Asıl konu tradutor Espanhol
404 parallel translation
Ama asıl konu şu ki, bayan Kingsby kadar sevimli olsa da... onun kadar kibar, onun kadar alımlı olsa da onun tek bir parçasına dahi özlem duymuyorum dünyadaki tüm paraları verseniz de.
Pero, tan bonita como es la Sra. Kingsby, tan encantadora como es... no deseo tener nada que ver con ella. Ni por todo el dinero del mundo.
Ama asıl konu şu : Bu karmaşık sistem içinde başka türlü olamaz.
¡ Pero dentro de un sistema tan complejo, no se puede hacer nada!
Hayır, asıl konu Ohara-san hiçbir şeyin hallolmadığı bir sistem içinde bile bir yandan mide kanseriyle boğuşurken Watanabe-san çok şey başardı.
Escúcheme, Sr. Ohara, incluso en una organización en la que nadie consigue hacer nada, y luchando contra su cáncer de estómago, el Sr. Watanabe se las arregló para lograr grandes cosas.
Ayrıca asıl konu şu ki... onu hiç yanına almamalıydın. Patronun yok.
Por cierto, creo que cometes un grave error yendo de fiesta en fiesta... sin tener un dueño.
Asıl konu bu değil.
No se trata de eso.
Orası da var, ama asıl konu o değil.
En parte, pero no totalmente.
Asıl konu da bu değil mi, bay Elliott?
¿ No estás exagerando?
Paralar dışında! Beni endişelendiren asıl konu karının tutumu sevgili Kont!
Aparte del dinero, lo único que me preocupa es tu mujer... de la que no sabemos nada...
Asıl konu, kızımın seni istiyor olması.
Lo importante es que ella te quiere.
Evet, bunları biliyoruz da asıl konu, Maximus sözlerimi dinlemelisin.
Sí, todos lo sabemos, pero mi preocupación principal ahora, Maximus, es que debes actuar en lo que digo.
Ama asıl konu, Jacks sen karım değilsin.
El caso es, Jackie, que no eres mi mujer.
Bütün bunlar bir tarafa. Asıl konu.
Sólo importa una cosa.
Aslında asıl konu kuzu değil, ne yazık ki, Bayan Hurst.
En realidad, no vine por el cordero, Sra. Hurst.
Bay Scott, asıl konu hız.
Sr. Scott, la rapidez es vital.
Asıl konu, sen fazla açık sözlüsün ve bu yüzden, ister istemez...
Ante todo, usted es muy sincero y por ello, inevitablemente, cómo decirlo- -
Asıl konu yardım etme...
Se trata de ayudar...
Sonradan olay sırf paraya dönüşse de eskiden asıl konu hayatımdı.
En un caso se trata de mi dinero, en el otro de mi vida.
Asıl konu kiminle gitmek değildir hayatım, seni eve kimin götürdüğüdür.
Eso da igual, lo importante es quién te lleva a casa
Asıl konu, bu günlerde, böyle bir evliliğin sürebilme şansı ne?
El punto es, qué posibilidades tiene un matrimonio como los que tienen que trabajar hoy en día?
Asıl konu da bu işte. Bu bizim ilişkimizdi.
Ésa es nuestra relación.
- Evet. Asıl konu : Lise diplomanız, transkriptiniz ve üniversite giriş sınavınız olmadığından ve üniversiteye girenlerden 30, 40 yaş büyük olduğunuzdan sizce üniversite, sizi nasıl öğrenci olarak kabul edebilir?
Pero lo que quiero decir es que, al no tener certificado de preparatoria... ni copias de documentos, ni calificaciones de exámenes globales... y teniendo de a años más que nuestros alumnos promedio...
Pekala, bugün burada ne dersem diyeyim asıl konu, en cömert hayırseverimizi en yeni öğrencimizi onurlandırmak için buradayız.
Es el tipo de negocio que es. Así que, sin importar lo que haya dicho aquí hoy... lo relevante es... que estamos aquí para honrar... a nuestro benefactor más generoso... y nuevo alumno de primer año... el hombre que hizo posible... que hoy empezáramos a excavar :
- Asıl konu şu, personel listesini kontrol etmiş olmanız gerekiyordu.
- La cuestión es, se supone que habíais revisado su lista de personal.
Asıl konu, zihnin madde üzerindeki etkisi.
Es todo cuestión de prioridades.
Buradaki asıl konu sadakattir.
El verdadero asunto aquí es la lealtad.
Ama asıl konuşmaya geldiğim konu Biko'nun yönettiği, halk evi gibi bir merkezde yaşanan bir olaydı.
Pero he venido por un incidente que ocurrió en el centro social. Biko estaba intentando montarlo.
- Asıl konu bu değil, Hi.
- Eso no es excusa, H.I..
Sizinle asıl konuşmak istediğim konu, Jenice ile ilgili.
Pero de quien quiero hablar con usted es de Jenice.
Bilmem. Şu anda aklımdaki asıl konu Lonnie değil.
No es lo más importante para mí ahora.
Şu anda aklımdaki asıl konu Lonnie değil.
Lonnie no es lo más importante.
Ama asıl konu şu ki, biz öldük.
El caso es que hemos muerto.
Asıl konu, benim sizden önce burada olmam.
Se trata que estaba antes.
Citrine neye inanıyor, asıl konu bu. Bu olayda sana yardımcı olamam.
Lo que debe preocuparte es lo que Citrine cree pero yo no puedo ayudarte.
Bu, işin sadece bir kısmı. Asıl konu ne, biliyor musun?
Eso es parte de ello. ¿ Sabes qué es?
Hayır, domuzun kesilme şeklinin temiz olup olmaması asıl konu.
No, tiene que ver con la forma como matan el cerdo.
Asıl konu cesetlerin olduğuydu.
Tal vez cuatro. El punto es que, habia cuerpos.
Pekala asıl konu eğer açığa çıkarsa panik yaratabilir.
Bueno, el punto es, que podria haber panico si esto se divulga.
Ama ben hiç kimseyi incitmek istemem. Elbette istemezsin. Asıl konu bu değil.
Claro, ya sé que no, pero esa no es la cuestión.
Ama asıl konu bu değil.
Pero eso no es lo principal.
Asıl konu, Roma'dan gitmemi istemesi.
Lo principal es que ella quiere que yo deje Roma.
Asıl konu hummadan ölen insanlarımız.
- Decidle que las fiebres están diezmando los Dombes.
Lütfen, ele aldığımız asıl konu üzerinde yoğunlaşabilir misin?
¿ Puedes, por favor, tratar de concentrarte sobre el tema que nos ocupa?
Ve işte asıl önemli konu.
Una noticia muy importante.
Ama bilirsin, sorun kazmak değil. Kalaslarla desteklemek ve çıkan toprağı dışarı atmak - asıl dert etmen gereken konu bu.
Pero el problema no es excavar, sino poner refuerzos de madera y sacar la tierra.
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
Bueno, lo importante es que se construya la capilla.
Asıl önemli olan konu bu.
Es màs importante.
Mantıklı biri olduğunu biliyorsak.. ... bu küçük köyler arasında dolaştığına göre asıl ilgisini çeken konu neden Engels Barajı olmasın?
¿ No sería razonable suponer que alguien que recorre estos pueblecitos pueda tener un interés especial en la presa de Engels?
Halkı Dinlememe Bakanı bugün Batley'i gezerek sömürü iddialarını araştırdı. Konu, gölge bakanın ev kredisi ıslah yardımları verilirken insanların asıl hallerinden daha beter olduklarına hükmedilmesiydi.
El ministro de No Escucho a la Gente ha estado en Batley... investigando el escándalo de los préstamos... destapado por la oposición y, más concretamente... por el aspirante a ministro de Es Peor de lo que Esperaba.
Bak, seni asıl ilgilendiren konu ; sen Annabelle'i tanıyorsun. - Ve onu bir kobay olarak kullanıyordu.
Lo importante es que estaba usando a Annabelle, como conejillo de Indias.
Biz Güzel Sanatlar öğrencileri göre asıl tartışmamız gereken konu şu yarın bir gösteri yapacak mıyız? Yapmayacak mıyız?
Los compañeros de Bellas Artes creemos que el tema central... a discutir es si mañana salimos a la calle o no.
İşte asıl konu, anlıyorsunuz.
Eso Eso... eso... eso... eso es lo importante.
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşmayın 43
konuşalım mı 16