Tek sorun tradutor Inglês
1,634 parallel translation
Tek sorun...
The only thing is...
tek sorun, bisikleti haczedildi!
only problem is, his bike's been impounded!
Ölen bir çocuğun son umudu, tek sorun berabere kaldı!
A dying boy's hope. Only problem is, he tied!
Tek sorun, diğer rayın ortasında bir bebek var.
The only problem is there is a baby in the middle of those tracks.
- Tek sorun Geldar'ın insanlarıyla olacaktır.
- The only problems will be with the people of Geldar.
Chow'ların canına okumadaki tek sorun bir saat sonra bunu tekrar yapmak istemen.
The problem with kicking the Chows'asses, an hour later you wanna do it again.
Tek sorun altı hafta olması ve tekne gezimize denk gelmesi.
The only problem is it's six weeks, - and it's right during our boat trip.
Tek sorun var..
Only one problem- -
Tek sorun, kendi gibi birini nereden bulacağı?
Only problem is, where is she gna find someone else like that?
Tek sorun şu ki kimse bu bilginin nereden geldiğini bilmemeli.
The one restriction is that no one can know where you're getting this information.
Buradaki tek sorun senin giydiğin o peçete kılıklı şey.
THE ONLY THING IS THE COCKTAIL NAPKIN YOU'RE WEARING.
Tek sorun güçlendirilmiş kapı.
The problem is the reinforced door.
Tek sorun, kocası oral seks yapmayı sevmiyordu o yüzden karısı da derinin nereden alındığını söyleyemedi.
The only trouble was her husband didn't like oral sex, so she couldn't let him know where the skin came from.
Belki de tek sorun kullandığın dildodadır anne.
Maybe you're just using the wrong dildo, mom.
Tek sorun bu değil, Doktor.
That's not the only problem, Doctor.
- Squawk! tek sorun Squawk'ın onu nereye indireceğini tam olarak bilememesi.
- Squawk! It'd only matter if I didn't know exactly where Squawk was going to drop him off.
Tek sorun şu ki kanaman yok.
The only problem is this one doesn't bleed.
Tek sorun ise, Dexter gibi bir avukat böyle bir şeyi nasıl ele geçirdi?
How does an immigration attorney get his hands on a drug like that?
Tek sorun maşa mı?
Is it just the tongs?
Tek sorun sayıysa yeterince var.
We split into two on occasion. Fuko is utterly shocked!
Tek sorun şu ki düzgün laboratuarları olan yerde polio olmaz.
The only problem is that places with proper labs don't have polio.
Tek sorun benim cep telefonumum olmaması.
The only problem is I don't have a cell phone.
Tek sorun...
The only problem is,
- Tek sorun, benim güzel bir bayan olmamam.
Except I don't happen to be a pretty lady.
Tek sorun benimde yapamamam.
The only thing is, neither can i.
Tek sorun, fotoğraf makinelerimin tümünün kutusu olması.
Only problem is, my cameras all have boxes.
Tek sorun bizim annelerimizi o kadar sevmiyor olmalarıydı.
It's just that they didn't love our mothers as much.
Tek sorun bu.
That's a problem.
Ama tek sorun şu ki, hiçbir zaman ölüme sahip olamadım.
The only problem is I never own a desk!
Buradaki tek sorun, bu yaranın kanamıyor olması.
- Problem is, this one doesn't bleed.
Tek sorun ben değilim, oğlan!
I'm not the one with the problem, boy!
Tek sorun deri koltukların kıça yapışması.
Trouble is, the leather sticks to your ass.
Tek sorun yakalanmış olman.
I guess the fucking problem is that you got caught.
Tek sorun Jimmy.
Jimmy's the only problem.
Tek bildiğim, sorun halledilene kadar ilaçlarını ödemeyi reddettikleri. - Bilmiyorum.
- I don't know.
Yani kimse beraber olduğumuzu bilmiyor, yaptığımız tek şey gizlice buluşmak... gizlice buluşmakta bir sorun olduğundan değil ama... olay seksten ibaret değilse, nedir peki?
I mean, nobody knows we're together, all we do is sneak around, not that there's anything wrong with sneaking around, but... What's it about if it's not just sex?
Sadece tek bir kişi varmış gibi gösterirler... Ama aslında içerde bir sorun olursa diye ikinci biri vardır...
The culprit pretends he's alone and just in case... he'll leave someone to keep watch in the back.
Sorun şu iki kocamın rızası olmadan boşanabilmemin tek yolu taraflardan birinin diğerini aldatmış olması gerektiği.
- Sorry. It's Just without his consent, the only way I can get a divorce is if one was unfaithful.
Eğer tek beslersen ve iyi bakarsan bir sorun çıkmaz.
If you have just one and take a good care of it, there's no problem.
Uzak doğudaki tarafsız adalara karşı, dünyanın tek süper gücü, Britanya. Aralarındaki sorun Japonya'nın yarattığı, kökleri derine inen diplomatik gerginlikti.
the Britannian army used the Mobile Humanoid Armor Vehicles in combat for the first time.
Sen bana Aerodytech ve Bruce Rossiter'ın silahı arasında duran tek şeyin insansız güvenlik kapısındaki kimliğin olmasının sorun olmadığını mı söylüyorsun?
And you're telling me you think it's okay that the only thing standing between Aerodytech and Bruce Rossiter's guns was your ID at an unmanned security gate?
Gelecekte onun için sorun teşkil etmediğimiz için, bizi sadece yaralayarak hareket etmemizi engelledi, tek hareket edebilecek olan Priscilla, büyük güce sahip olmasına rağmen korkuyla dolduğu için hareket edemiyor.
You only injured us to the extent that we can't move since we don't pose any trouble if we fight you in the future, yet the only one that can move, Priscilla, is so filled with fear of such a strong power before her that she can't move.
Tek başıma olsam sorun olmazdı.
Now, i can handle that responsibility if it's just about me.
Düşünüyorum. Bence kızımın bana bu konuyla ilgili tek bir şey söylememesi bir sorun.
I do, I think that's a problem that she didn't say anything to me.
Alkolle ilgili tek büyük sorun alkollü araç kullanmak ve lise öğrencilerinin aşırıya kaçması.
The only big issue around alcohol is drunken driving and binge drinking among college students.
Sorun değil. - Tek başına mı gitti?
It's all right.
Akıllıca ve cesurca yüzleştiğimiz zaman aşılamayacak sorun değildir. Bu inancımı savunmam için bana izin verin. Korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir.
This is no unsolvable problem if we face it wisely and courageously let me assert my firm belief that the only thing we have to fear is fear itself
Tek başıma halledemeyeceğim sorun yoktur.
Nothing I can't handle my own fucking self.
Tek araba daha az sorun demektir.
One car means fewer complications.
Sorun çıktığı zaman tek sevinen sensin.
You're only happy when there's trouble.
Şu anda ihtiyacımız olan tek şey artık bu krizin çözümüyle ilgili sorun çıkmaması.
- That's all we need. I don't want our handling of this crisis to come under any more question.
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
sorun değil tatlım 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorununuz nedir 22
sorun bu mu 22
sorun bu 79
sorun bu değil 89
sorun olmaz mı 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorununuz nedir 22
sorun bu mu 22
sorun bu 79
sorun bu değil 89
sorun olmaz mı 17