Çok güzel bir şey tradutor Inglês
1,121 parallel translation
Bilirsin, destek çok güzel bir şey.
YOU KNOW, SUPPORT CAN BE A BEAUTIFUL THING.
Sana çok güzel bir şey getirdim.
I brought you something good.
- Biliyor musun Willie, aslında bize yardım etmeye çalışması çok güzel bir şey.
You know Willie... honey, it's kind off nice that he wants to help us out.
Çok güzel bir şey. Büyük, tuhaf.
It's very beautiful.
Evlilik çok güzel bir şey.
Marriage is a wonderful thing.
Çok güzel bir şey yaptın rüşveti kaçırdık, Noel'imiz berbat oldu.
You did a nice thing, cost us a nice bribe and a shot at a happy Christmas.
Çok güzel bir şey. - Maisie, ben yola çıksam iyi olur.
- Well Maisie, I'd better be making tracks.
Ama bence yeteneklerini işine yansıtabilmen çok güzel bir şey.
But I think it's wonderful that you can put your talents to work.
Çok güzel bir şey.
It's good!
Çok güzel bir şey.
OH, IT'S BEAUTIFUL.
Burada çok güzel bir şey kokuyor.
Boy, something smells good.
İşte bu çok güzel bir şey.
Now that's a thing of beauty.
Çok güzel bir şey.
Well, mother, that is such a beautiful thing.
Çok güzel bir şey.
It's beautiful.
Bu çok güzel bir şey.
I'm glad about that.
Çok güzel bir şey, keyifli ve değerli.
Something very beautiful pleasant and precious.
Yaptığın çok güzel bir şey baba ama yine de bana söyleseydin.
I appreciate what you did, but you should have told me.
Bak. Bu çok güzel bir şey.
- It's a very beautiful thing.
Çok güzel bir şey hakkında olduğunu düşünmeyi seviyodum kelimelerle ifade edilemeyen ve bu yüzden kalbinizi acıtan.
I like to think it was something so beautiful it can't be expressed in words and makes your heart ache because of it.
- Çok güzel bir şey bulduk!
- We have found something beautiful!
Ona çok güzel bir şey al.
- Buy her something real nice.
Çok güzel bir şey bulduk.
We found something very nice.
Bunu senden duymak çok güzel bir şey.
That's a good one coming from you.
Çok güzel bir şey!
My golly!
Ama bunda 16 şarkı var. Çok güzel bir derleme oldu. İçinde bir sürü yeni şey var.
I did a musical or two myself in college
Ama Pua, bu çok büyük. Kirli hem. Bana daha güzel bir şey bulamaz mısın?
But Pua, it's too big, it's dirty, couldn't you find me something nicer?
Hepsi çok güzel. Onlarla bir şey yaptın mı?
- You gonna build something with those?
Her şey çok güzel olur ama bir gün yüzüme bencil, saplantılı bir sersem olduğumu haykıracaksın ve seni delirttiğim için, beni bir daha görmek istemeyeceksin.
But one day you'll call me a compulsive bastard, and scream, and say you never want to see me again. And I'm shattered. Who needs that?
Şey, hiç düşündün mü, bu kadar çok ortak yönümüz varken... güzel bir fikir olmaz mıydı eğer biz daha ileri gidersek ve- -
Well, don't you think that, since we have so much in common... it might be a good idea if we just went ahead and -
Çok güzel! Bu cepte bir şey var.
There's something in this pocket.
Şu hayvanı öldüren bu insanlarla ilgili çok güzel, güçlü ve derin bir şey vardı. Sonra hepsi onu festivalde yediler. Tanrı'ya bir minnettarlık örneği gibi...
There was something very beautiful and strong and profound about these people who killed this animal, and then they all ate it at a festival, kind of like Thanksgiving.
Ve bambaşka bir diyar olan Şirinler'in olduğu yer var... ve kendierinin birlikte küçük koloni grupları var... kendi küçük gruplarında herkesin takıldığı yer, yani... ve hepsi birlikte, her şey çok güzel gidiyor.
And then you got the whole other end of the realm where there's like the Smurfs... and then they've got their little colony group together... where everybody hangs, you know, in their one little group... and everybody's right together, everything flows real well.
oh, şey. çok ikna edici güzel bir fikir- -
Oh, well. It's very tempting. A wonderful idea- -
Karl Meyer'in röportajında benim için söylediği güzel şeyler için çok teşekkür ederim. Ama tek kişilik lobi kavramına katılmıyorum, yani öyle bir şey olduğuna.
The extensive thinking that's been going on for a long, long period, about the necessity for finding ways to marginalise and control the public in a democratic society.
Bu kadar güzel bir yeri yok etmek çok acınası bir şey.
Pity to destroy something so beautiful.
İlk olarak size bir şey söylemek istiyorum dünyada çok daha güzel yerler var- -... mesela köpek cenneti.
Uh... First I want to tell you... about the most wonderful place in the world- - doggie heaven.
ah, çünkü kiliselerin bulundukları konum ile, eee... şey, aslında, bulundukları yer- - açıkçası önemli, dolayısıyla özel bir noktada bulunmalı, ancak bu özellik güzel olup olmamasıyla ilgili değil, daha çok bulunduğu bu konumun enerjisiyle ilgili.
Oh, because apparently, the churches are supposed to be completely in relation with their, uh... Oh, actually, the spot is - has something to do with the actual, uh, importance of that, of that place, so it had to be in a particular landscape, but regardless of, uh, if it's beautiful or not, it was more based on where the actual energy of that place is.
Kapakta pek bir şey yazmaz ama içinde gerçekten çok güzel şeyler var.
I know the cover's not much at all, but but it's got some really good things in it...
Güzel bir gün ve sırada çok şey var.
It's a beautiful afternoon in Calgary, and there is a lot more coming up.
Çok dikkatli bakmalısın ama oradalar ne zaman başımıza güzel bir şey gelse.
You've got to look hard, but they're there whenever anything good happens to us.
Aslında bir çok güzel şey yapmışlardır.
In fact, they've done some pretty memorable things.
Biliyorsunuz, Wonderworld gibi güzel bir yerde çalışırken pek çok güzel şey oluyor, özellikle Orrin Sanderson ve Dave Thornton Amca gibi müdürleriniz varsa.
You know, a lot of nice things happen when you work at a nice place like Wonder World, especially when your bosses are people like Orrin Sanderson and Uncle Dave Thornton.
Çok güzel çocukları varmış... ama ona kendini yaşlı hissettiriyorlarmış... beni görünce genç olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlamış... evlilik, değiş tokuş tan başka bir şey değilmiş.
His children were beautiful but they made him feel old and seeing me reminded him of what it was like to be young and marriage was a tough trade-off.
Birlikte çok iyi bir iş çıkardık, harika bir şey bu. Bunu görmek çok güzel.
We all work so well together and it's exciting and it's wonderful to see.
Evet bu çok güzel fakat çok önemli bir şey söylemek istiyorum.
Well, it's a tough haul sometime, but let me tell you, it's well worth it.
Çok güzel. Anlamadığım bir şey var.
But I don't understand something.
Dünyanın farklı yerlerinden gelen bir çok farklı insan var. Profili Yunan profili ya da onun gibi bir şey olup da çok güzel olan insanlar var.
You know, that there is different people coming from different parts, that has not the profile, Greek profile, or something like that, but can be beautiful.
- Bir şey daha... Sesinin çok güzel olduğu doğru mu?
One more thing is it true that you have a beautiful voice?
- Şey, aslında çok güzel bir kadınla tanıştım.
- Well, as a matter of fact... I just met this really terrific woman.
Şey, çok güzel bir fikrim var.
Say, I've got a neat idea.
- Bugün çok güzel bir sey oldu.
- Wonderful thing happened today
çok güzelsin 532
çok güzelsiniz 65
çok güzel görünüyorsun 197
çok güzel olmuş 52
çok güzel 5114
çok güzel olmuşsun 16
çok güzel bir kız 66
çok güzel görünüyor 60
çok güzel bir gün 43
çok güzel bir kadın 44
çok güzelsiniz 65
çok güzel görünüyorsun 197
çok güzel olmuş 52
çok güzel 5114
çok güzel olmuşsun 16
çok güzel bir kız 66
çok güzel görünüyor 60
çok güzel bir gün 43
çok güzel bir kadın 44