Hayat çok kısa tradutor Português
277 parallel translation
Güzel olabilirdi ama onun yerine bir kere yaşıyorsun ve hayat çok kısa, her zaman da güzel değil.
Seria bonita, mas só se vive uma vez. Muito pouco e muito mal.
Hayat çok kısa, değil mi?
É tudo tão efémero, não é?
Bilirsin, hayat çok kısa ve...
A vida é curta.
Hayat çok kısa.
A vida é demasiado curta.
* Hayat çok kısa *
And life is short
Hayat çok kısa, evlat.
A vida é curta demais.
Hayat çok kısa Frankie.
A vida é demasiado curta, Frankie.
" Hayat çok kısa
" Näo temos jä muito tempo
Hayat çok kısa olabiliyor.
A vida pode ser tão curta.
Hayat çok kısa!
A vida é curta!
Hayat çok kısa.
A vida é curta.
Kahrolası hayat çok kısa.
A vida é demasiado curta.
Yani bu kadar uğraşmak neden? Hayat çok kısa.
É de aceitar tal coisa?
Hayat çok kısa ve çok acı vericidir der, ve düşündüğünü söyler.
Considera a vida demasiado curta e penosa. Então diz aquilo que pensa.
Hayat çok kısa.
Eu sei que a vida é curta.
Hayat çok kısa, mutlu olmaya çalış.
A vida é curta demais, tenta é ser feliz.
Hayat çok kısa bir şey Charles, ihanetlerle dolu.
Sabes a vida é curta, Charles. Cheia de traições.
Hayat çok kısa.
Sim, a vida é demasiado curta.
Çünkü hayat çok kısa.
A vida é demasiado curta.
Yani sonuçta hayat çok kısa.
Quer dizer, a vida é demasiado curta.
Hayat çok kısa.
A vida é curta, sabes?
- Ve hayat çok kısa.
- A vida é curta demais.
Hayat çok kısa.
A vida é curta de mais para isso.
Hayat çok kısa, biliyor musun?
A vida é mesmo efémera, sabes?
Hayat çok kısa.
A vida é curta demais.
Hayat çok kısa.
A vida é tão curta.
Hayat çok kısa!
A vida é demasiado curta.
Biliyorum, hayat çok kısa.
Sim, eu sei. A vida é demasiado curta.
Ona bağlanmalısın çünkü hayat çok kısa.
Devias comprometer-te com ela, porque a vida é curta.
Hayat çok kısa.
A vida é muito curta.
Hayatım boyu yaşadığım tüm zorluklardan sonra, birkaç hafta içinde, bu çocuklar beni öyle kızdırdı ki, çok kolay ve kısa zamanda.
Depois de tudo o que já tive de aturar na minha vida em poucas semanas aqueles miúdos puseram-me fora de mim... tão depressa.
Hayat beklemek için çok kısa Teresa.
A vida é curta demais para "um dia", Teresa.
Hayat, hakkında düşünmek için çok kısa.
A vida é curta demais para se perder tempo.
Hayat kısa olsun, yoksa utanç çok uzun sürecek.
Abreviemos a vida, ou será longa demais a desonra!
Hayat çok kısa olabiliyor.
- Vai trabalhar no Roadhouse? - É o barman, não é?
Hayat bunun için çok kısa.
A vida é demasiado curta.
Hayat seninle harcamak için çok kısa.
A vida é demasiado curta para perder tempo consigo.
Hayat kendini basit zevklerinden mahrum bırakmak için çok kısa.
A vida é demasiado curta para te privares dos simples prazeres.
Aman be! Hayat yangından korunmak için çok kısa.
Que se lixe, a vida é demasiado curta para isto.
Homer, hayatın çok kısa olduğunu fark ettim. - Ciddi misin?
Começo a ver de que como a vida é curta.
Demek istediğim kısa bir süre önce hayatın tehlikedeydi ve şimdi iyileşme ihtimalin çok kuvvetli.
Refiro-me a que sua vida esteve em perigo apenas recentemente tempo e agora suas possibilidades de recuperação são excelentes.
Hayat bunun için çok kısa.
A vida é demasiado curta para isso.
Çok kısa bir süre boyunca hayatın tatlı olduğunu sanırlar. Sonra trajediler yaşanır ve hayatın kaybetmekten ibaret olduğu anlaşılır.
Temos um período limitado para acreditar que a vida é bela... mas a tragédia acaba por se abater e concluímos que a vida implica perda.
Hayat, araya yeni insanlar sokmak için çok kısa.
Diz ser a vida demasiado curta para a desperdiçarmos assim.
Herhalde o olay bana hayatın çok kısa olduğunu hatırlattı.
Acho que isso me fez ver que a vida é muito curta.
- Sahi. Bu dünyada henüz çok kısa bir hayatın oldu yakalanmayacağını nereden biliyorsun?
Se o teu plano é infalível, porque foram apanhadas a Pamela e a Sue?
Hayat, sinir olduğum insanlarla geçirmek için çok kısa.
A vida é demasiado pequena para a gastarmos com pessoas que te chateiam.
- Hayat diyorum, çok kısa.
- A vida... estou a dizer que é efémera.
- O zaman çok kısa bir hayatın olur.
- Nesse caso, viverá pouco tempo.
yıllardır suyun üstünde yürüyoruz ve bu iyi bir şey değil. hayat bunun için çok kısa.
Temos andado durante anos só a marcar passo, e não vale a pena. A vida é demasiado curta para isso.
Çok kısa bir süre önce ben ve hayvanım... Londra'daki küçük apartman dairemizde... tembellik yapıyor, can sıkıcı bir bekar hayatı yaşıyor ve... herşeyin böyle sönük olmamasını diliyorduk.
Parece-me que foi há pouco tempo atrás... que o meu bichinho de estimação e eu estávamos a descansar no nosso pequeno apartamento em Londres, vivendo dia a dia, uma vida de celibatário, e desejando que as coisas não fossem assim muito, muito maçadoras.
çok kısa 47
kısa 87
kısacası 154
kısa boylu 32
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kısa 87
kısacası 154
kısa boylu 32
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kısaca 78
kısa bir süreliğine 17
kısa keseceğim 34
kısa mı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
kısa bir süreliğine 17
kısa keseceğim 34
kısa mı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34