English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ H ] / Hayatından

Hayatından tradutor Português

3,619 parallel translation
Şu an da muhtemelen tekrar cana gelmiş ve etrafta dolanıp evvelki hayatından bir sürü kişilerle takılıyordur.
E agora ela deve andar por aí, reanimada... com outro...
Bir gün içinde bu hayatından eser kalmayacak.
Daqui a um dia, esta vida acaba para ela.
Kıyafetlerini verip sonsuza dek hayatından çıkacağım.
Vou trazer as tuas coisas e vou desaparecer da tua vida para sempre.
Hayatından çıkmamı istiyor musun?
Queres-me fora da tua vida?
Yarın onu eve geri getireceğim ben de buraya döneceğim, kıyafetlerini verip sonsuza dek hayatından çıkacağım.
Trago-a para casa amanhã, e vou voltar aqui para trazer as tuas coisas, e vou desaparecer da tua vida para sempre.
Hayatından memnun değil misin?
Estás aborrecida com a tua vida?
Düzenli çalışma hayatından daha heyecan verici bir şey olamaz.
Nada muito empolgante, mas é em horário comercial.
Beni hayatından söküp atma.
Não me tire da sua vida.
Kumarı hayatından çıkar.
Procurando esta treta.
Yani, onlar için her şeyi mahvetse bile kimsenin cinselliği hayatından atamayacağını söylüyorsunuz.
Está a dizer que ninguém pode remover a própria sexualidade, mesmo que ela esteja destruindo tudo na pessoa?
New York denen arı kovanında yaşamak, seni hayatından bezdirmiş.
A vida naquela colmeia que é New York, tornou-o entorpecido.
Tartışmaları ve ızdırapları hep hayatından çıkardın.
Cortas sempre os argumentos e a tristeza.
Daha önceki hayatından hiç bahsetmedi.
Nunca falou da vida anterior.
Onun hayatından sonsuza kadar çıkacaksın.
Desapareces da vida dela, para sempre.
Çünkü o adamı unutup hayatından çıkarmak istedin. İnan bana bu ilişkiye bir son vermenin zamanı geldi.
Ficaste com ele para apagar aquele homem da tua vida, para te convenceres que estavas a começar outro capítulo, que era o fim.
Sakinleşmiş hayatından memnundum. Ama sen geldin.
Estava instalada, satisfeita, mas aqui estás tu.
Maktul karısının hayatından endişe ediyormuş, kendi hayatından değil.
A nossa vítima temia pela vida da esposa também, não só pela dele.
Yani bu insanı hayatından tamamen çıkardın öyle mi?
Então vais apenas riscar esta pessoa da tua vida?
Babası olmak için Beau'nun hayatından nasıl vazgeçtiğini.
Como o Beau deu a vida para ser pai dela.
Hayatından memnun olduğunu bilmeni istedi ve senin de başarabileceğini.
Ela queria que soubesses que ela amava a sua vida, e tu também podes amar. Com licença.
Bay Mosley, Arlo Givens'ı şişlemesinin peşinden, ki hayatından oldu, kendisi yüksek güvenlikli hapishaneye nakil oluyor.
Vai para uma prisão de segurança máxima por ter esfaqueado Arlo Givens, e lhe ter tirado a vida.
Sonunda en iyi eğitmen hayatından oldu.
No fim, foi o melhor treinador quem perdeu a vida.
Önemli olan, hayatımda kimse tarafından artık Kadife olarak çağırılıyor olmamam...
A questão é que ninguém me vai mais chamar Veludo, e todos que...
Pek çok stajyerimizin yaşından çok satış ve hayat deneyimleri var.
Leram os currículos deles, certo? Têm mais anos de vendas e experiência de vida do que a idade da maioria dos nossos estagiários.
Evet, belki bir yığın, anlaşılması güç 80'ler göndermesinin ve bir sürü alakasız sözde hayat dersi olması gereken lafın arasından cımbızla almamız gerekti ama doğruya doğru, takım olarak savaşmayı siz öğrettiniz.
Estava enterrado sob uma montanha de referências obscuras dos anos 80 e apenas uma tonelada de outras tretas, acho que foram mencionadas como lições de vida mas ensinaram-nos a ser solidários, Nick.
42 senelik siyasi kariyerinin ardından, güler yüzlü Başkan Yardımcısı ve eski Pennsylvania Valisi, yeni seçim hayatının en riskli göreviyle karşı karşıya. Washington'dan ayrılışıyla memleketinde boş kalan koltuğu doldurmaya yardımcı olmak.
Depois de uma carreira de 42 anos até à data, o genial Vice-presidente e ex-Governador da Pensilvânia enfrenta a tarefa mais difícil da sua vida eleitoral, ajudando a ocupar a vaga deixada após a partida para Washington.
Ama sonra hayatımı zehir eden o ölüm yılından kurtulunca sakinleşmeye başladım.
Mas então comecei a secar... daquele ano a alimentar-me de vidas, aquele ano de matança.
Hayatınızı aslında hiçbir önemi olmayan şeylere takılı kalmakla ya da onlara sinirlenmekle geçiriyorsunuz. Bir sinek ısırığından ölmek üzere olan çocuklarla dolu bir odaya girdiğimde. Bütün gece hayatımı nasıl heba ettiğimi ağladığımda, aslında kendime hak veremiyordum çünkü kendi oğlumunkini de heba etmiştim.
Passamos cada minuto das nossas vidas obsecadas e enjoadas com coisas que não têm importância nenhuma quando em estive num lugar onde se permite que os meninos morram de uma picada de mosquito, e eu ficava a chorar toda a noite a pensar em como perdi a minha vida, excepto que não posso permitir-me chorar em absoluto, porque perdi o meu filho.
Ve kabul etmelisiniz ki seyirci tarafından beğenilmek için yaşayan bir adam hayatını çok fazla tehlikeye atar.
E você tem que admitir, para um tipo que vive para ser amado pelo público, ele deixa-nos colocar a sua vida em risco bastante.
En azından senin bir hayatın oldu.
Pelo menos tu tiveste uma vida.
Dedektif Komiser Yardımcısı James Olson hayatını işine adamış ve çalışkan bir polis memuruydu. Meslektaşları tarafından sevilir ve saygı duyulurdu.
O Detective Sargento James Olson, foi um polícia dedicado e esforçado, adorado e respeitado pelos colegas.
Bu mu onun hayatının en mutlu anlarından birisi?
E foi um dos seus momentos felizes?
Karım beni temizlikçi kadının vajinasından çikolata yerken yakaladı. - Selam hayatım.
A minha mulher apanhou-me a comer um dos chocolates dela, da vagina da senhora da limpeza.
Hayatını bu aptalla geçir bu aptal da bu kararından pişman olmamanı sağlamak için her şeyi yapacak.
Passa o resto da tua vida com este idiota e este idiota irá passar o resto da vida a garantir que não te arrependes.
- Hayatının aşkından.
- Da vida dele.
O da, etrafınızdaki hayat dediğin her şeyin sizden daha zeki olmayan insanlar tarafından yapıldığıdır.
Isso é, tudo ao teu redor, que chamas de vida, foi inventado por pessoas que não são mais espertas do que tu.
Ama bugün komunist tarafından haklanan adamımız hayatının geri kalanında tekerlekli sandalyeye mahkum yaşayacak.
Mas o nosso homem atacado pelo comuna, hoje, vai ficar confinado a uma cadeira de rodas para o resto da vida.
En azından benim hayatımı kolaylaştırırdı.
Ao menos facilitavas-me a vida.
Hayatım sana söyleyip duruyorum, hep söyledim sana evet, başka sadece cinsellik açısından başlamış bir ilişkin var.
Querida, sempre te disse tens algo que começou com sexo.
Ama, öyle bir zaman gelir ki, hayatınızın değeri, hayatınızın geri kalan kısmından daha önemli bir hale gelir.
Mas chega um dia em que a qualidade da vossa vida, é mais importante do que o tempo que têm de vida.
Onun hayatını senin yaptığından daha çok çekilemez hale getirir.
Ela faz a vida dele ainda mais intolerável do que tu fazes a minha.
Sonra geriye kalanlar ineklerin, gariplerin, psikolojik açıdan yıpranmışların ve eziklerin cesaretlerini toplayıp bizleri büyük ihtimalle düşkünler evinde hademe tarafından elle taciz edilirken uyandığımızdaki gibi hayatımızın en beceriksizce mıncıklanma gecesine davet etmesini bekleyecek.
que todos os nerds, esquisitóides, pedrados e falhados, arranjem alguma coragem para nos convidar para a noite mais embaraçosa de toques íntimos que vamos ter até acordarmos num lar a ser apalpados pela pessoa de plantão.
Bakın, İngilterede, 13 yaşında Hannah Jones isimli çocuk hayat kurtarıcı kalp ameliyatından vazgeçti.
Olhe, em Inglaterra, uma miúda de 13 anos chamada Hannah Jones decidiu não querer ser salva numa operação cardíaca.
Yani, hayatını böyle yaşadığın halde Bu yaşadıklarından Daha kötü ne olabilir ki?
Quer dizer, o que é que pode ser pior do que te obrigar a viver a tua vida da forma que a vives hoje em dia?
O aziz olmadan önce ahlâksızlarından vazgeçmişti ama sizin hayatınız, peder, onunkinin tam tersi.
Tendo em conta que renunciou aos seus votos antes de se tornar santo. E estando o padre a viver uma vida de pecado.
Dediğim gibi, Shawn'ın ekstra hayat sigortası yaptırdığından haberim yoktu.
Já lhe disse, eu não fazia ideia que o Shawn tinha feito um seguro de vida extra.
Patronumun Leviathan tarafından yenilmesini izledim, kolum kırıldı hayatım için kaçtım, sonunda geri kazanmıştım ve şimdi kuru kafa maskeli biri beni öldürecek.
Eu vi o meu chefe ser comido por um Leviatã, parti um braço, vivi uma vida em fuga, finalmente recuperei tudo, e agora um tipo com uma máscara caveira de veado vai matar-me.
Bir hayatının olmasını, Harflerin Adamlarından falan olmanı istiyorum.
Eu quero que tenhas uma vida... que te tornes um Homem de Letras, ou algo assim.
Bize birazcık hayatınla ilgili ne gibi sorunlar yaşadığından bahsedermisin.
Fale-nos dos problemas que já teve na sua vida.
Hayatımın en büyük hayal kırıklıklarından biri gücünün sınırının nerelere kadar uzandığını tam olarak kavrayamaman olmuştur.
Sabes, uma das maiores decepções da minha vida é que tu nunca compreendeste a extenção do teu poder.
Bu videonun sana işine ve itibarına mal olacağını biliyordun. Babanın itibarından ve hayatının kontrolü kaybedeceğinden bahsetmeye gerek bile yok.
Sabia que o vídeo custar-lhe-ia o emprego e a reputação, sem falar na reputação do seu pai, e perdeu o controle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]