English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ T ] / Tamamiyle

Tamamiyle tradutor Inglês

1,793 parallel translation
Tamamiyle yabancı bir hayaletin musallat olması pek alışıldık değil.
It's unusual for a ghost to want to haunt a complete stranger.
Sen bildiğim gerçek kavramını tamamiyle sildin attın.
You've taken all of the smug certainty out of being a skeptic.
Efsane tamamiyle doğru, bütün ayrıntılarına kadar.
The legend is all true, every detail.
Ama bir yerde kendi benliğini tamamiyle kaybettin. herkesin sevdiği o benliğini kaybettin.
But somewhere along the way, you lost who you really are and who you were to everybody who really loved you.
Cesetler tamamiyle farklı şeyler.
Corpses are something totally different.
Bir de basın duyurusu hazırlayalım. Bremer'e karşı olan duruşumuzu koruduğumuzu belirtelim, benim tamamiyle aklandığımı da.
And a press release that says I stand by my accusations and that I, yet again, stress that I have been totally cleared.
Radar sâyesinde ilk kez Antarktika buzulunun altında gömülü yer şekillerini tamamiyle görebiliyoruz.
And thanks to radar, for the first time we can reveal the complete landscape that lies buried beneath Antarctica's ice.
Prenses Euphemia'nın değersiz olması... Hiçbir işe yaramayan benim... Tamamiyle değersiz...
Saying that you're no good... nothing at all.
Çok talihsizce, Zero. Dileğin tamamiyle yerine getirilmeyecek.
but you're not getting your wish.
simdi ihtiyacimiz olan, bu savasi bir kerede kesin olarak tamamiyle bitirebilmek için daha çok adam!
What we need now is more troops once and for all so we can end this war.
Yani, ödülü tamamiyle hakediyorsun.
I mean, you totally deserve the award.
Size karşı tamamiyle dürüst olacağım.
I'll be completely frank with you.
Dışarıda güvenliğimizden kurtulan Bir temizlikçimiz var. Tamamiyle şirketimizin malı. Hatıra yok Hiç ama hiç.
We've got a janitor out there that's breached our security with company property and has absolutely no memory of any of it.
Arazi tamamiyle çorak.
Awkward ground.
Doktor senin tamamiyle dinlenmeye ihtiyacın olduğu konusunda uyarmadı mı?
The doctor wrote you still full rest for?
"İlk yaptığım şey onu tamamiyle soymak oldu."
"First I did all her clothes off."
- Herşeyi tamamiyle bilmek istiyorsun.
You want to know absolutely everything.
Bu bana tamamiyle anlamsız geliyor.
That absolutely doesn't make sense to me.
Tartışmalı bir konu değil, tamamiyle somut.
That's not controversial, that's well-understood.
Ve tamamiyle bize çok çok uzaklardan gönderilen bilgilere bağlıyız.
And we're dependent completely upon the information that is sent to us from very, very far away.
Bizi tamamiyle insan yapan aşk.
Love is the force that makes us fully human.
Hayır, tamamiyle doğru.
No, it's absolutely true.
Şimdi iyi bir şekilde dinlemeni ve tamamiyle dürüst olmanı istiyorum.
Now I need you to listen closely and be really honest here.
Bu durum tamamiyle berbat!
I mean, this situation is totally fucked.
Son zamana kadar spor tamamiyle aynı kategorideydi.
Until recently, sports was in the exact same predicament.
Aynı anda hem çok dertli hem de tamamiyle mutlu olabilirim.
I can be totally happy yet quite ill at the same time.
Başpiskopostan çıkarılan mermi Çarpma tesiriyle tamamiyle parçalanmıştı.
The bullet that was taken out of the Archbishop was completely mangled on impact.
- Onlara tamamiyle güvenme.
- trust them completely
- Tamamiyle.
- Totally.
- Bu tamamiyle çok hoş değil mi, Catherine?
- Isn't this altogether delightful, Catherine?
Din olayı, tamamiyle düzmece.
Religion, it's all false.
Tamamiyle haklısın, ben sadece biliyorum bebeğim, sadece unuttum ve çok üzgünüm.
You have every right to be. I just... I know, baby, I just forgot.
Bu tamamiyle saçma...
This is bull...
İkisi de tamamiyle ayrı şeyler.
They are two completely different things.
Hayir, bu tamamiyle kisisel enformasyon.
No, this is purely personal information.
Almayım, tamamiyle tokum ama teşekkür ederim, Danny.
Would you like a muffin? No, I'm all set.
Tamamiyle meslek ahlâkına aykırı bir davranıştı.
Completely unprofessional.
Tamamiyle katılıyorum.
I totally agree.
Belki birazcık aşmış olabilirim çünkü onlardan hoşlanmak zorunda kalmayacağım aramızda bir bağ hissetmediğim insanlarla hiçbir şey yaşamayacağım istediğim şu konularda bunu istememiştim, uzun hikaye bunları yaşamamızı istemezdim gibi beni endişeye düşürecek psikolojik şeylerden tamamiyle uzak durmak.
Well, maybe just get over some of it, you know, because, like--and someone maybe who I didn't have to... like, I would never do anything with anyone who, like, I didn't feel, like, a connection to, but I kind of just wanted, like, to not have to worry about... like, I didn't want this, like, long history, like, I didn't want all these memories of us, like, sort of having, like, this, you know, psychological stuff going on.
Bana göre bu tamamiyle yanlış bir hediye.
This is a totally erroneous present, as far as I'm concerned.
Hayalet kendini tamamiyle umutsuz hissediyordu
The ghost was obviously feeling helpless.
Bu.... tamamiyle farklı bir anlama geliyor Melinda
It means... it means something entirely different, Melinda.
Bu tamamiyle...
It's absolutely...
Tamamiyle aynı sıcaklık seviyesine sahiptiler.
They're exactly the same level ofhotness.
- Siz insanlar herşeyi tamamiyle yanlış anladınız.
- [Harper] You people got it completely wrong.
Tamamiyle uygunsuz.
It's completely inappropriate.
Tamamiyle harap biçimde.
He's completely devastated.
Yasal olarak, buradan canınız ne zaman isterse çıkıp gidebilirsiniz, Ama şayet giderseniz... sizi temin ederim ki eşiniz de hemen arkanızdan gelir,... bu üsten ve işinden tamamiyle kovulur..
Legally, you can walk off whenever the fancy strikes you. But if you do... I'll make sure your husband is right in step behind you... off this base and off this job forever.
Cantor kalan hayatında, bir daha tamamiyle iyileşmedi.
Cantor never fully recovered.
Tamamiyle yeni bir tür çatışmanın içindeydiler.
NARRATOR :
Tamamiyle yanılıyorsunuz.
You are gravely mistaken.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]