English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ P ] / Pek iyi değil

Pek iyi değil tradutor Português

1,960 parallel translation
Hafızam pek iyi değil ama.
Bem, tenho a memória fraca.
Durumu pek iyi değil.
Sabes, ele não está bem.
Burada olman pek iyi değil eski dostum.
Não parece bem, velho amigo.
İkinizin arası da pek iyi değil.
Vocês têm andado às turras.
- Pek iyi değil.
Droga!
Üzerine turnike uyguladık ama durumu pek iyi değil.
Pusemos-lhe um torniquete, mas ele não está lá muito bem.
- Pek iyi değil!
- Como é que está?
- Bugün pek iyi değil.
Hoje não está lá muito bem.
Pek iyi değil, ha?
Não muito bem, pois não?
- Hayır, pek iyi değil.
- Não muito bem.
Arka taraf sessiz. İnsanlarla aram pek iyi değil.
lá é sossegado e... não sou grande coisa com as pessoas.
Pek kibar değil. Telepatiklikte de pek iyi değil.
Ele não é muito simpático nem muito bom nisso.
Tahran'daki bir iletişim ağına girmemi istediğinden beri görmedim. Aslında düşününce Farsçam pek iyi değil bu yüzden çeviriye geri dönsem iyi olacak.
Não desde que me pediu para infiltrar numa transmissão de Teerão e tendo em conta que não sou grande coisa em Farsi, devia voltar à tradução.
Pek iyi değil.
Honestamente? Nada bem.
Ancak vaziyet pek iyi değil.
Mas o prognóstico não é bom.
Pek iyi değil.
Não muito bem.
- Pek iyi değil.
- Não bem.
Şimdilik pek iyi değil.
Por agora não é possível.
Normalde onu Izzie vazgeçirirdi ama o kanser ve zihinsel olarak da pek iyi değil. Bu yüzden onu durdurması gereken benim.
Normalmente, era a Izzie que o chamava à razão, mas ela tem cancro e um problema mental grave, por isso eu tenho de o impedir.
Açıkçası pek iyi değil, dışarı çıkalım tamam mı?
Gostas dele? Não gosto, de facto. Vamos lá para fora, está bem?
- Çocuklarla aran pek iyi değil.
- Não és bom com miúdos.
Cameron, nasıl gidiyor? Pek iyi değil.
Cameron, como vais?
- Pek iyi değil.
- Não tão bem.
Pekâlâ. Bu pek iyi değil.
Aparentemente não muito bem.
Yani, benimle ilgilenmiyor, öyle olsa bile, ki değil,... ondan hoşlanmam benim için pek de iyi olmaz sanırım.
Ele não está a fim de mim, e, mesmo que estivesse - mas não está - não seria nada bom para mim estar atraída por ele.
Pek iyi değil.
- Não muito boas.
Pek de iyi değil.
Não muito bem.
Yani, bu pek de iyi değil. Az önce dediğim gibi Trey Hanson masumdu.
Portanto, não é bom declarar o Trey Hansen inocente.
Ama eve gittiğinde, mutsuz olduğunu fark ediyor çünkü sevgilisi ona karşı çok kötü davranıyor ve yaşadığı apartman da pek iyi bir yer değil.
Mas depois quando vai para casa, a sua própria vida é triste, porque a namorada é má para ele e o apartamento dele não é grande coisa.
Ama takım elbisem pek iyi durumda değil doğrusu.
- Sim, estou bem. Mas o casaco não está lá muito bom.
Pek iyi değil açıkçası.
Não reagiu bem.
Bu kulağa pek iyi gelmedi, değil mi?
Isto não pareceu lá muito bem, pois não?
İyi bir yalancı bulmak pek zor değil ama gerçekten büyük bir yalancıyı... Bu çok nadirdir.
Não é difícil encontrar um bom mentiroso, mas... um mesmo muito bom... é raro.
Bu şeyi lağımlarda avlamak pek de iyi bir fikir değil, Liv.
Sabes, caçar esta coisa nos esgotos... Não é uma boa ideia, Liv.
Şey, bu pek de iyi bir fikir değil.
- Acho que isso não é muito boa ideia.
Bu aralar pek iyi bir arkadaş olamadım, değil mi?
Ultimamente não tenho sido uma grande amiga, pois não?
Bak, bence bu pek iyi bir fikir değil.
Olha que acho que não boa ideia.
Şu an pek iyi bir zaman değil.
Está bem.
Ona beraber söylemek sanırım pek iyi gitmedi, değil mi?
Contar-lhe juntos não resultou lá muito bem.
O batırdı. Sadece, o insanlara çok iyi uyum sağlayamaz. Pek değil.
É só porque ele não consegue... lidar com outros... muito bem.
Pek iyi bir zaman değil.
Não é uma boa altura.
- Bir şey mi buldunuz? - Pek iyi bir şey değil.
- Tens alguma coisa?
Çok sevinirim ama bu gece gerçekten de pek iyi bir zaman değil.
Fico feliz em ajudar, mas esta noite não é lá muito Óptima.
Şimdi pek iyi bir zaman değil.
Esta não é uma boa altura.
Şairliğin açısından ödlek olmak pek iyi bir şey değil.
Sabes, não é muito bom para a tua poesia seres tão medricas.
Erin için endişeleniyorum çünkü pek iyi bir çalışan değil.
Estou preocupado com a Erin porque ela não é uma funcionária muito boa.
Sanırım haklısın. NYÜ'daki tek arkadaşımı görmezden gelmek pek de iyi bir fikir değil.
Tens razão, não deve ser boa ideia ignorar a minha única amiga na NYU.
Aslında şu an pek iyi bir zaman değil, misafirim var.
Agora não é boa altura, tenho companhia.
Tam bir dövüş bile sayılmazdı. Sağlığı şu aralar pek de iyi değil.
Não há lutas no Câmara Vermelha.
Pekala, ama bu pek iyi bir hikaye oluşturmazdı, değil mi?
Certo, mas isso não daria uma grande história, não é?
Sen dışarıda rüzgarın altındayken laptopun başındaki adamın şakalar yapması pek de iyi gelmiyormuş, değil mi?
Viste, não é tão divertido quando estás aí fora e tens um tipo num portátil a dar-te ordens, pois não?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]