The no перевод на турецкий
160,799 параллельный перевод
No. I'd sooner buy the smile off the Mona Lisa.
Mona Lisa gülüşünü alabilsem alırdım ama.
No, about the fund.
- Hayır şirket konusunda.
Making it clear to the suspect that you know all the particulars of his crime helps him feel there is no way to avoid detection.
Şüpheliye suçlarını bildiğimizi hissettirmek kişiyi suçunu itiraf etmeye zorluyor.
No, I did. It's just that I know Marissa, and she's on the ball.
Beğendim de Marissa bildiğim biri.
No class action. If the firm pursues a class action, our offer goes away and Frank gets nothing.
Toplu davayı sürdürürseniz teklif sona erer, Frank avucunu yalar.
It's the client's. No. It's a decision for the whole class :
Hayır, toplu dava olacaksa tüm davacılara ait, 24 müvekkile.
- No. But he said he was gonna give all this to the cops if I didn't come clean to the company.
Ama eğer suçumu itiraf etmezsem hepsini polise vereceğini söyledi.
No, it's-it's in the Middle East.
Hayır. İş Ortadoğu'da.
There's no way to keep Cabe's temperature down on the helicopter.
Helikopterde Cabe'in sıcaklığını düşük tutmanın mümkünü yok.
No, but the polymer in Styrofoam is in polystyrene and I have that in the packing foam of my hand drill.
- Hayır, ama straforun içindeki polimer polistirendir ve matkabımın kutusunun içinde bundan var.
No, the hydrogen sulfide collection went off without a stitch.
Hayır, hidrojen sülfür toplaması soğansız bir şekilde sona erdi.
No, the thermometer says 99 degrees.
Hayır, termometre 37 dereceyi gösteriyor.
The bad news is : we have no idea what's really going on.
Kötü haberse neler döndüğünün farkında bile değiliz.
But the Norteguayans wouldn't be here unless they were planning something much bigger than simple black market arms purchases. You got any idea what that could be? No.
- Ne olabileceği hakkında fikrin var mı?
There is no "sandhog" in the zoological taxonomy, and since they work underground, lack Vitamin D, and are prone to sallow skin like mole rats, a blind underground rodent is a fitting moniker.
Zoolojik taksonomide "kumdomuzu" diye bir şey yok ve yeraltında çalıştıklarından D vitamini eksiklikleri var ve köstebek fareleri gibi soluk ciltliliğe yatkınlar kör bir yeraltı kemirgeni gayet uygun bir takma isim.
I'll make sure there are no kinks in the line.
Ben gidip hatta kıvrılma var mı bir bakayım.
There's a power saw on the truck, but there's no electricity in here.
Kamyonda elektrikli testere var fakat burada elektrik yok.
No, the vibrations will shake it, it'll fall.
Olmaz, titreşimler siloyu titretir, devrilir.
That way the bad guys will think you have no idea where I am,'cause I ripped you off, and they'll leave you alone.
Bu sayede kötü adamlar sana kazık attığım için nerede olduğumu bilmediğini sanacak ve seni rahat bırakacaklar.
No, Mitch. Don't put that horrible thing out in the universe!
Mitch, o korkunç şeyi evrene yayma.
The innocent way your shirt cuffs were no different than your sleeves.
Gömlek manşetinle kolunun birbirinden farklı olmaması ne kadar masumcaydı.
The Ventura Bridge is a no-bid contract going back, what, five years?
Ventura Bridge ile pazarlıksız sözleşmemiz var, beş yıldır.
Our client had no idea who the patient was in Syria.
Müvekkilimizin Suriye'deki hastanın kim olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
Your Honor, the defendant can no longer argue ignorance.
Sayın yargıç sanık kim olduğunu bilmediği kartını daha fazla kullanamaz.
And the prosecution's witness has just argued that he's a member of ISIS. No, it is not.
- Hayır, değil.
No, seriously, he's on the phone.
Hayır, ciddiyim. Şuan telefonla konuşuyor.
In fact, the Supreme Court decision in Holder v. Humanitarian Law Project made it very clear that the good intentions of the Law Project made no difference as to their culpability.
Hatta Yüksek Mahkeme'nin Holder'ın İnsancıl Hukuk Projesi'ne karşı davasında bu çok açık bir şekilde şöyle belirtilmiştir. Hukuk Projesi'nin iyi niyetinin, bu suçluluk karşısında hükmü yoktur.
No, no. I may agree with you on the spirit, but not the letter of the law.
Manevi anlamda size katılabilirim ama kağıt üzerinde yazılı hukukta katılamam.
A problem with the fertility clinic... they say they have no record of a Laura Salano ever donating there.
Fertilite Kliniği'yle ilgili bir sorun çıktı. Laura Salano'nun oraya bağış yaptığına dair kayıt olmadığını söylüyorlar.
It was voided the day Lake Drive closed its doors. No, sir.
Lake Drive'ın kapatıldığı andan itibaren geçerliliği kalmadı.
No, every word I'm telling you is the truth.
- Hayır, anlattığımın hepsi doğru.
No, you're representing the co-owner of the fertilized embryo.
Hayır, döllenmiş embriyonun sahiplerinden birini temsil ediyorsun.
When I asked you... if your firm's motives were pure, did you not say the problem is that Cook County hated African-Americans and treated black lives carelessly? No.
Size şirketinizin niyetinin dürüst olup olmadığını sorduğumda sorunun Cook County'nin Afroamerikanlara nefretinden ve onları önemsememesinden kaynaklandığını söylemediniz mi?
And there's the rub. Your clients have no use for this embryo, Ms. Hoff.
Durum şu ki müvekkiliniz embriyoyu kullanamıyor Bayan Hoff.
So you bought the jewelry before your parents'Ponzi scheme? No.
Yani mücevherleri ailenin saadet zinciri olayından önce mi aldın?
Now, look, I hate Yale as much as the next guy, but no one is helping their case by arguing here.
Yale'den ben de buradaki adam kadar nefret ediyorum ama bunu tartışmak dava adına hiç kimseye yardımı dokunmuyor.
Well, the subject is... 3D technology in ballistics. No, the impact of interferometers on 3D renderings. No.
Konu 3D teknolojisinin balistik bilimindeki kullanımı.
No. Just telling the truth.
- Hayır sadece gerçekler.
No, for the purpose of copyright, we wrote the episode.
Hayır, telif hakkı dolayısıyla bölümü biz yazdık.
No. The way you are now?
- Şimdiki haline baksana!
So, I hope no one needs to use the bathroom.
Umarım kimse lavaboyu kullanma ihtiyacı duymaz.
No, let's divide up the posts.
- Hayır, belgeleri bölelim.
- No. I said, in the abstract...
- Hayır, pratikte yapabilirsin dedim.
No, this is from the censorship panel.
Hayır, bu bilgi sansür toplantısından.
No, they could sue the person who leaked it.
- Hayır bunu sızdırana dava açabilir.
And then there's the additional problem that Kresteva no longer believes our bribery story.
Ve başka bir sorunumuz ise Kresteva artık rüşvet hikayemize inanmıyor.
No idea, but I'm sure you can talk to the sheriff's office about this.
Bir fikrim yok ama bunun için karakolla ile konuşabilirsin.
No court will allow you to sue me at the same time that you're being prosecuted.
Soruşturman olduğu sırada hiçbir mahkeme beni dava etmene izin vermez.
Maybe you're right that no court will allow my suit to go forward, but you could've told me that on the phone.
Hiçbir mahkemenin davamı kabul etmeyeceği konusunda haklı olabilirsin ama bana bunu telefonda söyleyebilirdin.
No, I'm under the mistaken impression I don't defend anyone.
Hayır, hiç kimseyi savunmam gerekmeyeceği izlenimine kapılmıştım.
No, I'm telling the truth.
- Hayır gerçekleri söyleyeceğim.
the notebook 36
the not 21
the noise 65
the nose 48
the non 52
the north 33
the north pole 16
the note 34
nothing 25771
noel 174
the not 21
the noise 65
the nose 48
the non 52
the north 33
the north pole 16
the note 34
nothing 25771
noel 174
no comments 23
no it isn't 59
nope 8135
not allowed 48
normal 592
note 183
noth 18
nora 980
no one cares 99
no response 122
no it isn't 59
nope 8135
not allowed 48
normal 592
note 183
noth 18
nora 980
no one cares 99
no response 122