English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bir tane mi

Bir tane mi tradutor Francês

889 parallel translation
- Sadece bir tane mi?
- Rien qu'un?
- Rum Collins bir tane mi?
Un seul?
- Başka bir tane mi?
Une autre?
Sadece bir tane mi?
Une seule?
- Bir tane mi?
- Avec un seul?
- Sadece bir tane mi?
- Un seul?
Bu takımlardan size bir tane mi verirler?
On te donnera un uniforme?
- Yalnızca bir tane mi?
- une seule?
- Kötü bir tane mi olacak?
Est-ce qu'elle va être forte?
Demek istediğim, yalnızca bir tane mi çocuğunuz var, oğlunuz?
Vous n'avez qu'un... gamin, votre fils?
- Bir tane de bana getirdin mi?
Tu en as une pour moi?
- Şimdi neden bir tane istiyorsun? - Hayret bir şey! Yanımda bir kadın sürüklemek istediğimi mi düşünüyorsun?
Cette fois, j'en veux une.
Bir tane olacak. Bunu bilmiyor, değil mi?
Il ne le sait pas, n'est-ce pas?
İyisi mi git bir tane daha iç Prudence, sonra da... Sonra bir tane daha.
Allez donc en boire un autre, et un autre après ça.
Olamaz, öyle mi? Kravat olduğunu söylemiyorum ama kravat olsa bile dünyada onun gibi bir tane olmazdı.
Et si c'en était une, elle serait unique au monde.
- Sadece bir tane mi var?
Il n'y en a qu'une?
- Sert mi? - İç bir tane.
- Elles sont fortes?
- Burada bir tane çekeyim mi, Chuck?
- Hé, Chuck! - Vas-y, gamin.
Bir tane de sende var, değil mi tatlım? Nerede June?
Vous en avez une, June?
İçebilirsiniz, değil mi? Lütfen bir tane daha için.
Vous êtes un grand buveur.
- Eskiden ben de onlardan bir tane yazmıştım. - Gerçekten mi Bayan Prism?
Je suis fiancée à M. Worthing.
- Bir film mi? Şimdi bir tane görmüştük.
- Encore un film?
Vay be, o bir tane, değil mi?
- Bon sang! C'est vraiment une...
Gecikmeli ya da değil, normal bir tane gibi yaşayacağız, değil mi?
Quoi qu'il en soit, nous avions convenu de faire comme si c'était le vrai.
Bir tane daha buldum? - Shichiroji'den mi bahsediyorsun?
A vrai dire, j'en ai trouvé un aussi.
Lafınıza başlamadan önce Bayan Wilberforce, bizim gibi 5 tane adamın böyle bir duruma neden sürüklenebileceğini hiç merak ettiniz mi?
Avant de parler, Mrs Wilberforce, demandez-vous pourquoi 5 hommes de notre valeur en ont ete reduits a cela?
orada dost edindin mi? - Bir kaç tane var.
Est-ce que les gens te connaissent là-bas?
Bir tane mi?
Du sucre?
Kendine büyük bir tane yakalamışsın, öyle mi, Cass?
Tu as pêché une grosse pièce?
- Hayır, teşekkürler. Ben bir tane alsam sakıncası olmaz değil mi?
Vous permettez?
Bu arada "Picasso" derken kaç tane "s" var? Bir mi, iki mi?
"Picasso", ça prend un ou deux s?
- Aslına bakarsan içerdim ama sağ ol. - Bir tane daha içelim mi?
- Une autre?
Bir tane vereyim mi?
Qu'en dites-vous, Madame?
Anlıyorsun değil mi, hayatım? İlk gördüğün sandığı almak yerine, kırmızı renkte bir tane istiyorsun.
Alors, vous comprenez... au lieu de prendre la première, vous en demandez une rouge!
Bir tane puroyu feda edebilirsin, değil mi?
Vous m'offrez un cigare?
- Bir tane de midillim var. - Öyle mi?
J'ai aussi un poney.
Bir tane yetmez mi?
Ça ne vous suffit pas?
Bir gün için dört tane yeter, değil mi?
Oui, une journée de vivres pour quatre personnes. C'est assez?
- Sizin için bir tane isteyeyim mi?
- Je vous en retiens un?
Bir tane karanfil mi aldı?
Il a acheté un œillet?
Alvarez'e bir tane gönderelim mi?
Celle-la est jolie.
Sadece emin olmak için, onaylatmak istiyorum. Yapmam gereken tek şey, bir tane bozuk parayı ortadan ikiye bölmek mi?
Si j'ai bien compris, il s'agit de couper une piécette en deux, n'est-ce pas?
Benimle Venediğe gelip orada bir tane yaparsın! - Gerçekten mi?
Vous allez venir avec moi à Venise et en fabriquer un autre là-bas.
Büyük bir tane yakaladık, değil mi?
On en a attrapé un gros, on dirait.
Akdeniz için uzun, zarif bir yat mı yoksa küvetin için minik bir tane mi?
Ou bien un petit, pour votre baignoire?
İngiltere'de bir tane vardı, değil mi?
Vous en aviez une en Angleterre, hein?
Sana getirdim bir tane. Getirdin mi?
Je t'en apporte un.
Bir kaç tane kaybettiniz, değil mi?
- Des pertes?
- Burada otursaydım, bir tane eğitirdim. - Sahi mi?
J'aimerais bien en dresser un jeune.
- Sevdiniz mi? - Bir tane var, bu kadar güzel değil.
J'ai déjà une bible.
- Bunu gerçekten takdir ediyorum. Hatırladığım kadarıyla çok yazardı, bir seferinde... - Paul, gençliğinde haftada 12 tane yazıyordun, değil mi?
Je me souviens qu'au début, il arrivait à signer 12 contrats par semaine.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]