Bize değil tradutor Francês
2,043 parallel translation
Hayır, bize değil.
À nous, non.
Çünkü o sırada o kadar takıntılı bir hale geldin ki bize değil bebek, balık bile vermezlerdi.
À l'époque, tu étais si tendue et à cran qu'on ne nous aurait pas confié un poisson rouge.
Tüm saygımla sayın Başkan,... Buna karar verme yetkisi Senato'ya aittir, bize değil.
Sauf votre respect, M. le Président, c'est au sénat d'en décider, pas à nous.
Bize nazik davranırsın, değil mi Henry?
Sois bon pour nous, Henry.
Bize Arthur Frobisher'dan söz et hayli zengin biri, değil mi?
- Je t'en prie. Alors, parlez-nous d'Arthur Frobisher. Un homme plutôt riche, c'est ça?
Çünkü bize bir anne lazımdı birlikle uçacak başka bir arkadaş değil.
Parce qu'on avait besoin d'une mère et pas une autre personne avec qui se défoncer.
Bize yarışma önerisi ile geldi. Ben değil, şirketim.
Pas moi, notre compagnie.
Bu bize bağlı değil, şirket ilgileniyor.
Je ne peux pas vous le dire, ça dépend d'une autre société, pas de nous.
Ama Hazine bize ait değil.
Mais il n'est pas à nous.
Burasi bize gore degil.
Cet endroit n'est pas pour nous.
İstediklerimize gelince, tek şey bilgi değil. Bize sunacağı bu kadar çok şey varken değil.
Quant à ce que nous voulons, les informations ne suffisent pas, pas quand vous avez tant à offrir.
İşten sonra sen de bize katılacaksın, değil mi?
Tu te joins toujours à nous, après?
Üzgünüm, Jeff, ama bu bilet bize ait değil.
Je suis désolé, Jeff. Ce ticket n'est pas pour nous.
Dünya artık bize ait değil.
Le monde n'est plus à nous.
Bir yabancıya değil... - topları dokunur bize.
Pas un taré... qui nous fait faire n'importe quoi!
O bize ait değil David.
Elle n'est pas des nôtres, David.
Biri bize söylediği için değil.
Et pas parce qu'on nous force à l'être.
Fakat havlu atip pes etmek bir secenek degil. Bu durum bize sadece iki secenek birakiyor.
Mais puisque c'est impossible qu'on jette l'éponge, il nous reste deux solutions.
Bize göre değil ahbap.
C'est pas notre truc.
Ruslara yaraşır bir ruhla, akıl ile değil, tanrının bize bahşettiği şekilde, içimizden geldiği gibi sevdik kimse böyle sevemez!
Aimer comme aime l'âme russe, aimer non par la raison, mais par ce que Dieu lui a donné, et par ce qui est en elle, aimer ainsi, personne d'autre ne le peut.
Bize göre değil.
Non, pas nous.
Ama bize bir şey söylemeyeceksin, değil mi? Çünkü biz dışarıdanız.
Mais vous ne direz rien, car nous sommes des étrangers.
Sırada, Erik Etrada'ya meydan okuyup kimin daha iyi olduğunu bize kanıtlayacak olan Joy Turner var ama yazık ki, Joy burada değil.
Et maintenant, on aurait dû accueillir Joy Turner de Camden, pour un face à face avec Erik Estrada pour le plus beau numéro de cirque. Mais malheureusement, Joy semble s'être défilée.
"Aslına bakarsan, canım kağıt umrumda değil" diyen müşterilerle nasıl başa çıkar ve bize parayı göstermelerini sağlarız?
Comment réagir face à des clients qui disent : "Franchement, mon cher, je me fous du papier." Et comment faire pour qu'ils sortent les biffetons?
Bence bunlar, bize bir düşünme fırsatı verecek, değil mi?
Ça nous donne matière à réfléchir.
O zaman Noel arifesi anılarının, bize tüm çocukluğun hakkında bir şeyler söylediğini biliyorsun, sadece o gece hakkında değil.
Alors tu sais que le souvenir de cette nuit de Noël nous en apprend sur toute ton enfance, et pas seulement sur un soir.
O da bize kilosunu söylüyor. Sadece kilosunu değil, boyunu da.
On a le poids, mais aussi la taille.
Bize de lazım bundan. - Değil mi?
- Il nous en faudrait un.
Ona ihtiyacımız da değil. Bize ihtiyacı var.
- Il a besoin de nous.
Bize yaşayan bir zanlı lazım, ölü değil.
On a besoin d'un suspect en vie, pas d'un mort.
Bize ayarlayacaksın değil mi, Profesör?
On va voler?
Nora, Kevin bize herşeyi anlattı, sorun değil.
- Ce n'est pas grave. Nora, Kevin nous a tout raconté.
Ama bize göstereceksin, değil mi?
Nous, on a le droit de voir?
Kalıcı bir çözüm değil, ama bize zaman kazandıracak.
Ce n'est pas une solution permanente, mais ça gagne du temps.
Bize inanıp inanmaman önemli değil.
Peu importe si tu nous crois ou pas.
Kabul edelim takım çalışması bize uygun bir şey değil.
Voyons la vérité en face. Le travail en équipe ne nous a jamais vraiment réussi.
Bize söylediği kişi değil.
Il n'est pas celui qu'il dit être.
Bize bedeli hiç önemli değil mi?
Quoi qu'il en coûte...
Bize sadece sen yardım edebilirsin Desmond, çünkü kurallar, kurallar senin için geçerli değil.
Vous êtes la seule personne qui puisse nous aider parce que les règles n'ont aucune prise sur vous, Desmond.
20 dk. sonra bize masaj yapacaklardı, değil mi?
Nous sommes censés avoir un massage dans 20 minutes, non?
Sanırım bunu bize söyleyebilecek kişi Leeza'dan başkası değil.
Je suppose que Leeza devra nous le dire.
Bize döndüler ve şöyle dediler : "Konu sadece para değil." "Aynı zamanda balık popülasyonunu kontrol altında tutuyoruz."
Ils ont répondu que ce n'était pas une question d'argent, mais de lutte contre les nuisibles.
Okyanusları, bize sonsuza kadar balık sağlayabilecek kaynaklar sanıyoruz. Acı tecrübelerle öğreniyoruz ki bu doğru değil.
On considère la mer comme une source inépuisable de nourriture de qualité, mais la dure réalité est que ce n'est pas vrai.
Pekala, ben at yarışını seviyorum, Manhattans, slip don, boxerları değil, bütün bunlar aynı derecede bize yalan söyletir, o yüzden size tekrar soracağım.
Eh bien, j'aime les courses de chevaux, les Manhattans... les bobettes, pas les boxers... ce qui n'empêche pas que nous sommes tous susceptibles de mentir. - Alors, je vais reposer la question.
Bize izin verirsin değil mi?
Tu vas nous laisser entrer, pas vrai?
Yani bütün bunların ana fikri bize yardım edecek olman, değil mi?
Donc en gros, tout ce baratin pour dire que vous allez nous aider?
Satın aldığımız şey sadece yemek ve şarap değil gördüğümüz hizmet ve bize davranılış şekli aynı zamanda.
On paie pas seulement la nourriture, mais aussi le service et l'accueil.
Bu bize verdiğin silah. Ama cinayet silahı bu değil.
L'arme que vous nous avez donnée, mais ça n'est pas l'arme du crime.
Debbie, sence bu bize söylemen gereken bir şey değil miydi?
Debbie vous croyez pas que c'est quelque chose dont vous auriez dû nous parler?
Bak, artık devlet bize sponsor değil.
Écoute, le gouvernement ne nous finance plus,
Bize kağıt değil yemek lazım.
Les papiers, ça ne se mange pas.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56