Asıl konu перевод на английский
464 параллельный перевод
Ama asıl konu şu ki, bayan Kingsby kadar sevimli olsa da... onun kadar kibar, onun kadar alımlı olsa da onun tek bir parçasına dahi özlem duymuyorum dünyadaki tüm paraları verseniz de.
But to the point, lovely as Mrs. Kingsby is, gracious as she is, charming as she is... I don't hanker for any part of her. Not for all the money in the world.
Ama asıl konu şu : Bu karmaşık sistem içinde başka türlü olamaz.
But the thing is, inside that complex system, it's impossible.
Hayır, asıl konu Ohara-san hiçbir şeyin hallolmadığı bir sistem içinde bile bir yandan mide kanseriyle boğuşurken Watanabe-san çok şey başardı.
No, but the thing is, Ohara-san, even within a system where you can't get a thing done, and battling stomach cancer at that, Watanabe-san managed to accomplish so much.
Ayrıca asıl konu şu ki... onu hiç yanına almamalıydın.
Besides, the root issue is that... you should never have taken her on.
Asıl konu bu değil.
That's not quite the point.
Orası da var, ama asıl konu o değil.
That's part of it, but not all.
Asıl konu da bu değil mi, bay Elliott?
Isn't that beside the point, Mr Elliott?
Asıl konu, ben ne yapacağımı bilmiyorum.
If that's not it, I don't know what to do next.
Asıl konu, kızımın seni istiyor olması.
The main thing, she wants you.
Aslında asıl konu kuzu değil, ne yazık ki, Bayan Hurst.
Well, the lamb isn't really the business I came about, Mrs. Hurst.
Bay Scott, asıl konu hız.
Mr Scott, speed is of the essence.
Asıl konu, sen fazla açık sözlüsün ve bu yüzden, ister istemez...
The main thing is you're too frank... and therefore, inevitably, well- -
Asıl konu yardım etme...
It is a question only of helping...
Sonradan olay sırf paraya dönüşse de eskiden asıl konu hayatımdı.
The latter is just about money. The former is about my life.
Asıl konu kiminle gitmek değildir hayatım, seni eve kimin götürdüğüdür.
It's not who you go with, honey. It's who takes you home.
Asıl konu, bu günlerde, böyle bir evliliğin sürebilme şansı ne?
The point is, what chance has a marriage like that got to work nowadays?
Asıl konu, ümidin sadece bir hayal olduğu... Sunnyvale Dinlenme Evi'nin sakinleri.
Case in point, the residents of Sunnyvale Rest Home, where hope is just a memory.
Asıl konu da bu işte. Bu bizim ilişkimizdi.
That's our relationship.
- Evet. Asıl konu : Lise diplomanız, transkriptiniz ve üniversite giriş sınavınız olmadığından ve üniversiteye girenlerden 30, 40 yaş büyük olduğunuzdan sizce üniversite, sizi nasıl öğrenci olarak kabul edebilir?
The point is, though... since you have no high school diploma... and no transcripts of any kind, no S.A.T. Scores... and you're 30 to 40 years older than our average freshman... how can this university ever see its way clear... to accept you as a student?
Pekala, bugün burada ne dersem diyeyim asıl konu, en cömert hayırseverimizi en yeni öğrencimizi onurlandırmak için buradayız. Onun sayesinde bugün burada temel atıyoruz.
So, whatever it is that I have said here today... the point is that we are here to honor... our most generous benefactor... and newest freshman... the man who's made it possible... for us to break ground here today...
- Asıl konu şu, personel listesini kontrol etmiş olmanız gerekiyordu.
- The point is, You were supposed to have checked their personnel list.
Asıl konu, zihnin madde üzerindeki etkisi.
This is all a question of mind over matter.
Buradaki asıl konu sadakattir.
The real issue here is loyalty.
Ama asıl konuşmaya geldiğim konu Biko'nun yönettiği, halk evi gibi bir merkezde yaşanan bir olaydı.
But what I've really come about is an incident that occurred at a sort of community center Biko was putting together.
- Asıl konu bu değil, Hi.
- That ain't the point, Hi.
Sizinle asıl konuşmak istediğim konu, Jenice ile ilgili.
What I really wanted to talk to you about is Jenice.
- Asıl konu şu ki içeri nasıl gireceğiz?
- But then as we are going to enter?
Bilmem. Şu anda aklımdaki asıl konu Lonnie değil.
He's not the main thought on my mind right now.
Şu anda aklımdaki asıl konu Lonnie değil.
Lonnie is not the main thing on my mind.
-... ama asıl konu yüzbaşı...
-... but the thing is...
Ama asıl konu... arkadaşın Peder Karras'a masumları kesip biçmemi doğramamı izleterek çektirilen eziyet!
But, the main thing... is the torment of your friend, Father Karras... as he watches while I rip, and cut, and mutilate the innocent!
Ama asıl konu şu ki, biz öldük.
But the point is, we died.
Asıl konu, benim sizden önce burada olmam.
The point is I was here first.
Asıl konu damadın Sam Douglas.
It's your son-in-law, Sam Douglas.
Asıl konu ne, biliyor musun?
You know what it is?
Asıl konu ise, bu apaçık ortada.
The thing is, it's obvious.
Hayır, domuzun kesilme şeklinin temiz olup olmaması asıl konu.
No, no, it all has to do with the way they kill the pig.
Asıl konu cesetlerin olduğuydu.
The main point is, there were bodies.
Pekala asıl konu eğer açığa çıkarsa panik yaratabilir.
well, the point is, there could be panic if this all came out.
Ve işte asıl önemli konu.
Now, here's a real hot flash.
Beni endişelendiren asıl konu karının tutumu sevgili Kont!
What worries me is your wife's attitude
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
Well, the chapel is being built and that's all that matters.
Asıl önemli olan konu bu.
It's more important.
Asıl konu.
There's just one thing that matters.
Mantıklı biri olduğunu biliyorsak.. ... bu küçük köyler arasında dolaştığına göre asıl ilgisini çeken konu neden Engels Barajı olmasın?
Why wouldn't it be reasonable to assume that somebody travelling around these small villages might have a particular interest in the Engels Dam?
Ne tür bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz belirlenene ve nasıl bir önlem alınması gerektiğine karar verilene kadar, hangi sebeple olursa olsun evinizden dışarı çıkmayın, ve konu ile ilgili gelişmeleri izlemek için, radyo ve televizyonlarınızı sürekli olarak açık tutun.
Do not venture outside, for any reason, until the nature of this crisis has been determined and until we can advise what course of action to take. Keep listening to radio and TV for any special instructions as this crisis develops further.
Ve konu asıl meseleye gelince bir adamın sahip olduğu tek şey, ailesidir.
And when it comes down to the real nitty-gritty... that's all a man has. His family.
Konu, gölge bakanın ev kredisi ıslah yardımları verilirken insanların asıl hallerinden daha beter olduklarına hükmedilmesiydi.
Of victimization in home-loan improvement grants Made last week by the shadow-minister For judging people at first sight
Bak, seni asıl ilgilendiren konu ;
The important thing to you, Rog, is this.
Biz Güzel Sanatlar öğrencileri göre asıl tartışmamız gereken konu şu yarın bir gösteri yapacak mıyız? Yapmayacak mıyız?
At Fine Arts, we believe the main issue is... if we demonstrate tomorrow or not.
Citrine neye inanıyor, asıl konu bu.
You've got to worry what Citrine believes.
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşmak istemiyor musun 16
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşun 135
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuştum 61
konuştu 45
konuşun 135
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşalım mı 16