Önemli olan şey tradutor Francês
1,588 parallel translation
Bunun şu an önemi yok. Önemli olan şey bu.
Ce qui a de l'importance, c'est ça.
Önemli olan şey beni hala aramamış olması
Le fait est, il n'a pas rappelé.
Ama önemli olan şey hayatta kalmayı başarmış olman Ken.
Mais le plus important, c'est que tu as survécu, Ken.
Bunu daha önce de söylemiştin, ama önemli olan şey şu.. Yakında Lynette'i serbest bırakacaklar, ve bu olduğunda, ikiniz artık, aynı evde yaşayamayacaksınız.
Tu l'as déjà dit, mais ils vont bientôt laisser Lynette sortir,
Önemli olan şey, becermendir zira kimse bunu senden alamaz.
Ce qui compte, c'est que tu baises. Ça, on ne peut pas te l'enlever.
Önemli olan şey ne söylediği değil, söyleyiş tarzı.
Mais voilà, ce n'est pas ce qu'il dit, c'est comment il le dit.
Onun için en önemli olan şey. Buna inanabiliyor musun?
Elle t'a demandé de l'accompagner pour son boulot?
Senin için en önemli olan şey, sakin olabilmek.
Le plus important, c'est que tu restes calme.
Peşlerine düşmemizin ne kadar kötü olduğunun bir önemi yok bizim için önemli olan şey Jery, kardeşin ve Robin.
Peu importe comment Dommage que nous voulons tous les deux aller après eux, nous sommes le seul point de de référence pour Jery, votre s ur, et Robin.
Neymiş bu kadar önemli olan şey?
Qu'est-ce que tu voulais me dire de si important qui pouvait pas attendre?
Bu bilgiyle yapacaklarınızdan çok daha önemli olan şey benden gelmiş gibi görünmemesi.
Le plus important c'est que quoique vous fassiez avec cette info ça ne doit pas avoir l'air de venir de moi. - Ok.
Bugünlerde politika böyle işliyor. Bir görüntü yaparken önemli olan şey, fotoğraf fırsatıdır.
1824 1825
O kağıtta o kadar önemli olan şey neydi?
Qu'y avait-il de si important sur ce papier?
Önemli olan şey ; kurt çocukla altın dişleri yeniden birleşti.
L'important c'est qu'on ait retrouvé la dent en or de l'Homme Loup.
Peki söyle bana, senin için Arayıcı'nın başına konulan ödülden daha önemli olan şey nedir?
Dis-moi, qu'y a-t-il de plus précieux que la prime pour mon arrestation?
Sabahın köründe buluşacak kadar önemli olan şey nedir?
Qu'est-ce qui est important pour me voir à l'aube?
Onbaşı, asıl önemli olan şey bizim, daha çok savaşçı ruha sahip olmamız gerektiği.
Le truc, Vice-Caporal, c'est qu'on est censés être une unité de reco à l'esprit guerrier.
Bizim için öncelik, kayıp denizci olsa da asıl önemli olan şey, bu herifi bulmak.
Récupérer le Marine est une priorité, mais cet homme est une priorité supérieure.
Önemli olan şey, açılışı bizim yapıyor olmamız.
Ce qui compte, c'est que nous prenons l'initiative.
Önemli olan şey onun evli olması ve bu korkunç.
L'important, c'est qu'il est marié et que c'est très mal!
Önemli olan şey Jim'in yaptığı şeyi bildiği için bana dadanıyor olması.
Ce qui est important, c'est que la raison pour laquelle il me hante est parce qu'il sait ce que Jim a fait.
Ama tek önemli olan şey seni seviyor olmam.
Mais la seule chose qui compte, c'est que je t'aime.
Hayır, önemli olan şey.. O yine de öldü. Ve ben de, gereksiz yere ameliyat falan olmuyorum.
N'empêche qu'il est quand même mort et que je refuse une opération superflue.
Önemli olan tek şey, burada oldukları.
Tout ce qui compte, c'est qu'ils sont là.
"Önemli bir şey değil" elimizde olan tek şey.
"Un peu maigre" mais c'est tout ce qu'on a.
Şimdi benim için önemli olan tek şey, Ailemi korumak.
Tout ce qui compte pour moi, maintenant, c'est de protéger ma famille.
Bebeğim... Bunu çok düşündüm. Şu an benim için önemli olan tek şey sen ve bebeğin iyi olması.
Bébé, j'ai bien réfléchi et la seule chose qui m'importe maintenant c'est toi et le bébé.
Gaby bu aralar benim için önemli olan sadece iki şey var.
Gabby, il n'y a que deux choses qui m'importent.
Sonunda, önemli olan tek şey, bir çocuğun vardır, ve bu sonsuza kadar öyle kalacaktır.
Au final, la seule chose qui compte, c'est qu'il y a un enfant. Et ça dure pour toujours.
Ve umuyorum ki, o olay bize, farklılıklarımızı bir kenara bırakıp dost olmayı öğretti, çünkü önemli olan tek şey budur.
Je pense qu'on a appris à mettre nos différences de côté, et à être amies, car c'est ce qui compte le plus.
Önemli olan tek şey bu.
C'est tout ce qui compte pour moi.
Önemli olan veda etmektir. Bu sembolik bir şey.
C'est important de dire au revoir symboliquement.
Senin için en önemli olan bir şey için savaşmanın acıklı bir durum olduğunu sanmıyorum.
Je ne trouve pas ça pitoyable, de se battre pour ce à quoi on tient. Pour la chose la plus importante.
Aslında bu günlerde önemli olan tek şey sadece fikirler.
Ils sont les seuls dont l'avis compte vraiment.
Bilirdim ki annen benim hayatıma giren en iyi şeydi. Ama daha önemli olan o soruyu hiç sormadım. Ben annenin hayatına giren en iyi şey miydim?
Ta mère était ce qui pouvait m'arriver de mieux, mais je ne me suis jamais demandé si l'inverse était vrai.
Önemli olan tek bir şey var, Fry.
Une seule chose compte, Fry.
Şu an önemli olan tek şey bu kristal.
La seule chose importante est le cristal.
.. önemli olan tek şey bu. Yani...
Au bout du compte, c'est ça l'important.
Öyle bir şey. Ama fark ettim ki esas önemli olan, bundan sonra olanlar.
Quelque chose comme ça, mais c'est ce qui se passe après, qui compte le plus.
Evet, şey, önemli olan onlarda artık hikayenin bir parçası. Sadece yaratık değil.
Bon, le truc, c'est qu'ils... font aussi partie du sujet, pas seulement la créature.
Önemli olan tek şey Diamond Head şamandırası.
Tout ce qui compte, c'est la bouée de Diamond Head.
Önemli olan tek şey dürüst olmak..
Tout ce qui compte, c'est d'être sincère.
Bu bir şey, neyse önemli olan bu değil.
Bon, bref. Peu importe.
Aslında önemli olan da bu, eğer arkadaş olamazsak başka bir şey de olamayız, değil mi?
Disons que c'est ça le problème. Si on ne peut pas être amis, dans ce cas on ne sera rien d'autre. C'est vrai?
Lütfen söyler misin, Çelik ve nikelden yapılan ve onun karnını deşmesine... neden olan bu derece önemli şey ne olabilir?
Qu'est-ce qui était si important, que Joe ait dû l'extirper des viscères de Derrick?
önemli olan tek şey.
- Il n'y a que ça qui m'importe. - Non, pas une belle vie.
Önemli olan tek şey, dostum o lanet silahı kullanma yetkisi sadece başka bir sikiğin, sana yetki vermesi ile mümkün olmasıdır.
La seule chose qui compte, c'est que tu charges la putain de mitraillette quand l'enculé te dit de charger la putain de mitraillette.
Ama sonunda, şey sonunda, önemli olan kendi ölümünle nasıl yüzleşeceğin.
Mais à la fin... À la fin je pense que c'est votre façon de voir votre mort qui compte.
Önemli olan, her nezaman beraber olsak, tek bahsettiği şey, sana ne kadar benzemek istediği.
Le fait est que, quand on est ensemble, il ne parle que de son admiration pour toi.
Önemli olan tek şey şimdi, şu an.
Tout ce qui compte... c'est cet instant. Maintenant.
Ama önemli olan şey hoşuna gitmesi değil mi?
Ne serait-on pas en train d'oublier que ça te plaît?
önemli olan bu 110
önemli olan 207
önemli olan da bu 101
önemli olan bu değil 23
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
önemli olan 207
önemli olan da bu 101
önemli olan bu değil 23
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29