English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ A ] / Ali

Ali tradutor Português

69,743 parallel translation
- Şuradaki takvime bak.
Veja aquele calendário, ali.
Bunu gerçekten istiyorsan resmini oraya koydurabilirsin, hayatım.
Se quiseres muito, podes ter a tua fotografia ali, querida.
Teknik olarak, savaş o tarafa.
Tecnicamente, a guerra é por ali.
Küçük hırsız da buradaymış.
- Ali está o ladrãozito!
Hadi oradan. Orada neler yaptığını gördün.
Viste o que aconteceu ali.
Buraya nasıl gireceğiz şimdi?
Como chegamos até ali?
Oraya gitmiyorsun. Çok tehlikeli.
Não vais entrar ali, é demasiado perigoso.
İçeri girip onları takip edeceğim. Gazı ürettikleri yeri ya da daha iyisi sakladıkları yeri bulacağım.
Eu entro ali, para procurar onde estão a trabalhar no gás ou, melhor ainda, onde está.
Bu arada hep senin şu arka tarafta yaptığını yapmak istemişimdir.
E por sinal, sempre quis fazer exactamente o que acabou de fazer ali.
Hadi, yerleştir şunu.
Vamos, vamos para ali.
Orada.
Ali.
Bu tetiği çekip, ki Tanrı biliyor çekmek istiyorum bu uçaktaki herkesi öldürsem de oraya giremem.
Se premir este gatilho, e Deus sabe como quero fazê-lo, se matasse toda a gente neste avião, não conseguiria entrar ali na mesma.
İşte kontrol merkezi.
Ali está a sala de comando.
Bagajda kestiriyor.
Ele está a tirar uma sesta ali na mala.
- İnsanları nerede tutuyorsun?
Onde estão todos? Ali dentro.
Ateşin yanında durup ısınmak için oraya gitsene.
Porque não ides e ficais ali perto do fogo para vos aquecerdes?
Diğer her şeyle birlikte sahilde şu lanet sandığı yaktığını da sanıyordum.
Pensei que ele tivesse queimado esse maldito baú ali à beira-mar juntamente com tudo o resto.
Bay Delaney sizi görmek istiyor hanımefendi.
Está ali um Sr. Denaley que pretende ver-vos, madame.
Şurada bir ceset var!
Olhem ali, um cadáver.
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
Podeis ficar sentado com a mesma pistola velha armada no vosso colo. E quando vos sentardes ali com o mesmo olhar de rebelde no vosso rosto, interrogar-vos-ei com a mesma velha pergunta... Pelo que arriscais a vossa vida?
- Şu Bay James Delaney var ya efendim!
Senhor, está ali um tal Sr. James Delaney.
Seni görmek için bir kadın geldi ve yemin ederim onu durdurmanın tek yolu bana verdiğin tabancayı kullanmak olurdu. Kadın deli diye de tabancayı kullanmaktan çekineceğimi düşünme. - Kadın ayrıca hanımım olduğunu iddia ediyor.
Está ali uma mulher que vos quer ver e juro que a única maneira de a ter impedido, seria usar a pistola que me destes e não penseis que odiaria utilizá-la porque ela é louca e alega ser a minha patroa.
Orada biri var.
Está alguém ali.
Hemen köşede.
Ali no canto.
Dougie orada senin kahven.
Dougie... ali tens o café.
Jeffries görünüşte oradayken kolunu kaldırıp Cooper'ı işaret etti ve bana şöyle sordu :
E enquanto o Jeffries aparentemente estava ali, ele levantou o braço e apontou para o Cooper e perguntou-me...
Babamın dinleme üssü hemen şuradaydı.
O posto de observação do meu pai era por ali.
İtalya şurada.
Então, temos ali a Itália.
Diğerleriyle birlikte dışarıda oturmamız bence çok saçma.
Por isso, não faz sentido nenhum estar ali fora com os outros.
Ama herkesin dışarı çıkmamak için bir sebebi var.
Mas todos têm um motivo para não estarem ali fora.
Emin olun, orada kimsenin desteğini kazanamayız.
Não estamos a conquistar corações e mentes ali.
Yani, soracak bir dünya sorunuz olduğunu biliyorum.
Quero dizer, sei que tem as suas próprias perguntas a fazer ali.
Dışarıyı görüyor musunuz?
Veem aquilo ali?
Aynen öyle.
Ali mesmo.
Bu gece buraya ve şuraya ekipleri yerleştirip barikatları kurabilirsek deniz piyadelerine yeterince alan ayırmayı umuyoruz.
Se metermos equipas aqui e ali esta noite, podemos estabelecer posições de bloqueio e esperar obter espaço suficiente para os fuzileiros.
- Orada, saat on iki yönünde!
- Ali, mesmo em frente!
Sen, Song, Carroll ve Trey, oraya gidin ve bizi içeri sokun.
Tu, o Song, o Carroll e o Trey vão para ali e metam-nos lá.
- Az önce ne yaptığımı anladın mı?
Viste o que fiz ali?
Orada bir kız varmış ve ona doğru yürüyormuşsun gibi davran.
Finge que está ali uma rapariga e que estás a andar em direcção a ela.
İşte orada.
Ali está ela.
Burası sanki meyvelerden bir dağa benziyor.
Ali está uma grande montanha de melões.
Sanırım az önce küçük bir sorun oldu.
Pensei que estávamos em apuros ali.
İşte oradalar! Dünyamızın gelecekteki liderleri.
Ali estão eles, os nossos futuros líderes mundiais!
Bizim kızlarla şurada oturmuş içkilerimizi içiyorduk. Sonra sizi gördüm.
Estava ali com umas amigas, vim buscar as bebidas e vi-vos.
Hırsızlık yapmaya başladım ve bizimkilerden biri içki dükkanını soyduktan sonra yakalandı.
Comecei a roubar aqui e ali e um tipo foi apanhado depois do assalto a uma loja de bebidas.
Ve 10 kişi burada kalsın.
Vá por ali. Você vá por ali.
İyi de kılıcım ortada yok nerede bıraktığımı bilmiyorum?
Estava escondido ali.
Orada işte!
Ali está ele! O piloto!
Bu iş bittiği zaman da o kıllı suratını memnuniyetle tokatlarım.
Faça-me um favor e diga ali a "Sua Majestade" que vamos encontrar o Toretto juntos, como uma equipa. E quando tudo isto tiver acabado, terei muito gosto em lhe arrancar aquela penugem da cara à estalada.
Ölü bir adam yürüyor burada.
Vem ali um homem morto.
Getirdiniz ha?
Está um bem ali.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]