English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Ne yazık ki yok

Ne yazık ki yok tradutor Francês

435 parallel translation
Ne yazık ki yok, Müfettiş.
Hélas non, commissaire.
Hayır, ne yazık ki yok, üzgünüm.
Je regrette... Mais je vous ai interrompu.
Ne yazık ki yok.
Je crains que non.
Ne yazık ki yok!
Désolé, nous n'en n'avons pas.
Ne yazık ki, sizin gibi bazılarının yapacak daha iyi bir işleri yok.
Certaines personnes n'ont vraiment rien de mieux à faire!
Ne yazık ki söyleyecek sözümüz yok.
- Malheureusement pour vous, nous n'avons rien à nous dire.
Ne yazık ki, elimde başka yok.
Malheureusement je n'en ai pas d'autre.
Ne yazık ki hiç param yok.
Malheureusement, je n'ai pas un sou.
- Ne yazık ki seyircin yok.
Il ne manque que le public.
Ne yazık ki çiçek yok.
J'aurais souhaité avoir des fleurs à offrir.
Ne yazık ki elimizde kanıt yok.
Nous n'avons malheureusement aucune preuve.
Pek fazla yok evde ne yazık ki.
Je n'ai pas grand chose d'autre à vous proposer.
Ne yazık ki, bir kısmı yok oldu.
Malheureusement, une partie a été détruite.
Ne yazık ki çok fazla doktor olmasına rağmen yeteri kadar öğretmen yok.
Il y a, hélas, trop de docteurs et pas assez de professeurs.
Ne yazık ki askeriyenin siviller üzerinde bir yetkisi yok.
Hélas, l'armée n'a pas d'ordres à donner aux civils.
Ne yazık ki bu işe müdahale etme yetkim yok.
J'ai bien peur de ne pas pouvoir intervenir.
Ne yazık ki kahyam şu anda burada yok.
Ma gouvernante est malheureusement absente.
Ne yazık ki bunun çok fazla önemi yok Dave.
Je crains que ça ne change pas grand-chose.
Ne yazık ki yok.
Oh non.
Ne yazık ki yukarda Peter için yer yok ama burada, yakınımızda olacak.
Il n'y a pas de place pour votre fils. Il restera là avec nous.
- Bu yıl yok ne yazık ki.
Pas cette année, hélas!
Ne yazık ki annem evde yok.
J'espère que vous aimerez.
Ne yazık ki bilmesine imkân yok.
Mais elle ne sait ni n'entend.
Ayrıca Schattenburg Şatosu'nun bir fotoğrafı da var. Ne yazık ki savaş sırasında tamamiyle yok oldu.
Vous pouvez avoir une photo du château Schattenburg... détruit durant la guerre, malheureusement.
Ne yazık ki, işler pek iyi gitmedi, artık senin işin yok.
Nous avons eu des difficultés, tu sais. Il a fallu réduire le personnel.
İnsanın vahşi dünya ile paylaştığı... yok etme arzusu ise ne yazık ki hep bizimle olacak.
Mais la soif de détruire, que l'être humain, hélas, partage avec la bête, ne nous quitte pas.
Ne yazık ki tedavisi de yok.
Pas de thérapie pour le mensonge.
Yok, ne yazık ki. Üç ay içinde bütün saçları dökülecek.
Je ne lui donne pas trois mois pour partir les pieds devant.
Ne yazık ki, silahım yok.
Je n'ai pas d'arme.
Ne yazık ki yanımızda plastik torbamız yok. Yanımızda Londra'ya da götürürdük.
Dommage qu'on ne puisse pas en ramener à Londres.
Ne yazık ki açıklayacak zaman yok.
Je n'ai malheureusement pas le temps de vous expliquer.
Ne yazık ki zırh kaplı bir şeyimiz yok.
Nous n'avons rien de blindé.
Ne yazık ki, Ginnie yok.
Je suis désolé, mais Ginny n'est pas là.
Ne yazık ki, tamamı yok, ama, en kısa sürede...
Malheureusement, je n'ai pas le compte, mais dès que je peux...
- Ne yazık ki orada bir hesabın yok.
C'est dommage que tu n'y aies pas ouvert un compte.
- Fazla bir şey yok ne yazık ki.
- Pas grand-chose.
Profesör, ne yazık ki bana verebilecek pek bir şeyiniz yok.
Vous ne m'apportez rien!
Martey'i tanıyordun ve ne yazık ki hiç tanığın yok.
- Vous connaissiez Martey! Et vous n'avez pas d'alibi.
Hayır, sadece hükümet için bir elektronik ünite ürettim. Ne yazık ki, bu konuda konuşmaya iznim yok.
Je fabrique une unité électronique pour notre pays, mais bien sûr, je ne peux pas en parler.
Ne yazık ki limonatam yok.
Désolé, je n'ai pas de limonade.
Ne yazık ki, bunlardan başka kayığımız yok.
Malheureusement, nous n'avons plus de bateaux.
Ne yazık ki buralarda yiyecek başka şey yok.
Il n'y a pas grand-chose d'autre à manger par ici.
- Ne yazık ki boş odamız yok.
- Nous n'avons plus de chambres.
Ne yazık ki bizde LOO'nun iyimserliği yok. Ama neyse ki, SEN'in uğursuz önsezileri de yok.
Hélas, nous n'avons pas tous la foi de LOO, mais nous ne sommes pas non plus accablés par les présages de SEN.
- Ne yazık ki, hiç param yok.
- Je n'ai pas d'argent.
Ne yazık ki, değersiz canımdan başka size sunabileceğim bir şeyim yok. Ama, bana vereceğiniz emirleri uygulamak için herşeyi yaparım.
HÉLAS, C'EST CELLE D'UN INVALIDE, MAIS J'OBÉIRAI À TOUS VOS ORDRES.
Hayır, ne yazık ki vaktim yok.
Non, malheureusement je n'ai pas le temps.
Ne yazık ki, sevilesi bir yapın yok da ondan!
Pourquoi? Parce que tu n'es pas d'une nature aimable.
Ne yazık ki telsizimiz yok.
Dommage qu'on n'ait pas de radio.
Ne yazık ki bu insanların başka gidecek yeri yok.
Ces gens n'ont nulle part où aller.
- Ne yazık ki yok.
- Pas de chance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]