Oraya vardığında tradutor Espanhol
223 parallel translation
Oraya vardığında o kişiyle kalem ve kağıt yardımıyla konuş.
Cuando llegue a su alojamiento, hable con esa persona por escrito.
Ancak oraya vardığında Alathea gitmiştir.
Pero cuando la alcanza, ha muerto.
Oraya vardığında derin bir pişmanlık duymaya başlayacak ve son Lord'a affın için yalvaracaksın.
Empezarás a arrepentirte profundamente. Y ruega al difunto señor por tu perdón.
Sen oraya vardığında Morgan ölmek mi üzereydi?
¿ Estaba Morgan muerto cuando llegaste?
Hadi, öt bakalım. Sen oraya vardığında Morgan ölmek mi üzereydi?
Vamos, tíralo. ¿ Estaba Morgan muerto cuando llegaste?
Garip ruhum oraya vardığında karşısına ilk çıkan yüce kayınpederim, şanlı Warwick oldu. Şöyle seslendi :
Al primero que allí halló mi extraño espíritu fue a mi excelso suegro, el renombrado Warwick, que gritaba...
Oraya vardığında, sonunda dinlenebileceksin.
Allí te sentirás mejor.
Oraya vardığında, bekle ve gör, hemen dökülecek.
Una vez allí, verá como Ie sale todo seguido.
Bir keresinde tel kapımızı tırmaladığını duydum... ama Atticus oraya vardığında o gitmişti.
Una vez lo oí arañando nuestra puerta mosquitero... pero cuando Atticus llegó ya se había ido.
Şatoya gidiyor. Oraya vardığında güvende olacak ve karını ebediyen kaybedeceğiz.
Si logran llegar al castillo, perderemos a su mujer para siempre.
Elini çabuk tut. Oraya vardığında bana kartpostal atarsın. Tabii kart almaya para bulabilirsen.
Váyase ya, y cuando llegue allí, mándeme una tarjeta postal si tiene dinero para comprarla.
Doktora görünecek kadar kötü haldeysen oraya vardığında çok geç olacak.
Si tiene tanta prisa, es tarde para que vea a un médico.
Para biriktirip Hindistan'ın yolunu tutmuş. Oraya vardığında kimse ona bir cevap verememiş.
Así que ahorra por años y se va a la India, pero cuando llega, nadie sabe nada.
- Evlat, ah, Oraya vardığında tam da kargaşanın içine düşmüşsün.
Y llegó justo a tiempo para el alboroto que se armó.
Oraya varmadan önce bunu dert etmesi onun için iyi değil ama, oraya vardığında bunu hatırlamalı.
Ahora no tiene que pensar en eso, pero allá debe recordarlo.
Oraya vardığında, yapman gerekeni bileceksin.
Sabrâs qué hacer cuando llegues allá.
Oraya vardığında hava hala güneşli olur.
Todavía será de día cuando llegue.
Altıydı saat, oraya vardığında ve dokuzdu, ruhani müzik başladığında.
Ella llegó a las seis, y a las nueve el lugar vibraba con música.
Oraya vardığında Camelford'da bir karakolda 48 saat kalmam gerektiğini söyle ona.
Cuando llegue allí, dile que debo quedarme... en la comisaría de Camelford al menos 48 horas.
Oraya vardığında onu benim için beklet.
Pero convéncela para que me espere allí.
Oraya vardığında ayın çürük bir tahta olduğunu görmüş.
Cuando llegó a la luna, era una madera podrida.
Oraya vardığında..
Pero en el tiempo que tardes en llegar allí...
1100 km yol yapıyor ve oraya vardığında kimse onu tanımıyor.
Conduce cientos de kilómetros y cuando llega nadie le conoce, nadie le acoge.
Birden aceleyle merdivenleri çıkar, ve oraya vardığında, erkek arkadaşını görür, tamamen parçalanmıştır, çenesiyle kendisini sürükler.
Así que sube correindo las escaleras y cuando llega, encuentra a su novio muerto. desemembrado completamente.
Oraya vardığında, biraz dolaşırsınız.
Cuando ella está allá, Uds. Hacen su entrada.
Oraya vardığında, çocukları doğruca yurda bırak ve verdiğim numaradan beni ara.
Mañana por la mañana, en cuanto llegues,... los dejas en el Instituto y después me llamas al número que te di. Y no lo pierdas.
Bizimkiler oraya vardığında, Lee gününü görecek.
Cuando nuestra gente llegue, Lee estará allá en lo alto.
Oraya vardığında emin ol, Pick.
Y asegúrate de que llegue ahí.
Ancak oraya vardığında dondurucu soğuk yüzünden kırılmışlar.
Pero cuando lo recibieron, llegaron partidos por el frío.
Oraya vardığında yerinden kımıldama. Ne olacağını göreceğiz.
Cuando llegues allí estate calladita a ver qué pasa
Sen oraya vardığında, birileri Denree'yi yemiş olacak.
Cuando llegues, alguien se habrá comido a Denrée.
Sonra oraya vardığında da pasta yok dediklerinde,... "Aa, tamam o zaman bir bardak kahve alayım" demez.
Nadie con una enfermedad terminal iría de los EEUU a Europa por un pedazo de pastel y luego cuando este ahí y no tengan, diga "¡ Sólo traiga un poco de café!"
Oraya vardığında, evet.
Para cuando ustedes llegaron, sí.
Oraya vardığında soğumuş olur, boşa gider.
Para cuando llegue estará completamente fría y dura.
Oraya vardığında, Na'Toth'u kurtarmaya çalışacak ama adamlarım onu yakalamak üzere orada olacak.
Y cuando llegue, intentará liberarla... y mis fuerzas estarán allí para arrestarlo.
Oraya vardığında bize yaz, tamam mı?
Escríbenos cuando llegues.
Yani bana, yeniden vurmanı istediğimden değil, ama oraya vardığında ne yapacaksın?
No quiero que me pegues de nuevo ¿ pero qué piensas hacer cuando llegues allí?
Veloz Prime'a şu anda yöneldiler. ama onlar oraya vardığında...
- Se dirigen a Veloz Prime, pero...
Ya oraya vardığında Tanrı'nın olmadığını görürsen?
¿ Qué ocurre si llegas allí y encuentras que no hay Dios?
Turnikeye yaklaşırsın ve oraya ulaştığında adama iki dolar vermen gerektiğini bilirsin, yoksa seni içeri almaz ama oraya vardığında her şey ters gider.
Te acercas a los torniquetes y sabes que cuando llegues alli... tienes que darle al hombre 2 dolares o sino no te dejara entrar... pero cuando llegas alli todo sale mal.
Oraya vardığında güçlü olmalısın. Kakao içip televizyon izlediğimiz bu pencereyi göreceksin.
Una vez que hayas llegado a la cima, deberías poder vernos perfectamente por esta ventana tomando chocolate y viendo televisión.
e oraya vardığında, bize yaydığın salgına mağruz kalcaksın.
Allá estará expuesto a la misma plaga que usó contra nosotros.
Oraya vardığında, üzgün olduğunu anlar.
Cuando llegue, sabrá que lo lamentas.
Oraya vardığında ise sararmış ve soluk.
Y cuando llegas, está secay pica.
Ve oraya vardığında onu nasıl durduracağımı biliyorum.
Y sé cómo detenerlo una vez que llegue allí.
Senin, oraya vardığında, bazı gizlilik anlaşmaları imzalaman gerekiyor.
Tú... tienes que firmar un... acuerdo de confidencialidad, cuando llegas.
Oraya vardığında büyük ihtimalle seni bir daha hiç görmeyeceğim.
Cuando llegue allí, probablemente no volveré a verla.
Oraya vardığımda hava kararmaya başlamıştı. Ve sonra onu araba farlarının ışığı altında yolda yürürken gördüm.
Había oscurecido cuando llegué y la vi caminando adelante de las luces de mi auto.
Oraya vardığımızda kız hakkında çeneni tut.
¡ Y ni una palabra sobre la chica, cuando lleguemos!
Reklamında göklere çıkarırlar fakat oraya vardığınız zaman tek bulabildiğiniz yol kenarında ıvır zıvırla dolu bir tapınak olur.
Ponen un gran letrero y cuando llegas allá no es más que un tugurio lleno de borrachos.
New York'taki Chapin Okulu'nda sınıf dağılınca, oditoryumun arkasında, tiyatro kulübünün kostümlerini sakladığı depo gibi bir oda vardı, oraya giderdim.
Cuando salía de clase en Nueva York había un almacén detrás del auditorio donde el club de teatro guardaba el vestuario y la utilería.
oraya 298
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19