Konuşacak tradutor Espanhol
6,430 parallel translation
- Konuşacak çok şey var Jessica.
Hay mucho que discutir, Jessica.
Keşke konuşacak daha çok vaktimiz olsaydı tatlım.
Desearía que hubiésemos tenido más tiempo para charlar, cariño.
Bazen konuşacak bir şeyimiz olmuyor.
No se puede hablar contigo a veces.
Konuşacak çok şey var.
Hay mucho de qué hablar.
Eğer biriyle konuşacak olsam bu sen olurdun.
Si le contara a alguien, sería a ti.
- Seninle konuşacak mıyım?
- ¿ Hablo contigo? No.
Budur, tabii dışarıda konuşacak biri kaldıysa.
Si es que hay alguien por ahí que pueda escucharlo.
Konuşacak cesaretinin olmasını seviyorum. Düşünerek konuşmasan bile.
Yo adoro que estés tan seguro de tus opiniones aún sin siquiera pensarlas en lo más mínimo.
Onunla konuşacak mısın?
¿ Hablarás con ella?
Konuşacak ne var?
¿ Qué hay que hablar?
Ama muhtemelen konuşacak pek bir şeyleri olmaz.
Pero he de advertir que, posiblemente, no haya mucho que decir.
Lydia, sana söz veriyorum, konuşacak. Konuştuğu zaman da sana haber vereceğim.
Lydia, te prometo que hablará, y cuando lo haga, te avisaré.
Lydia, sana söz veriyorum, konuşacak. Konuştuğu zaman da sana haber vereceğim.
Lydia, te prometo que hablará, y, cuando lo haga, te lo haré saber.
Konuşacak ne var ki?
¿ Al respecto de qué?
Konuşacak. - Belki de bazı şeyleri sormadan- -
Al chico se le han leído sus derechos y hablará, pero quizás no deberíamos preguntarle si...
Henüz konuşacak kadar bir şey olmadığını sanıyordum.
No sabía que hubiese suficiente para hablar de él aún.
Konuşacak hiçbir şey yok.
- No hay nada de qué hablar.
Ama düğününüzde bütün alt V-S kesimi sizi konuşacak.
Pero su boda es de lo que hablan todos los VS inferiores.
- Şu an konuşacak havada değilim.
No tengo ganas de hablar ahora mismo.
Onunla bir daha konuşacak olursan kankalarım ve ben seni fena benzetiriz.
Habla con ella otra vez, y mis chicos y yo te la vamos a dar.
- Iris, blog hakkında konuşacak olursak...
Iris, sobre tu blog...
- Gerçekten konuşacak pek bir şey yok, Cros.
Bueno, no hay mucho de lo que hablar, Cros.
Konuşacak başka bir kadın olması çok güzel.
Es tan agradable tener otra mujer con quien hablar.
Bakın, ne istediğinizi bilmiyorum ama annem kimseyle konuşacak durumda değil.
Mira, no sé qué quieres, pero mi madre no está en condiciones de hablar con nadie.
Daha konuşacak başka bir şey yok.
No hay nada más de qué hablar.
Jax konuşacak.
Pues Jax ya lo está haciendo.
Konuşacak kadar iyileştiğimde, ona beni tanıyıp tanımadığını sordum.
Cuando estuve lo bastante fuerte para hablar, Le pregunté si me reconocía, y el asintió.
Bokunu ve kusmuklarını ben temizliyorum televizyonun önünde onunla yalnız oturuyorum konuşacak kimsem yok.
Limpio el pis y la mierda y el vómito, y me siento aquí sola con él delante del televisor, y no tengo a nadie con quien hablar.
Sonrasında polis ile konuşacak çok zamanımız olacak.
Hay mucho tiempo para llamar a la policía después.
Yani, demek oluyor ki konuşacak bir şeyimiz yok.
Entonces no tenemos nada de que hablar.
İkinciyi görüp de hakkında konuşacak kadar yaşayan insan sayısı oldukça azdır.
Pocas personas ven lo último y vive para contarlo.
Caids de Cites'in faaliyetleri hakkında konuşacak fazla kişi yok.
La mayoría de los Jefes del Barrio no hablan de sus actividades.
Henüz üzerine konuşacak pek bir şey yok.
Bueno... no estoy seguro que haya aún mucho que contar.
İkinci Kaptanı ile konuşacak mısın?
¿ Hablarás con su superior?
J.J., gelip bizimle konuşacak mı öğren.
JJ, mira a ver si quiere venir a hablar con nosotros.
Dr. Drew ayık kalmam için konuşacak bir arkadaşa ihtiyacım olduğunu söylüyor.
Bueno, el doctor Drew dice que, para que permanezca sobria, necesito un amigo, alguien con quien hablar.
- Konuşacak bir şey yok!
- ¡ No hay nada de que hablar!
- Konuşacak bir şey yok.
- No hay nada que discutir.
Konuşacak çok şey var, haydi başlayalım.
Hay mucho que tratar, empecemos.
Konuşacak bir şeyimiz yok.
No tenemos nada de qué hablar.
En azından bölgeye konuşacak bir şeyler verdik.
Bueno, al menos hemos dado algo de qué hablar al condado.
Konuşacak acil bir mesele olduğunu söyledin, işte buradayım.
Mencionaste que había algo urgente que discutir, así que aquí estoy.
- Konuşacak çok şey vardı.
Teníamos mucho de qué hablar.
Konuşacak çok şey vardı.
Teníamos mucho de qué hablar.
Konuşacak çok şeyimiz var.
Tenemos mucho de que hablar.
Konuşacak ne var ki?
No hay nada que hablar.
- Sizinle konuşacak,
- No voy a...
Konuşacak birinin olması güzel.
Es bueno tener alguien con quien hablar.
Konuşacak çok daha önemli şeylerimiz var.
Tenemos cosas mucho más importantes que discutir.
- Konuşacak çok şeyimiz var.
Tenemos tanto de que hablar.
Onunla kim konuşacak?
¿ Has crecido?
konuşacaksın 18
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacağız 38
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuş 892
konuşmalıyız 270
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuş benimle 497
konuşmak istemiyor musun 16
konuşsana 113
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuş benimle 497
konuşmak istemiyor musun 16
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşmadım 21
konuşun 135