English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ B ] / Bir haber var mı

Bir haber var mı tradutor Espanhol

1,508 parallel translation
Yeni bir haber var mı?
¿ Qué sucedió?
- Sokaktan bir haber var mı?
- ¿ Has oído algo en la calle? - No.
Sandıkla ilgili bir haber var mı?
¿ Hay alguna noticia del cofre?
- Inigo'dan bir haber var mı?
¿ Sabéis algo de Íñigo?
- Bir haber var mı?
- ¿ Hay alguna noticia?
- Yeni bir haber var mı?
- їAlguna novedad?
Düğünden bir haber var mı? Neden benim gelmemi istiyor?
alguna notica de la boda por que quiere que vaya?
Peki ya kadın, ondan bir haber var mı?
Y la mujer, que hay de ella?
Bruner'dan bir haber var mı?
Que hay de Bruner?
Nasılmış? Bir haber var mı?
¿ Se sabe algo de lo suyo?
- İyi bir haber var mı?
- ¿ Cuál es la buena noticia?
Şehirlerdeki kuraklıktan bir haber var mı?
¿ Y la sequía en las provincias?
Büyücüden bir haber var mı?
¿ Alguna pista sobre el mago?
Warren hakkında bir haber var mı?
- ¿ Alguna novedad?
Bir haber var mı?
- ¿ Hay alguna novedad?
Arkadaşları ya da sınıfındakilerden bir haber var mı?
¿ Qué hay de amigos, o compañeros de clase?
Ida ve Doktor'dan bir haber var mı?
Rose, ¿ qué hay de Ida y el Doctor? - ¿ Se sabe algo?
Yeni bir haber var mı?
¿ Se sabe algo?
Bir haber var mı?
¿ Algo nuevo?
- Bir haber var mı?
- ¿ Alguna novedad?
- Bir haber var mı?
Jenny. - ¿ Se sabe algo?
51. Bölge'den bir haber var mı?
¿ Se sabe algo del área 51?
Sende bir haber var mı?
Eh, sí.
Dediğim gibi fotoğrafına baktığımda küçük yaşta başladığını anladım. Şimdiye kadar tecrübe kazanmış olmalı. Ama hala bir çocuksuluğu var.
Como decía, cuando miré su foto, ya sabes, parecía haber empezado tan joven que ya estaría endurecida, pero todavía conserva su frescura.
Yaptığın şeyin nelere sebep olabileceği hakkında bir fikrin var mı?
¿ Siquiera sabes lo que pudiste haber hecho? Sí.
Birlikte çekilmiş bir fotoğrafımız var. Ve... Filmi yanlış yere koymuş olmalıyım.
Si mando revelar este rollo... nos tomamos una foto y... debo de haber puesto el rollo en algún lugar.
Kocanız için bir haber hazırlıyorum da acaba bazı sorular için 10 dakikanız var mı?
Estoy escribiendo un artículo sobre su marido... Tendría 10 minutos para darme algunos datos complementarios?
Annenizin 911'i neden aramış olabileceğine dair bir fikriniz var mı?
¿ Tienes idea de por qué tu mamá podría haber llamado al 911?
Sanırım, orada bize verilmek üzere gizlenmiş bir mesaj var.
Ahí tiene que haber un mensaje para nosotros.
Benim gitmem lazım, yapmam gereken bir haber var.
Tengo que ir a hacer una historia.
Buralarda başka bir su tesisatçısı var mı?
Debe de haber otro plomero, ¿ no?
Bileklerini nasıl kesmiş olabileceğine dair bir fikriniz var mı?
¿ Alguna idea de como se pudo haber cortado las venas?
- Ne haber? - Dinleyin. Buradan pek uzakta olmayan, küçük, iyi yenen bir restoranım var.
- Escucha, tengo un restaurante, se come bien y no está lejos.
Trevelyan Başbakan olabilirdi. Seçim bölgesinde herhangi bir yanlışlığı var mı diye araştırmakla görevlendirildim.
Trevelyan podría haber sido el primer ministro, por lo que se ordenó para olfatear cualquier "esqueleto en su armario".
- Bir fikrin var mı?
Debería haber uno.
Kaçırdığımız bir nokta var.
Debimos haber dejar pasado algo.
İlgilenilmesi gereken bir çift kanat ucum var kahve dağıtımını bitirince haber ver.
Tengo un par de lerdos que necesitan atención, así que cuando termines con el café, me avisas.
Bir sorunları var mıydı?
¿ Conoce algún problema que pudieran haber tenido?
Ama neyse ki sizi yakaladım. - Bir sorunumuz var.
Tuve algunos inconvenientes en casa, pero me alegro de haber llegado.
Hannah'dan bir haber var mı?
¿ Sabes algo de Hannah?
Vegas'ta olacak olan bir olaydan haber var mı?
¿ Se sabe algo de algún acontecimiento inminente?
Bir süredir senden haber alamadım, bir arayayım dedim. Ne var ne yok?
No he oído de ti por un tiempo, así que pensé en hacerte una llamada y ver como estás.
Evimde uyuşturucu kullanamazsın belki bu kabul edemeyeceğim bir şey, ama eğer gelmek istersen, başımın üstünde yerin var.
No puede haber drogas en mi casa. No puedo permitirlo. Pero si quieres, eres bienvenida.
Meadow, gelip gecenin 1.30'unda bize böyle bir haber veriyorsun kusura bakmazsan düşünmek için biraz zamana ihtiyacımız var.
Meadow, nos lanzas una bomba a la 1 : 30 de la mañana... discúlpanos si necesitamos tiempo para adaptarnos.
Bir amacım var mıydı şu güne kadar hayatımda?
De no haber enfocado mi vida desde la perspectiva de un ideal, la mediocridad la habría vuelto insoportable.
Bana şunu söyleyin sadece. Yapılabilecek başka bir şey var mıydı?
Sólo dígame si alguien podría haber hecho algo.
Onu dün gece otelde gören bir tanığım var. "Ölü" paparazzo sakat resimler çekmiş olabilir.
Nuestro muerto... paparazzo pudo haber tomado fotos muy comprometedoras.
Tatlım, zaten başında bir sürü dert var.
Cariño, tiene lo suficiente como para preocuparse. I, pero usted ya debería de haber me dijo.
Fark etmiş olabileceğin gibi, bu yerde devam eden bir sürü bakım faaliyeti var.
Como puede haber notado, este lugar no tiene mucho mantenimiento.
Patolog ya da adli tabipten herhangi bir haber var mı?
¿ Algo del patologo o del forense?
Isabelle'nin Shawn'ı nereye götürdüğüne dair bir fikriniz var mı?
¿ Alguna idea de a dónde pudo haber llevado a Shawn?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]