English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ O ] / Olacak şey değil

Olacak şey değil tradutor Francês

309 parallel translation
- Olacak şey değil!
- Quelle honte.
Olacak şey değil.
C'est inimaginable!
Olacak şey değil. Adamın dediğinden hiçbir şey anlamadım. Yalnızca anlarmış gibi kafa salladım.
L'endroit est si petit que, quand Sylvia écrit sur la table... je suis à genoux à côté du tiroir.
Sezar! Olacak şey değil bunlar, korkuyorum gerçekten.
Ces choses sortent de l'ordinaire et m'inspirent de la crainte.
Olacak şey değil!
Nom d'un chien!
Bu, olacak şey değil. Bu durumu, Bakanın kendisine ileteceğim.
J'en parlerai au ministre des affaires étrangères.
Olacak şey değil!
Il me doublait!
Olacak şey değil.
C'est impossible.
- Hadi görelim. Olacak şey değil!
- C'est inadmissible!
Altın Kupa'ya yetişemeyeceksiniz sandım. Olacak şey değil tabii.
J'ai cru que vous alliez rater la course.
Olacak şey değil.
Impossible.
Antarktika'da aslan, olacak şey değil. Aslan çıksın.
Qui a jamais entendu parler d'un lion en Antarctique?
Senin gibi pis bir hamam böceğinin krallar gibi kasılarak yürümesi olacak şey değil.
Un parasite de votre espèce n'a rien à faire ici!
Olacak şey değil.
Ça, par exemple.
Oh, olacak şey değil.
C'est pas possible.
Sen delisin olacak şey değil.
C'est dangereux, il faut un vrai cascadeur pour faire ça.
Bu olacak şey değil, Profesör Stanley. Ama bu doğru.
C'est vraiment dément, professeur Stanley.
Glenn'in Statwiler'ı getirmesi olacak şey değil.
Gonflé, ce Glenn, de se pointer avec Statwiler.
Olacak şey değil!
Pourtant, c'est vrai ça!
Olacak şey değil.
C'est inacceptable.
- Olacak şey değil.
Non.
Olacak şey değil.
Oh, bon sang, Nadine.
Romulan ve Vulkan halklarının birleşmesi politika veya diplomasiyle olacak şey değil, ama bir gün olacak.
L'union de nos peuples ne pourra se réaliser par la politique ou la diplomatie. Mais elle se fera.
- Hadi ama, olacak şey değil.
- Allez, c'est impossible.
"Senin için daha da büyük bir şey olacak değil mi şerif?"
Et plus encore pour vous... hein, shérif?
Olacak bir şey değil demiştim.
Trop beau pour être vrai!
Bulacağınız şey aşk olacak, mahremiyet değil.
Vous ne trouverez que de l'amour pas une liaison.
Şu kardeşim olacak adamın ömründe çalıştığı görülmüş şey değil.
Mon frère, qui n'a jamais rien fait de sa vie.
Dışarıda ne yaptığınız umurunda değil ama içerideyken her şey yasal olacak ki sonradan bir şikayet gelmesin.
Ici, nous restons dans la légalité.
Her şey iyi olacak, öyle değil mi?
Tout va bien se passer...
Eğer hedefi ilk 5 kurşunumla vuramazsam, bana lazım olacak şey 6. kurşun değil, tahtadan bir tabuttur.
Si je n'ai pas atteint ce que je visais avec les 5 premières balles, j'aurais besoin d'un cercueil au lieu d'une autre balle.
- Olacak şey değil!
- Tu n'as aucune chance!
Hayır, hayır. Hiç öyle bir şey değil. Yalnızca bana katlanmaya razı olacak birini bulamadım.
Je n'ai jamais trouvé quelqu'un qui me supporte.
Kesinlikle olacak bir şey değil mi?
C'est sûr, hein?
Korkunç bir şey olacak. Değil mi?
Quel est le programme de demain?
Basit bir şey olacak ama iyi bir şarap mahzenim var. Ve burası som balıkçılığıyla ünlüdür. Öyle değil mi?
En toute simplicité, mais j'ai une bonne cave, et le saumon, ici, est réputé.
Sorun değil. Söylediğim gibi, bizim için her şey süper olacak.
Je te l'ai dit, tout va formidablement pour nous.
Şey, sanırım hapiste dinlenmek için çok zaman olacak, öyle değil mi?
J'aurai le temps de me reposer en prison, non?
Her şey daha kötü olacak, biliyorsun değil mi?
La situation va encore empirer.
- Bak, şey yapabilir misin... Çelik çivi çakabilir misin? Ama siyah olandan değil de deri topuk tarzında olacak.
Pourriez-vous... me placer des fers, pas des plastiques, mais des fers à talon... là, sur le pied.
Eğer köpek aranızdaki tek engel ise onu senden alırsam, Diane için her şey yolunda olacak, değil mi?
Si ce chiot est l'unique obstacle, alors tout devrait rentrer dans l'ordre si je la prends.
Ben de, ama bu muhteşem bir şey olacak, değil mi?
- Non. Moi non plus. Mais ça va donner.
Orada bir sürü şey görüyorum. - Orada değil, burada olacak.
Je vois beaucoup de choses là.
Bu değişiklik sevgiyle olacak, öldürerek değil. Söylediğim şey bu.
Tout ce que je dis, c'est que le changement viendra par l'amour, pas en tuant.
Restoranın yarın büyük bir otopark olacak. - Başka da bir şey değil!
Demain, quand j'aurai fini, il ne restera plus ici qu'un emplacement de parking.
Sana hiçbir zaman fazla bir şey vaat etmedim... bu da fazla bir şey değil. Ama bu toprak bizim. Bu topraktan elde edeceğimiz her şey de bizim olacak.
Je ne t'ai jamais promis beaucoup, et ce n'est pas grand-chose, mais cette terre est à nous, et tout ce qu'elle donnera sera aussi à nous.
hiçbir şey, hiçbir şey olacak. Hiçbir değil.
"Rien", le mot est "rien", pas "rieng".
Anlayacağım bir şey olacak, değil mi?
Essayez de dire quelque chose que je comprenne.
- İlk kez olacak bir şey değil.
Pas nouveau.
Belki bütün istediğim, ya da hayalini kurduğum şey bu değil... ama bu kadarı da yeterli olacak.
Peut-être je voulais davantage, ou je rêvais à plus, mais ça me suffira.
Seni küçük görmelerine sebep olacak bir şey olsun istemezsin, değil mi?
II ne faudrait pas qu'il arrive quoi que ce soit qui te diminuerait devant eux.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]