Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ B ] / Bilirsiniz işte

Bilirsiniz işte перевод на английский

955 параллельный перевод
Editörler, sekreterler, diğer eskiz sanatçıları, bilirsiniz işte.
Editors, secretaries, other sketch artists, you know.
Bir daha buna katlanamam dedim. Ama bilirsiniz işte belli olmuyor.
I said I'd never face it again, but you know how it is.
İhtiyatlı hareket etmeliydim, bayım. Saat geç bilirsiniz işte.
You'll excuse me taking precautions, sir, it being late and all.
Ernie Bishop'a verilen krediye bakalım. Bilirsiniz işte, bütün gün takside oturan boş kafalı şu adam.
Now, you take this loan here to Ernie Bishop, you know, that fellow that sits around all day on his brains in his taxi, you know.
Bilirsiniz işte, kura çekin.
You know, draw lots.
Bilirsiniz işte.
You know?
Bilirsiniz işte trapezci.
You know, the trapeze.
Yağır, bilirsiniz işte, popo.
Scuttlebutt. You know, the poop.
Ama Yaşlı Fırtına pes etti, ve sonra da böyle gitmeye başladı. Yaşlı bir eşek gibi, bilirsiniz işte.
But Old Thunder give up, and then he was walking like this, like an old burro, you know.
Bilirsiniz işte, ara sıra buraya gelmelisiniz, doktor.
You know, you ought to come sometime, Doc.
Şey... bilirsiniz işte Sam ve kadınlar.
Well... you know Sam and women.
Bilirsiniz işte, getirdim ve bu sabah kahveyi istemedi.
You know, I brought it in. She didn't want coffee this morning.
Bilirsiniz işte.
You know.
Bilirsiniz işte, sokak kadını.
You know, a hustler.
Ancak aslına bakarsanız, sadece ilgimi çekiyor, bilirsiniz işte... Modern Bankacılık prensipleri ve korsanlık tarihi,
But the truth of the matter is that I'm just interested, you know, in Principles of Modern Banking and The History of Piracy,
Çocukları bilirsiniz işte.
You know how children can get.
Kaptan, bilirsiniz işte, ziyaretçileri pek hoş karşılamaz.
The captain, you know, does not encourage visitors.
Bilirsiniz işte Hollanda yasaları.
It's the law in Holland. You know.
Teşekkür ederim ama eğer polis arabamı kapınızda bulursa şüpheleneceklerdir, yani aranıyorum bilirsiniz işte.
As far as I'm concerned, fine but... if the police found my car outside your house it would mean questions, and I'm wanted, you know.
Bilirsiniz işte...
You see, he's...
- Bilirsiniz işte, nasıl olduğunu.
- Well, you know how hot it's been.
Bilirsiniz işte, bu günlerde insan ne kadar tedbir alsa yeri yani.
Well, you know, you can't be too careful these days.
Birleşik devletler ile Meksika arasındaki ilişkiler, bilirsiniz işte.
The way relations are between the United States and Mexico... Well, you know.
Kızarırlar, nefesleri daralır. Bilirsiniz işte, şirindir.
They turn red, always gasping for breathe you know it's sweet.
Bilirsiniz işte, bir insandan diğerine monte etmek gibi.
You know, putting them from one person into another.
İçeri giren birinin millete nasıl göründüğünü bilirsiniz işte...
You know how it would look to folks who come in...
- Bilirsiniz işte, Yani resmi bir şey değil Ben sadece... nasıl söylesem ucu açık şeyleri birbirine bağlayabilmek için.
You know, I mean, nothing official. It's just that, you know, I have this, uh, bug... about tying up loose ends.
Bilirsiniz işte, ofiste geçen sıkıcı, uzun bir gün nasıl olur.
You know, she had a long day at the office.
Yaptırmak istedim ama bilirsiniz işte...
I've been meaning to get it filled but you know how that is.
- Bilirsiniz işte kamçı veya deri çizme.
- Yes, like whips or leather boots.
Bilirsiniz işte... çalışıyor.
You know... he works.
Ama bilirsiniz işte, televizyonda sürekli görürüm cani suçlu ve polisin olduğu sahne ve polis kapıyı çalar ve suçlu, bana sorduğunuz şeyi sorar, bilirsiniz işte, arama emri.
But you know, I see all the time on the television show... the scene of the evil criminal and the policeman, and the policeman knock on the door... and the criminal, he ask about, you know, what you have ask me- - the search warrant.
Bana Amerika adına savaşan birisi gibi bakıyorlardı. Bir tür savaşçı gibi yani. Bilirsiniz işte, aynen geçmişim gibi.
I was looked at, you know, the American fighting man, as being, uh, you know, like a warrior of sorts, you know, due to my background, the way my mother brought me up.
Oldukça uzunsunuz da... ben de dedim ki, belki... bilirsiniz işte.
It's just that you're quite tall, so I thought, perhaps, you know.
O benim çocuğumu taşıyor biz ikimiz şey yaptık... bilirsiniz işte
She is pregnant with my child You two have... You know
Ve, bilirsiniz işte, evet.
And, you know, man, yeah.
- Ben, bilirsiniz işte, futbol benim...
The Paris one? You know, me and soccer...
Teyzem uzay gemisi muhafızlığının genç bir Vogon için iyi bir kariyer olduğunu söylemişti. Üniforma, kemerimde asılı olan sersemletici silah, sıkıcı iş, bilirsiniz işte...
My aunt said that spaceship guard was a good career for a young Vogon - you know, the uniform, the low-slung stun-ray holster, mindless tedium...
Kısaca işte, bilirsiniz.
Just sketchily, you know...
Göreceğim işte! Beni odasına götürün. Siz yolu bilirsiniz.
Take me to her facilities.
Her gün oldukça sıkıcı işte bilirsiniz.
Quite out of the everyday. Yes.
Bilirsiniz, askeri oyunlar işte.
These military games.
İşte buradayım, bilirsiniz, düsturum daima hazır olmaktır.
Here I am, you know my motto, always ready.
Çalışma yükümlülükleri işte, bilirsiniz.
Work obligations, you know.
Saç filesi, bilirsiniz işte.
- You know, a Snood. You could kind of put it around here and hold it.
Şey... bilirsiniz ekmek parası işte!
Well, one has to make a living... no choice
Kesinlikle olmaması gerekirdi... ama bilirsiniz, oldu işte.
It's one of those things which should never happen... but you know, it did happen.
Bilirsiniz, bu işte en yüksek maaşı biz veriyoruz, dolayısıyla buraya iş bulmak için geliyorlar.
You know, we pay the highest wages in the business, so naturally they come here looking for jobs.
Kuzey Atlantik işte, bilirsiniz.
North Atlantic, you know.
Sizden duvar yapmanızı istediğimde,... tuğlaları kazıkların üzerine gelişigüzel dizmenizin yerine onları çimento ile birbirlerine birleştirecek zaman bulmuş olabileceğinizi sanmıştım, bilirsiniz, biri diğerinin üstüne hani şu bildiğimiz yerel moda işte.
When I asked you to build me a wall, I was hoping that instead of just dumping the bricks in a pile, you might have found time to cement them together, you know, one on top of the other, in the traditional fashion.
Bilirsiniz, tipik bir Latin işte.
You know, typical Latin, really.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]