Çok güzel bir kız tradutor Inglês
873 parallel translation
Şey ben lisedeyken çok güzel bir kız vardı.
Ah... Well... When I was in college... there was this beautiful girl
Katie güzel bir kız, Gypo, çok güzel bir kız.
She's a lovely girl, Gypo, a lovely girl.
Çok güzel bir kız, ya sence?
She's really quite beautiful, Flo, oui?
Çok güzel bir kız. Sevgili Bobby.
Mama, I try so hard to keep you romantic.
Çok güzel bir kız.
Oh, Mammy, she's beautiful.
Marcia çok güzel bir kız, değil mi?
Marcia's a very pretty girl, isn't she?
Çok güzel bir kız, değil mi?
She's pretty, ain't she?
Sanırım Bay Bacon'ın çok güzel bir kızı olduğunu bilmiyorsun.
I don't suppose you happen to know that Mr. Bacon is the father of a pretty young woman?
Çok güzel bir kızın babası, Georgie.
Why, he's a man with a pretty daughter, Georgie.
Bence Marthe çok güzel bir kız, sence de öyle değil mi, Fanny?
I think Marthe is a very pretty girl, don't you, Fanny?
Çok güzel bir kız, değil mi?
Such a beautiful girl, isn't she?
Bana kalırsa çok şeker ve çok güzel bir kız.
She looks like a pretty cute tamale to me.
Çok güzel bir kız.
She's a very pretty girl.
Ingrid büyüdü ve çok güzel bir kız oldu.
It's amazing how that girl has improved.
"Evvel zaman içinde, fakir" ama çok güzel bir kız yaşarmış.
"Once upon a time, there lived a very poor girl... " who was very beautiful.
Esasen çok güzel bir kız olduğun anlamında.
Well, primarily, it means you're a very pretty girl.
O çok güzel bir kız.
She's so pretty
Yerini çok güzel bir kız almış.
A lovely girl stood in their place.
Gwendolen'e 18 yaşında çok güzel bir kızın vasisi olduğundan bahsettin mi?
Have you told Gwendolen that you have... an excessively pretty ward who's only just eighteen? No.
Çok tatlı, çok güzel bir kız.
Very nice girl. Very pretty girl.
- O çok güzel bir kız.
- She's a mighty fine girl.
Bersagliera çok güzel bir kız.
The Bersagliera is a pretty girl.
O çok tatlı, çok güzel bir kız! Ama Fausto değil, Fausto'nun suratı...
She's a pretty girl, but not Fausto, with that face!
Bayan Kenyon, çok güzel bir kız.
Miss Kenyon, she's a very charming girl.
Çok güzel bir kız Bay Maine.
She's very pretty, Mr. Maine.
Çok güzel bir kız.
She's a charming girl.
Niçin almışsan çok iyi etmişsin. Çok güzel bir kız.
Be it fair exchange or no, she's a fair daughter whoever's she be.
Çok güzel bir kız, değil mi?
She's a... very beautiful girl, isn't she?
Ve Lucy hep bana hep çok güzel bir kız olarak gözükmüştür demek babası ona bir koca satın almak için etrafta geziniyor ha.
And Lucy always looked like a pretty good-looking girl to me to have her father going around trying to buy her a husband.
Çok güzel bir kız.
She is a lovely girl.
O çok güzel bir kız.
She's a beautiful girl.
Gizemli bir kız için eve bir sarhoş bıraktım, çok güzel bir kız için.
Well, I bring a drunk home for a mysterious girl - a very pretty girl.
Benim birkaç kez gitmişliğim var. Bir keresinde bir kabareye gittim, çok güzel bir kız vardı.
Once, in a cabaret like this one, there was a beautiful girl she had long legs like that one.
Bayan Fremont, çok güzel bir kızsınız ama biraz kilo almalısınız.
Mrs. Fremont, you're a very pretty girl, but you could stand a little weight on you.
Çok güzel bir kız.
Molto pretty girl.
Kız kardeş çok güzel olduğu için bir iş tutturamıyor.
Sister can't keep a job on account of she's too pretty.
- Genç bir kız. Çok da güzel.
- Young girl, very pretty.
Bu... tam da çok hoş bir kız filciğe göre. Çok güzel.
This is...
Giderek gençleşiyorum! Çok daha gençleşiyorum... Genç ve güzel bir kızı yanımda götürüyorum...
I never felt so young so young that I take a girl with me.
Bir sabah uyandığında, kapıcının kızının çok güzel gözleri olduğunu farkedeceksin. İyi olacaksın.
One morning you'll wake up and notice the conciergés daughter has beautiful eyes.
Çok güzel ve namuslu bir kız.
Very nice and honest.
O çok güzel bir kız.
She's a very pretty girl.
Çok güzel bir not, Frank bir adamı çok seven kız tarafından yazıImış.
It's a very beautiful note, Frank written by a girl who loved a man very much.
Ne kadar güzel bir kız! Ama Viyana'da çok dikkatli olması gerekiyor.
That's a nice girl, that, but she ought to go careful in Vienna.
Çok güzel bir genç kız, siz de sağlıklı bir genç adam sayıIırsınız.
She's a beautiful young girl, and you're a reasonably healthy young man.
Vadide çok güzel bir evim var oğlum, artık orada yaşayacağız.
We'll plant the field and hunt and fish. How does that sound?
- Çok güzel, hoş bir kız.
- A nice, sweet girl
Ben ve Kızılderili arkadaşımın çok güzel bir fikri var.
Me and my faithful Indian companion here have a terrific idea.
Çok da güzel bir kız değildi diyorum.
I said she wasn't a very good-looking girl, not pretty.
Yukiko'nun elinden iş gelir. Ayrıca çok da güzel bir kız.
Yukiko is practical, and is very beautiful.
Bir kız seviyorum, çok güzel boynu.. Çok güzel göğüsleri, çok güzel bir sesi... çok güzel bilekleri... çok güzel bir alnı... çok güzel dizleri var...
I love a girl who has a nice neck, nice breasts, a nice voice... nice wrists... a nice forehead... nice knees...
çok güzelsin 532
çok güzelsiniz 65
çok güzel görünüyorsun 197
çok güzel olmuş 52
çok güzel 5114
çok güzel olmuşsun 16
çok güzel görünüyor 60
çok güzel bir gün 43
çok güzel bir kadın 44
çok güzel oldu 36
çok güzelsiniz 65
çok güzel görünüyorsun 197
çok güzel olmuş 52
çok güzel 5114
çok güzel olmuşsun 16
çok güzel görünüyor 60
çok güzel bir gün 43
çok güzel bir kadın 44
çok güzel oldu 36