Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / He couldn't make it

He couldn't make it перевод на турецкий

203 параллельный перевод
Tell him I'm sorry he couldn't make it.
Gelemediği için üzgün olduğumu ilet.
He tried to throw a scare into Slim, too, but he couldn't make it stick.
Slim'i de böyle korkutmak istemişti.
- He couldn't quite make it, Louise.
- Bu sefer gelemedi, Louise.
I guess he couldn't make it.
Sanırım o yapamadı.
But he couldn't make it.
Ama başaramadı.
He ordered the Thunder down, knowing he couldn't make it.
Başaramayacağını anlayınca, Thunder'ı indirmemizi emretti.
You know if he couldn't make it home for dinner, he'd call.
Yemeğe gelemeyecekse, arardı.
He couldn't make it, but we can.
O başaramamış, ama biz başaracağız.
He couldn't make it back.
Skag nerede? - Dönemedi.
He got sick and he couldn't make it back.
Hastalandı ve iyileşemedi.
Sorry, he couldn't make it.
Üzgünüm Barney, gelemez.
Flip did tell you about why I couldn't make it last night, didn't he? Yeah.
Flip dün gece neden gelemediğimi söyledi, değil mi?
Then came all those nights when he couldn't make it.
Ama sonra benimle buluşamadığı geceler çoğaldı.
He couldn't make it?
Sizin yanınızda mı?
If he left me, I couldn't make it.
Beni bırakırsa, üstesinden gelemem.
- He couldn't make it.
- Gelemedi.
He went up the hill but his chest couldn't make it.
Tepeye çıktı, fakat göğsü dayanmadı.
- He couldn't make it out of bed.
- Yataktan çıkamadı.
Hey, listen, he couldn't make it anyway.
Dinle, zaten bir şey beceremedi.
He couldn't make it!
Beceremedi!
He couldn't abandon it, and he couldn't make it work.
Bu fikri terkedemedi ve zaten başaramadı.
He said he couldn't make it.
Yapamadığını söyledi.
Guess he couldn't make it. Wishing'you didn't?
- Sanırım yetişemedi.
I couldn " t change it, but... for some reason we lost old Bobby, and... it was up to me to make that reason a good one, cause... cause Bobby, he deserved it.
Bunu değiştiremem artık, fakat bazı sebeplerden dolayı yaşlı Bobby'yi kaybettik. Ve bu bana iyi bir yol gösterdi. Bobby, iyi bir neden için ölmüştü.
He couldn't make it.
- Üzgünüm, gelemedi.
He couldn't make it?
Gelemedi mi?
He said he couldn't go on making the John Milius script because it didn't really express his ideas, and he still doesn't know how to make the film into his personal vision.
Kendi fikirleriyle örtüşmediği için John Milius'un senaryosunu çekmeye devam edemeyeceğini söyledi ve hala kendi bakış açısı doğrultusunda filmi nasıl yapacağını bilmiyor.
- He couldn't make it, i'm afraid.
- Korkarım ki gelemedi.
You got over here, so why couldn't he make it over there?
Sen buraya gelebildin. O neden oraya gidemesin ki?
I'm sorry he couldn't make it into town, but I've always wished I could have some time alone with you.
Buraya gelemedigi için üzüldüm, ama her zaman seninle basbasa kalmak isterdim.
He said he was very sorry that he couldn't make it, and he was absolutely forlorn and he had to...
Gelemediği için çok üzgün olduğunu söyledi, perişan haldeydi ve yapması gereken...
He couldn't make it down the stairs to enjoy the snow.
Karin tadini çikarmak için merdivenlerden inemedi.
Hi. My dad couldn't make it, so he sent me.
Selam, babam gelemedi, ve yerine beni yolladı.
He couldn't grasp the idea that the nurse couldn't make it be yesterday.
Hemşirenin bugünü dün yapamayacağını kafası almıyordu.
" The merchant's son stole his precious instrument, but when he took that flute home, he couldn't make it play.
Karanlık ve rüzgârlı bir gecede tüccarın oğlu çobanın değerli enstrümanını çalmış. Ama flütü eve götürdüğünde onu çalamamış.
Of course, what Matt meant to say... according to his attorneys, is that he couldn't possibly do it alone... and he insisted that we make time to acknowledge the hard work of everyone... who makes The Simpsons possible.
Elbette, Matt'in demek istediği avukatlarına göre, bu işi tek başına yapmasının mümkün olmadığını Simpsonların yapımına katkıda bulunanların ne kadar çok çalıştığını söylemekte ısrar etmiş.
- He couldn't make it.
- O başaramadı.
He couldn't make it, sir.
Uh! O gelemedi efendim.
He couldn't make it.
Kendisi gelemiyor.
- He couldn't make it.
- Olmadı.
- What do you mean, he couldn't make it?
- Olmadı da ne demek?
And last week, when he couldn't make it to my cousin's engagement party because you guys were collecting toys for the orphanage?
Ve geçen hafta, kuzenimin nişanına gelememesinin sebebi gerçekten yetimhane için oyuncak toplamanız mıydı?
When he found out that Hattie couldn't speak, it didn't make any difference... because the part had no dialogue.
Sonra Hattie'nin konuşmadığını öğrendi ama hiçbir şey değişmedi çünkü rolde hiç repliği yoktu.
And he's basically there to make it seem they're justified... in firing somebody, because they couldn't just come out and say that, could they?
Ve temel olarak birini kovmak için haklı olduklarını... göstemek için aldılar, çünkü dışarı çıkıp bunu söyleyemiyorlar, değil mi?
Oh, he, um, he- - he couldn't make it.
- O gelemedi.
He's in a coma, so he couldn't make it today.
Kendisi komada, o yüzden bugün gelemedi.
Unfortunately, he couldn't make it, so in his place we have LaToya Jackson.
Ama maalesef gelmedi biz de yerine Michael Jackson'un kardeşi Latoya Jackson'ı çağırdık.
This comic sucks! He couldn't make me laugh even if I was laughing my ass off and he was making me do it.
Bu saçmalık, hiç te bile gülmüyorum hatta çok gülesim olsa bile bu adama gülmem
- He couldn't make it.
- Bunu yapamazdı.
He couldn't make it today because of work but I'm sure he'll come visit soon.
Bugün iş nedeniyle gelemez ama yakında ziyarete geleceğine eminim.
OH HE, UH, COULDN'T MAKE IT. OH, I THOUGHT MAYBE HE DIDN'T WANT TO BE SEEN
Ben de belki de bu yıl ki zavallı yürüyüşte görünmek istememiştir diye düşünmüştüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]