robin Hood diye bir şey yok!
No damsels in distress, no pretty castles, no such thing as Robin Hood!
Tamam, çok güzel bir hayır işi etkinliği. Ama bunu diğer yüzlerce hayır işinden daha değerli kılan şey nedir?
Obviously, it's a very worthy charity, but is it more worthy than 100 other charities?
Kendinize ve yaptığınız çalışmaya ne kadar güvendiğinizle de alakalı bir şey. Burada Dawson'la ben resme bakıp kafamızı kaşıyarak... "Şurası şöyle, burası böyle olsaydı daha güzel olurdu" diyemeyiz.
It's not just because Dawson and I scratch our heads and think, "Wouldn't it be lovely if that was this or that?"
Güzel bir şey söyleyecektim.
I was gonna say something good, something that would have
Tüm sorunlarımızı çözüp her şeyi daha güzel yapacak bir şey söyleyecektim ama ne olduğunu unuttum.
solved all our problems and made everything all better, but you know what, I forgot what it was.
Etrafımda neden cesetyiyiciler beliriyor acaba? Yani pek bir şey görmedim. Güzel kızdı ama.
Kaneki?
ve sadece işini yapıyorsun ve bence bu kadar sağlam çalışman çok güzel ama daha somut bir şey bulursan alarm seslerinden önce bana da haber verir misin?
And I know you're just doing your job, and I think it's great that you're being so thorough. But if you come up with anything more concrete, would you call me before sounding the alarm?
Ben çok bir şey söylemeyeyim ama baban yakın zamanda güzel haberler alabilir.
Well, I shan't say too much, but your father... may get some pleasing news very soon.
Tüm bu evlilik olayını düşünüyorum da küçük bir şey yapmak güzel olacak. Ve küçük olursa Kabil'e gitmeden de yapabiliriz.
I've been thinking about this whole wedding thing, and I think it'd be nice to just have something small, and if it's small, we could do it before we go to Kabul.
Bana göre tırmanışın güzel yanı, onu gerekçelendiremiyor olmanız. İşe yarar bir şey olduğu iddiası yok.
The beauty of climbing for me is that you can not justify it not pretending to be anything useful
Şu an sıra dışı bir şey yok. Onlara bildir. Tamam, güzel.
It seems to be the area, I will give the green light.
O karanlığa gözlerini dikti ve çok güzel, olağanüstü bir şey gördü ilk kez onu yok etmek istemedi.
It looked out there into the blackness and it saw something beautiful, something wonderful that for once it didn't want to destroy.
Bu birlikte geçirilen güzel zamanlara elveda tarzı bir şey.
I don't know, goodbye to the good times.
Güzel, Bu tabii bir şey.
Yeah, well, that's natural.
Bir çok güzel şey korunuyor..
A lot of good that did.
güzel bir gün 178
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir gün olacak 16
güzel bir akşam 18
güzel bir sabah 27
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir yer 66
güzel bir kadın 48
güzel bir kız 49
güzel bir gün olacak 16
güzel bir akşam 18
güzel bir sabah 27
güzel bir gece 42
güzel bir ev 38
güzel bir gün değil mi 24
güzel bir yer 66
güzel bir isim 64
güzel bir fikir 28
güzel bir soru 43
güzel bir parça 20
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
güzel bir fikir 28
güzel bir soru 43
güzel bir parça 20
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17