Bir oyun перевод на английский
11,757 параллельный перевод
Tehlikeli bir oyun oynuyorsun.
You're playing a dangerous game.
Bir oyun çöktüğünde onu tekrar açarsın.
When a game crashes, you restart it. We could do something from here.
kaydedilmemiş bir oyun gibi.
He's an unsaved game.
Bir oyun havası çaldırayım, öyle dans edelim.
I'll request a dance tune and then we'll dance.
Oturaklar çıkarılınca laboratuvar olabilir. Ya da makine atölyesi, hadi en kötü ilik gibi bir oyun odası olur.
Take out the benches, that could be a lab, a machine shop, very least a sweet-ass game room.
Kendine asker diyorsun çünkü savaşın başka ülkelerde oynanan bir oyun olduğunu sanıyorsun.
You call yourself a soldier because you think war is something that's played out overseas.
"Pines'ların ölümünde şüpheli bir oyun."
"Foul play suspected in Pines'death".
Bak hanımefendi, nasıl bir oyun oynuyorsun bilmiyorum ama kitabımı hemen geri istiyorum!
Look lady, I don't know what game you're playin', but I want my book, and I want it now!
Bu kederli ilişki üzerine bir oyun yazsam mı diyorum.
I have in mind to write a play based on this sorry affair.
Bu bir oyun değil.
I bavlyusya here pushpin.
Bu sadece arkadaşça bir oyun, değil mi?
This is just a friendly game, right?
Yani sırf evinin altına 30 ceset gömdün diye harika bir oyun odan ve saygın bir iş adamı olmayacaksın diye bir şey yok.
I mean, just because you got 30 bodies buried in your crawl space don't mean you can't have a really terrific rec room and be a respectable business man.
Bu sebepten ötürü bu gece ufak bir oyun oynayacağız.
So tonight we're going to play a little game.
Joe dün üstünde ne tür bir oyun oynadı bilmiyorum ama sonunda öldü.
I don't know what type of game Joe was running on you yesterday, but he is finally gone.
Kusursuz giden bir oyun oynuyorum.
I have a perfect game going.
Parçaların yarısından azıyla bir oyun oynuyor.
He's playing a game with less than half the pieces.
Vampirlerden bir oyun evi yapmış.
She has a vampire dollhouse.
Yeni bir oyun başlatalım hadi.
Let's start a new game.
- Daha az yıkıcı bir oyun oynayalım.
Maybe something less destructive.
Şimdi seninle küçük bir oyun oynayacağız.
Now we're going to play a little game.
Evet, hadi farklı bir oyun oynayalım. Pekâlâ.
- Yeah, let's play a different game.
Oyunun içinde bulunuyor. Önce bir oyun seçmelisin.
Uh, so it's inside the game, so select what you wanna play.
Birisi bana kötü bir oyun oynamak için bunları ayarladı belki.
Maybe it was all just a long setup to a sick joke.
- Bu bir oyun.
- It's a game.
Bana bir kadının kalbini kırmamı söylediğin bir oyun çünkü sen sadece keyifsiz hissediyorsun.
A game is you telling me to break a woman's heart simply because you're feeling out of sorts.
Bu veba değil.Bu bir oyun.
There is no plague. It's a hoax.
- Çok mühim bir oyun.
- It's a very important game.
Bu, onlar için rekabetçi bir oyun.
It's a competitive game for them.
Bir oyun oynayalım mı?
So let's play a game, you and me, yeah?
Bir kaç ay içinde DC burada bir oyun var.
We have a game here in D.C. in a few months.
Bütün bunlar lanet olası bir oyun!
This is all just a fucking video game!
- Bu acımasız bir oyun Joe.
It's a cruel hoax, Joe.
Sen ve ben ne tür bir oyun oynuyorsak.
Out of what? Whatever the hell kind of game it is you and I are playing.
- Benimle ne tür bir oyun oynuyorsun?
Come on, man. - Got you! Oi!
Şey, ben bir oyun kurucuyum
Well, I'm a quarterback.
Sadece bir tane numara biliyorum ve o da oyun kartlarıyla yapılıyor.
I only know one trick and it's with a playing card.
Sadece bir numara biliyorum. ve o da sadece oyun kartlarıyla yapılıyor.
I only know one trick and it's with a playing card.
Oyun oynamak, bir daha düşünmek yok.
No games, no second thoughts. I know you know what this is.
Dünyada oynayabileceğin bir sürü oyun var.
The world's full of games you can play.
Sanki oyun oynarmış gibi gülüyordu bir de orada.
And the whole while, he's just laughing like some kind of game or something.
O iki çocuk için bodrum buluşma yeri ve oyun alanıydı. Neden böyle korkunç bir yer oldu peki?
The basement was the place that those two children met as well as their playroom, but why did it become a place of fear that even mere memories of it becomes scary?
Merhaba, sizin için bazı şeyler aldım çocuklar. Pizza kuponları, Dondurma, Rulo Tarçın, Tuvalet kağıdı, bir deste oyun kartı,
All right, I got all the essentials for you guys... pizza pockets, ice cream, cinnamon rolls, toilet paper, a deck of cards, if anyone wants to play killer.
Bana oyun oynamaya kalkarsan eğer bir sürü kişiyi sildiğim gibi seni de silerim.
And if you even think about crossing me, I will erase you as I have so many others.
Ne? Uzun bir yolculuk yaparken zaman geçsin diye oyun oynamadın mı hiç?
You never passed the time on a long road trip by playing a game?
Ne zaman oyun kurucuya doğru temiz bir yolum olduğunu düşünsem, geldi ve beni yere serdi.
Whenever I thought I had a clear path to the quarterback, he always came back and shut that shit down.
- Bir oyun mu yani?
- A game?
Victoria arkadaşıymış. Oyun kitabından bir sayfa almana ne demeli?
Considering Victoria a friend and taking a page out of her playbook?
Ama oyun oynamak için patolojik olarak hırslı bir adam için bu ödenmesi gereken küçük bir bedeldi.
But for a man pathologically driven to play the game, that's a small price to pay.
Daha bir ton oyun.
Lots and lots of games.
Bir rövanş, Johnny çocuk için You oyun?
You game for a rematch, Johnny boy?
Ya Gabriel'in oyun kitabından bir sayfa koparsaydık?
What if we took a page out of Gabriel's playbook?
bir oyun daha 18
oyun 157
oyuncular 152
oyuncak 38
oyuncu 30
oyun bitti 163
oyunu 20
oyunlar 25
oyun oynama 28
oyun yok 20
oyun 157
oyuncular 152
oyuncak 38
oyuncu 30
oyun bitti 163
oyunu 20
oyunlar 25
oyun oynama 28
oyun yok 20