Bunun yerine tradutor Português
1,356 parallel translation
Ama bunun yerine... avucunu yaladın.
Esta noite podias ter conseguido uma queca, mas em vez disso fodeste-te!
Bunun yerine belki bu dansa kalkabiliriz.
Mas em vez disso, talvez possamos ter a nossa dança? - Pode dançar?
Bunun yerine, başarısızlığın ana fikri veya sembolu olarak kabul ettim.
Para mim era um fardo e um sinal de fracasso.
Yıllar önce, yangını o çıkarmış, kaçma ümidi ile, bunun yerine insanlar canlı canlı yanmışlar.
Foi ele que iniciou o incêndio há anos atrás, para tentar escapar, mas em vez disso morreram todos queimados vivos.
Fakat bunun yerine, sadece arkadaşım olmak mı istiyorsun?
Mas em vez disso, queres ser meu amigo?
Yani, neden biri benden çalsın ki? Bunun yerine, beni yormadan başka şekilde de intihar edebilirlerdi.
Que se atem o lençol ao pescoço eles mesmos.
Bunun yerine, teybe kaydedilmiş şeytanlar ve acaip diller konuşan bir kızla bir ucube gösterisi düzenledin. Müvekkilin de başpiskoposun şeytan çıkarmayı onayladığını söyledi.
Em vez disso, arma um circo de horrores, com demónios em fita e uma rapariga morta a falar línguas e o seu cliente declara que o arcebispo sancionou o exorcismo.
Bunun yerine, 1973'te yüksek mahkeme, müstehcenlik kanunu hakkında radikal bir değişiklik yaptı.
Em vez disso, o Supremo Tribunal de Justiça, juntou 4 apontamentos do Nixon, e fez uma mudança radical na lei da obscenidade, em Junho de 1973.
Bunun yerine USCS ortalama bir patlamaya inanmaktadır 1980'deki St. Helens patlamasıyla kıyaslanabilir bir şey beklenebilir
em vez disso a USGS acredita que uma pequena e moderada erupção, um evento comparável em tamanho da erupção de "Mount St Helens" em 1980 possa ocorrer.
Bunun yerine orada duruyorum ve sorunu çözmeye çalışıyorum.
Em vez disso, fico e tento resolver o assunto.
Bunun yerine sadece "Şeytani güçler" demekle yetindi.
Liberdade e democracia são atacadas. Por que eles nos odeiam?
Bunun yerine... Başka bir şekilde, başka bir yerde buluşsaydık gerçekten eğlenceli olurdu.
Em vez disto tudo se nós nos tivéssemos conhecido de outra forma, nós teríamos sido grandes amigos.
Bunun yerine, Gorgonopsid'in burnu onu arkadaki kurumuş su-çukuruna yöneltir.
O nariz do Gorgonopsid guia-o de volta à piscina seca.
İyi, bunun yerine, oraya ben giderim.
- Mas eu posso ir em vez de ti.
- Hayır, Bunun yerine, seninle konuşmamı istedi.
Em vez disso pediu-me para falar contigo.
Bunun yerine kahve yapmama ne dersin?
Que tal eu preparar um pouco de café fresco?
Ve şimdi bunun yerine, elimizde iki ceset, tedavi altında bulunan yüz kişi ve kıçını örtmek için eli ayağına dolaşmış bir şirket var.
E em vez disso, temos dois cadáveres, uma centena de pessoas em recuperação, e uma empresa em dificuldades para se safar disto.
Son üç yılda yarım düzine ekip görevini geri çevirmiş. Bunun yerine uzun süreli gizli görevler almış.
Nos últimos três anos, recusou meia dúzia de missões de equipa, para aceitar operações secretas de longa duração, sozinho.
Benimle lanet bir seksi bile haketmiyorsun, bunun yerine seni yiyeceğim.
Não merece fazer sexo comigo. Eu é que vou te comer toda.
Bunun yerine bir yabandomuzunun beni tıbbi yardıma ihtiyacım olacak ve annenlerin olayına gitmeme gerek kalmayacak ama yine de dikişlerden sonra hâlâ sana kahve yapabiliyor durumda olacak şekilde hırpalamasını düşündüm.
Não, pensei em arranjar um javali que me mordesse... de forma a precisar de um médico, não podendo ir a casa dos teus pais, mas com uns pontos e uma transfusão, ainda poderei fazer-te café.
Daha iyi hissetmek için bunun yerine koyacağın bir şey bulmaya çalışıyorsun.
Procuras um substituto, uma forma de te sentires melhor.
Evet, bunun yerine size içki ısmarlayayım.
Bom, em vez disso, pago-te um copo.
Bunun yerine sebepsiz semptomları var, elimizde bir semptom için olası sebeplerin bir listesi var.
Ao invés de uma lista de sintomas sem causa, temos uma lista de possíveis causas para um sintoma.
Bunun yerine Sam'in işini alamaz mıyım?
Não posso em troca ficar com o trabalho da Sam?
Bunun yerine onu köprüden mi attın.
Em vez disso atirou-o da ponte?
Bunun yerine Yardley'i Brott'un izini sürmekle görevlendirdi.
Em vez disso, mandaram o Yardley seguir o Brott.
Umarım olmaz. Saygıya ihtiyacı olan ve bunu hak eden Romalı vatandaşlar bunun yerine idrar ile yıkanıyorlar!
Os cidadãos romanos, que precisam e merecem respeito, acabaram encharcados em urina!
Bunun yerine ben senin sorununun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Mas em vez disso, vou tentar resolver o teu problema.
Beni astın, bunu anlayıncaya kadar seni bekledim. Bunun yerine, daha çok kendine siper kazdın.
Fiquei do teu lado, para que superasses isto e não para te ver a enterrares-te ainda mais.
Yani bunun yerine yüzüme karşı yalan söyledin,
Oh, então mentiste na minha cara...
Ama bunun yerine, onu kendi amaçlarına alet etmeye karar verdin.
Mas, em vez disso, decidiste seleccioná-lo para os teus propósitos.
Luthor olmak istemediğini kendin söyledin. Bunun yerine hiç olmadığın kadar mutlu bir hayat istedin.
Disseste que não querias ser um Luthor, que querias ser livre e viver feliz para sempre.
Bunun yerine ben oturmuş tırnaklarımı yiyorum. Wallace ise, Şikago'da babasıyla birlikte.
Em vez disso, estou a roer as unhas enquanto o Wallace se tenta encontrar a si mesmo, com o pai em Chicago.
Szilard bir nötronun atom çekirdeğine gönderilirse geri itilmeyeceği mantığını yürüttü. Bunun yerine çekirdeğin kendisiyle birleşebilirdi ve sonra çekirdek oldukça kararsız bir hal alacaktı. Sonra da parçalanabilirdi.
Szilard concluiu que ao disparar um neutrão ao núcleo do átomo, ele não era repelido, em vez disso, poderia mesmo ligar-se ao próprio núcleo, e então o núcleo tornar-se-ia muito instável.
Fakat bunun yerine tuhaf davranışlar sergilemeye başladı.
Mas agora ela está a agir diferente. estranha...
Bunun yerine, geriye dönüp baktığında farklı şekilde yapmış olmayı dilediği sadece tek bir şey olduğunu ifade etmiştir.
Em vez, olhando para trás, houve apenas uma coisa que ele desejou ter feito de forma diferente.
Bunun yerine, burada, Almanya'nın en büyük liman kentlerinden biri olan Hamburg'da yaptıkları gibi, toplu Yahudi katliamına değişik yerlerde boyut getirdiler.
Ao invés, os nazis noutros locais ajudaram a iniciar o homicídio em massa dos judeus - Como aqui, em Hamburgo, um dos maiores portos da Alemanha -
Bunun yerine size biraz tavsiyede bulunsam nasıl olur?
E que tal se eu lhe der um conselho?
Otopsi bulgularına göre bunun nedeni fiziksel travmaların beslenme yetersizliğiyle artması şeklinde. Böylece travma dokularının yerine yenisi konamamış.
A autópsia concluiu que foi por um efeito cumulativo de numerosos traumas físicos, agravados pela má nutrição que inibiu seriamente a sua capacidade de recuperação desses traumas.
Bunun yerine tüm Kaldera bir dizi küçük patlamalar şeklinde açıldı. Bu bir kez başlayınca, ne kadar devam edeceğini bilemiyorduk.
Bolas, atravessa directamente a maioria das rotas aéreas comerciais.
Olursa ve o binaya bir şey olursa değişecek tek şey, bunun yaratacağı tek değişiklik yarın sabah gazetem yerine Bay Creedy'nin istifa mektubunu okuyacak olmamdır!
Se ele tiver, e alguma coisa acontecer ao edifício a única coisa que mudará, a única diferença que fará é que amanhã de manhã, em vez de um jornal, estarei a ler o pedido de demissão do Sr. Creedy!
Evet, bunun mümkün olduğunu sanmıyorum. Bir emir verildiğinde, bunu yerine getirmeleri gerekmiyor mu?
Se a queixa deu entrada, não têm de a seguir até ao fim?
Sana da yakışır. Neyse, bunun derisinin herhangi bir yerine değdir. En az 2 saat uyur.
Penso que ficaria bem... mas, de qualquer das formas, toca-lhe com isto na pele, e ele vai ficar desmaiado pelo menos duas horas.
O eve tekrar gidip bunun asıl yerine bakmamız gerekiyor.
Vamos ter que levar isto de volta à casa e vê-la no seu contexto original.
Daha önce hiç böyle ahmak yerine konmamıştım ve bunun abartılmış bir alt sınıf kız tarafından yapılmasına izin vermem.
Nunca ninguém me gozou desta forma e não vou tolerar isso de uma produtorazeca de segunda.
Düşündüm ki mutlu olur en azından rahatlamış ama bunun yerine, O sadece.. yenilmiş göründü, sanki benden bir şeyler almış gibiydi
Mas ao invés disso, ele apenas pareceu... derrotado, como se tivesse tirado algo de mim.
Bunun keyfimizi yerine getirmesi lazım.
Isto devia fazer-nos sentir melhor.
Oğlumuzun yerine konuştunuz, Profesör Epps. Bunun için size teşekkür etmekten başka yol yok.
Falou pelo nosso filho, Professor Eppes, não há nenhuma maneira de lhe agradecer o que fez.
Haley'yi seviyorsun. Ama bunun üstesinden gelmek yerine ondan kaçıyorsun.
Amas a Haley, mas em vez de tratares disso, evita-la, trata-la mal.
Oh, bak, eger bebegim kaybolmak yerine senin kollarinin altinda güvende olacaksa, Bunun için endiselenmezdim.
Olha, se a segurança do meu filho dependesse de tu seres ordinária, não teria de me preocupar.
Bu Hükümet, bunun mümkün olabilmesi için her şeyi yapacaktır ve Küba içerisinde, herhangi bir eylemde Amerikalıların yer almamasını sağlamak için gerekeni yapma sorumluluğunun yerine getirilebileceğini düşünüyorum.
E este governo fará tudo o que for possível, e penso que será sua responsabilidade, certificar-se de que não há qualquer americano envolvido em nenhumas acções dentro de Cuba.
yerine 100
yerine koy 21
yerine otur 41
yerine geç 53
yerine dön 33
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
yerine koy 21
yerine otur 41
yerine geç 53
yerine dön 33
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bununla birlikte 245
bunun gibi 190
bununla ne demek istiyorsun 20
bunun adı ne 18
bunun anlamı ne 159
bununla beraber 102
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bununla 93
bunun için teşekkür ederim 20
bunun gibi 190
bununla ne demek istiyorsun 20
bunun adı ne 18
bunun anlamı ne 159
bununla beraber 102
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bununla 93
bunun için teşekkür ederim 20