Anlamında tradutor Francês
2,891 parallel translation
Tayfa kelimesini argo anlamında kullandım.
J'utilise le mot "bande" comme les djeuns.
Hayır, o ıstırap anlamında.
Non. Ça, c'est "souffrance".
- Hayır, o ıstırap anlamında.
- "Non, ça, c'est souffrance".
Biz insanlar anlamında...
Et nous sommes de même rang.
"Evlendik" anlamında.
L'époux! Que dis-je?
"Einai." "Olmak" demek, varoluş anlamında.
"Einai". Ça signifie "être" au sens de l'existence.
Y-E-N-İ, toplantılara yeni katılan anlamında?
Comment se passait une rencontre. Tu es nouveau?
Nihai karar anlamında, bu sapmanın ölçülmesi zor olduğundan bu görsel örnekleme deneysel sonuç kapsamının dışında tutuldu.
Il nous a toutefois été impossible d'évaluer cette distorsion de manière concluante, puisque cette démonstration avait été exclue de l'ensemble des évaluations expérimentales.
- Sizin arabanız değil anlamında hayır mı?
Non, ce n'est pas votre voiture?
Fakat "auf wiedersen" görüşürüz anlamında geldiğinden, ve sizi bir daha görmek istemediğimden dolayı, Hoşçakalın diyorum.
Mais étant donné que "auf wiedersehen" signifie "au revoir", et que je ne compte plus jamais vous revoir, à vous monsieur, je dirais adieu.
( Hepsi "hayır" anlamında )
Jamais!
Schadenfreude, ( bir başkasının zarar görmesine sevinme anlamında ) bebeğim.
Jouissif, bébé.
Sadece bakmak anlamında.
Regarder seulement.
'Seks yok'dediğinde sadece seks yapma anlamında sandım. Mastürbasyonun da dahil olduğunu bilmiyordum.
Pensée quand j'ai dit "pas de sexe", était sans sexe et la masturbation.
"R" rehabilitasyon, "T" terapist anlamında.
"E" pour "ergo", "T" pour "thérapeute".
- Yemek anlamında yok.
Rien de comestible en tout cas...
Sadece uyumak anlamında..
Je veux dire, juste dormir.
Sevme anlamında yani.
Genre, aime vraiment, aime.
"Muhtemelen" burada dikkatimi toplamak istiyorum anlamında.
"Grande différence", concentre-toi sur ça.
Burada, barbekü "et" anlamında.
Ici, "barbecue" veut dire viande.
Aslında anlamıyorum.
En fait, non...
Tam anlamıyla'sınırları zorlama'aşamasında.
Il teste nos limites, c'est l'âge.
İnanıyorum ki hassas bilgilerin kontrol altında tutulmasındaki güvenliği sağlamak için gerekli adımları üstlenme sorumluluğumuzu anlamış bulunuyoruz.
Je crois que les responsables ont été appréhendés en suivant toutes les étapes nécessaires à la préservation des informations sensibles.
Bizim için, aralıksız bu kadar uzun süre çalmanın anlamı enstrümanlarımızın akordu her seferinde farklı şekilde tam zamanında bozulmalıdır.
Pour nous, cela signifie que jouer pendant si longtemps sans pause, nos instruments doit dans le temps se désaccorder, chacun à sa manière tout à fait différente.
Sadece ondan mahrum kalanların, anlamı hakkında fikir sahibi olduğu bir kavram.
Mais seuls ce qui en sont privées savent réellement ce que cela signifie..
Tamam bunu duyarsak, bu iyi olduğumuz ve çok yakında döneceğimiz anlamına gelir.
Donc, si on entend ça, c'est que tout va bien et qu'on sera vite de retour.
Anlamıyorum bütün gün öylece bilgisayar başında mı bekliyor?
Je ne comprends pas. Il y passe la journée?
Anlamıyorsun. Her telefon çaldığında, her e-posta geldiğinde, her mektup alışında korkuyorum.
Un coup de téléphone, un mél, une lettre.
- Ne? Paige seni arkasında bıraktı. Kimsenin anlam veremediği bir şekilde yeni bir hayata yeni birisiyle başladı.
Paige te quitte, fait sa vie sans toi avec un mec que personne comprend.
Michael, bugün havaalanında yaşananlar kelimenin tam anlamıyla bir felaketti.
Michael, c'était un vraie désastre à l'aéroport aujourd'hui.
Yaşamın anlamına takıldınız ama farkında değilsiniz.
Vous avez découvert le sens de la vie sans même le savoir!
Bu kaçırılma olayında bir bit yeniği olduğunu anlamıştım.
Je savais que cette histoire de kidnapping sonnait faux.
Ne hakkında konuştuğunu anlamıyorum.
Je sais pas de quoi tu parles.
Haklısın, anlamıyorum. Eski aileni terk edip, yenisinin yanında nasıl her şey yolundaymış gibi yapabildiğini anlamıyorum.
T'as raison, je comprends pas comment tu peux abandonner ta famille et faire comme si tout allait.
Neden her defasında şaşırdığımı ben de anlamıyorum.
Je ne sais pas pourquoi ça me surprend toujours.
Fil hakkında hikâye yazmam Jubal'ı arkadan vurduğum anlamına gelmez.
Je ne dira pas qu'écrire sur un éléphant c'est tirer une balle dans le dos de Jubal.
Bir anlamı var mı bilmiyorum ama dersin hakkında söylediğim her şeyde ciddiydim.
Pour ce que ça vaut, j'étais sincère au sujet de ta classe.
Bizim hiç.. ... bizim pazar alanında hiç yerimiz yok ki bu satışın tüm anlamı bu salak kampanyanın tüm amacı buydu.
Nous n'avons aucun nous n'avons aucun placement sur le Marketplace c'était la raison pourquoi nous avons fait cette vente pourquoi nous sommes entrés dans cette promotion stupide.
Sadece bir celp. Bu sana mafya hakkında soru soracakları anlamına gelmez.
C'est juste une citation à comparaître, ça ne signifie pas qu'ils vont vous demander pour la famille.
"Bahar ayında toprağı rahatsız etme" anlamına geliyor.
"On ne dérange pas la terre au printemps."
Aslında bunun anlamı, kadınların şeyi gibi...
Ça veut dire... Vous avez compris?
Annemle tanıştığında onu ilk gördüğünde hani o filmlerdeki gibi aradığın kişinin o olduğunu anlamış mıydın tam o anda?
Quand tu as rencontré maman, quand tu l'as vu pour la première fois, est-ce que... Je veux dire, est-ce que- - est-ce que c'était ce truc tu sais, comme dans les films, quand tu sais juste- - Boum-
Ne olduğunu hakkında hiçbir fikrim yok. Neler oluyor anlamıyorum.
Je sais pas ce qui s'est passé.
Bayan Blair'i bulup ihtiyaçlarını karşılamak istediğini söyledi. Ki bu aşk romanlarında onu uzun bir kuleye sonsuza dek hapsetmek anlamına gelir. Çabucak kaçabilmesi için Bayan Blair'e pasaportunu götürmem gerek.
Louis a appelé et appelé il a dit qu'il voulait trouver miss Blair et lui donner l'aide qu'elle a besoin, comme dans une nouvelle romantique, semble coincé dans la grande ville j'ai besoin d'obtenir le passeport de miss Blair
Sadece, ne olduğunu bilmediğim bir şey hakkında "konuşmak" nasıl işe yarayacak onu anlamıyorum.
Je ne vois pas comment parler aidera à trouver ce que je suis sensé cacher.
Akbari'nin sarayında keyif çatıp hayatın anlamını sorguladığını mı sanıyorsun?
Tu crois qu'Akbari discute au dessus d'un verre de vin, en débattant du sens de la vie?
Hayatında bir kere bile olsun neden sorumluluk alamıyorsun anlamıyorum.
Je ne comprends pas pourquoi tu ne peux pas être responsable juste une fois dans ta vie.
Bir boya mağazasında çalışan ve hayatına bir anlam vermeye çabalayan bir adamındır.
C'est un mec qui travaillait dans un magasin de peinture, et qui avait du mal à comprendre sa vie.
Tıpkı Notebook'da olduğu gibi, düşkünler evinde oturuyorum ve devamlı lise göz ağrım hakkında konuşuyorum- - İlk aşkım. Sanki bir anlamı varmış gibi sürekli her detayı anlatıyorum.
Comme dans The Notebook, je suis dans une maison de retraite, n'arrêtant pas de parler de mon amour du lycée, mon premier amour, revenant sur chaque petit détail, comme si ça importait.
Dalgaların tepesine çıktığında rüzgar yüzünü yaladığında her şey bir anlam kazanıyor, kanka.
Quand tu es la bas, entrain de dompter les vagues Le vent soufflant sur ton visage Tout a un sens, d'un coup, mon gars
Bunca zamandır Holly'i yakınında tutmaya çabalamasını anlamıyorum.
Je n'avais pas réalisé jusqu'où il irait pour conserver Holly.
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamı nedir 18
anlamıyor musun 942
anlamıştım 59
anlamsız 76
anlamı ne 66
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamı nedir 18
anlamıyor musun 942
anlamıştım 59
anlamsız 76
anlamı ne 66