Soru şu tradutor Português
1,452 parallel translation
Öyleyse soru şu : Orada ne var?
Então a questão é o que estará ali.
Soru şu ki, ya sen?
A pergunta é, tu estavas?
Asıl soru şu, iç kanamaya ne neden oldu?
A questão é, o que é que causou a hemorragia interna?
Soru şu ki, şimdi ne yapacağız, Diana?
A questão é, o que é que fazemos agora, Diana?
Soru şu ki, niçin?
A questão é : porquê?
Asıl soru şu. O ölümün hangi evresinde?
É uma questão de como foi a morte...
Asıl soru şu :
A questão é...
Ve asıl soru şu... kardeşinin bundan paçayı sıyırmasına izin verip, hayatının geri kalanını içeride geçirecek misin?
E a questão é... Vais deixar a tua irmã escapar imune e passares o resto da tua vida na cadeia?
Soru şu ki bu durumda Joseph Smith ne yapardı?
A pergunta é : O que faria Joseph Smith ( religioso americano )?
Asıl soru şu : neden bu özellikler, neden 25 Aralık'ta bir bakire doğumu neden 3 günlük ölüm ve kaçınılmaz yeniden diriliş, neden 12 havari ya da takipçi?
A questão mantèm-se : porquê estes atributos, porquê o nascimento de uma virgem a 25 de Dezembro, porquê a morte e a ressurreição após 3 dias, porquê os 12 discípulos ou seguidores?
Soru şu :
A questão é :
Sezonun başında O'nunla tanıştık ve hapishanenin bodrumunda gizlendiğini gördük. Asıl soru şu idi, bilirsiniz : Demir maskeli adam gibi bodrumda tutulan bu adam, kim olabilirdi?
Vamos conhece-lo no começo da temporada e ele está escondido no porão da prisão e a grande questão, pois ele é quase como o Homem da Máscara de Ferro, é "quem é este gajo?", " qual a razão
Asıl soru şu : Sen kimsin?
A pergunta a fazer é : "Quem és tu?"
Şimdi soru şu :
Agora, a questão é :
Hayır, Aklı Başında, asıl soru şu :
Não, Prudência, a questão é :
Belki de soru şu : İnsanlar bunu neden yapmıyor?
Talvez a pergunta seja... por que as pessoas suportam isso?
Ancak asıl soru şu, bundan keyif alıyor musun?
A verdadeira questão é, gostas do que fazes?
Şimdi sorulması gereken soru şu ;
Portanto, a única pergunta é :
Bazı öğrencilerin kafasındaki soru şu.
E alguns alunos ¡ nterrogam-se.
Soru şu ki, yeryüzünün dilini sen mi konuşacaksın, yoksa sana konuşulmasına mı izin vereceksin? Freud doğru bilmişti.
A questão é se vais falar a linguagem da terra ou ouvir os outros falarem-te nela.
Yine de, soru şu ki seninkinde de var mı?
Mas a pergunta é... Será que está no teu?
Açıkta kalan soru şu, Meksikalı olmaktan vazgeçmişler mi, vazgeçmişlerse ne zaman?
Há uma pergunta : como é que deixaram de o ser... e quando.
Kimsenin soramadığı asıl soru şu : "Dan günün birinde yeniden aşık olabilecek mi?"
A verdadeira questão, aquela que ninguém põe, é : "Será que o Dan irá de novo encontrar o amor?"
Bence de öyle. Soru şu : "kime"?
Eu acho que ele fez, só não sabemos a quem.
Bütün bu insanlara sahip çıkmalıyım, sorulacak soru şu, bu iki cinayet arasında... bağlantı var mı, yoksa tesadüf mü?
Tenho o Carl, entre todas as pessoas, a perguntar se a coligação entre estes dois casos... é mais do que circunstancial.
Soru şu... hangi tür düzlemde, bu iki olay arasında eşit yarı-oransal bağlantı vardır?
Questão... em que plano existencial Existe sequer uma ligação semi-racional entre estes acontecimentos?
Ama soru şu Papi.
Mas a questão é esta, Papi.
O yüzden, tek soru şu :
Agora a pergunta é.
Soru şu :
Por isso, a questão é :
Asıl soru şu : Baal'ın Adria ile ne işi var?
A questão principal é, o que quer o Ba'al da Adria?
Sanırım herkesin aklındaki soru şu : Neden Bay Gıdak'ı satın aldın?
Hugo, penso que a pergunta que está na cabeça de toda a gente é porque é que comprou o Mr.
- Önemli soru şu ;
Aqui está o dinheiro.
Soru şu ; Mac McGill'i kovma konusunda ne yapacağım?
A pergunta é, o que faço eu quanto a despedir o Mac McGill?
Teşekkürler şef. Şimdi soru şu ki,. evli olduğunuz halde bu bekar olayında ne yapıyorsunuz?
Agora a questão é, porque um casal se infiltraria num evento de solteiros?
Soru şu ki, amaç nedir?
A questão é, em que ficamos?
Soru şu, hangi yerel Brezilya tropik meyvesinin Latince adı "ananas comosus" dur?
A pergunta é, que fruto tropical nativo brasileiro tem o nome latino "Ananas Comosus"?
- Soru şu.
- Uma pergunta.
Ama temel soru şu.
Mas o que importa é...
O halde soru şu, neden zamanımızı harcıyor?
A questão é : porque está ele a fazer-nos perder tempo?
Asıl soru şu ki, sen kimsin?
Por isso a questão é : Quem é a Tenente?
Hayır, asıl soru şu ki, nasıl oldu da New Bern'de yetkili sen oldun?
Não. A questão é saber como é que tu chegaste a Presidente de New Bern?
Soru şu : Çalışmasına nasıl engel olacağız? Uydu telefonunu ancak bu şekilde kullanabiliriz.
A questão é como é que a desactivamos, para podermos usar o telefone de satélite.
Çukur kırpıntılar sorun değil. Asıl soru şu :
o que vai acontecer se eles não terminarem em cinco dias?
Geriye şu soru kalıyor :
A pergunta permanece.
Sonra aklıma şu soru geliyor :
A propósito...
Justin, seni uyariyorum... o zaman soru su nasty ile ilgili neler hissettiniz've grubumuzda olmali mi ne dusunuyorsunuz?
Justin, estou lhe avisar-te... A pergunta é como nos sentimos tendo alguém'asqueroso'... no nosso grupo. O que vocês acham?
Yani tüm gece burada otursak ve soru cevap oyunu ile bulmaya çalışsam da gerçek şu ki benden söylememi beklediğin şeyi bilmiyorum.
Digo, podemos ficar aqui sentados a noite toda jogando 20 perguntas e tentar encontrar, o facto é que, eu não sei o que queres que eu diga...
Normal bir soru sor ve şu işi bitirelim.
- Faz uma pergunta normal.
Yerinde bir soru. Cevabı da şu : Vermeye hazırdım ama kimse istemedi.
Eu estava preparado para fornecê-la mas a polícia nunca a pediu.
Bak, bazı gazeteciler şu şike olayı hakkında soru soruyorlar.
Há uns jornalistas que estão a fazer perguntas sobre apostas.
Bazı gazeteciler şu bilerek az sayı atma olayı hakkında soru soruyorlar.
Alguns jornalistas andam a fazer perguntas sobre pontos dados.